Paylaş
Kürsüde TİP milletvekili Sadun Aren:
“Bu ülkeyi yönetmek için plan yapmak gerekir”.
Sadun Hocaya AP’liler laf atıyor, “Moskova’ya, Moskova’ya, plan orada var”.
Sadun Hoca istifini bozmuyor, soğuk kanlı:
“Doğru söylüyorsunuz, en iyi plan Moskova’da yapılıyor”. AP Gurubu Demirel’in işareti üzerine anında sessizliğe bürünüyor, Sadun Hoca Meclis’te sanki
“Ekonomiye Giriş” dersi veriyor. Bütün Meclis pür dikkat onu dinliyor.
Milliyetçi Cephe hükümetlerinden sonra CHP iktidara geliyor, kürsüde Başbakan Bülent Ecevit:
“Yönettiğiniz ülkede her şey yerle bir olmuş, enkaz devraldık”.
İktidar-muhalefet ilişkilerinin suyu çıkmış, döviz rezervlerinin dibi görünmüş, 70 cente muhtaç bir ülke, terör günde beş, on can alıyor, pek çok mal yok, tam “enkaz”.
Kürsüde Başbakan Turgut Özal:
“Komşularımızla ilişkide NATO bizi sıkıştırıyor, gerekirse NATO’dan çıkarız”.
Özal bu sözünden sonra Atina’ya resmi ziyarette bulunuyor.
O TAD YOK
Önceki akşam bütçe görüşmelerinde liderleri dinlerken, geçmiş yıllarda Meclis’te birebir izlediğim, o güne damgasını vuran sözleri, polemikleri, çıkışları anımsıyorum.
Kürsüde Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli, Gülten Kışanak. Hayır, aynı tadı almıyorum.
Bütçe konuşması demek, halka iç ve dış politika üzerinden seslenmek demek. İktidarı ve muhalefeti ile halka her konuda hesap vermek demek. Muhalefet iktidarı hesap vermeye zorlayacak, iktidar muhalefetin görevini gerektiği şekilde yerine getiremediğini savunacak, Bunu yaparken, kavga, dövüş elbette gereksiz, karşılıklı polemiğe girilecek. Halk bunu heyecanla izleyecek. Bütçe tartışması dediğiniz budur.
Oysa, liderlerin konuşmasında ne heyecan vardı, ne sürükleyici soru ve bilgi aktarma, ufak tefek polemikler hariç.
Zaten her partinin milletvekilleri kendi liderlerini çok az alkışlıyor, alkışlar da pek öyle parlak değil.
Bütçede Erdoğan, Kılıçdaroğlu
Bütçe görüşmelerinde Tayyip Erdoğan: Daha hazır cevap, daha polemikçi. Devletin elindeki bilgileri iyi kullanıyor. Kendisine yöneltilen soruları es geçiyor, onu zorlayan ve fakat yanıt bekleyen soruların etrafından kolayca dönüyor. Kılıçdaroğlu’nu zaman zaman güç durumda bırakıyor. Hep yaptıklarını anlatıyor, yapamadıklarına hiç girmiyor.
Bütçe görüşmelerinde Kemal Kılıçdaroğlu: Teknik konuşuyor. Teknik ekonomik bilgileri iyi kullanıyor, ancak o bilgileri halka anlatmak gerek. Konuşması ekonomik konferansa dönüşüyor ki, bütçe bunu kaldırmaz. Demokrasi, terör ve dış politikaya, beklendiği kadar yer vermiyor. Epey malzeme olduğu halde, iktidarın yumuşak karnını bulamıyor.
Az büyüme çok işsizlik
Bütçe Komisyonunda ekonomik veriler tartışılırken, yirmi gün kadar önce, CHP’li üyeler ekonomiden sorumlu iki bakanı Ali Babacan ile Zafer Çağlayan’ı sıkıştırıyor:
“Büyüme, bu yıl taş çatlasa yüzde 3.1’i ancak bulur”.
Çağlayan ve Babacan buna itiraz ediyor. Tartışma bahse girmeye dönüşüyor. Önceki gün açıklanan üçüncü çeyrekteki büyüme rakamı 1.6’da kalınca, yıllık büyümenin yüzde 3’ü pek geçemeyeceği, hatta yüzde 3’ün de altında kalabileceği ortaya çıkıyor.
Bahsi şimdilik CHP’liler kazanmış görünüyor. Ama, kaybeden halk oluyor. Çünkü, az büyüme çok işsizlik anlamına geliyor. Yüzde 1.6 ayrıca, refah artışında beklenen hedefin altında kalındığına işaret ediyor.
Can sıkan diğer rakam sanayi verileri. Sanayide büyüme bir yana, küçülme var, eksi 5.4 gibi çok ciddi bir rakam. Alarm kaynağı asıl sanayi kesimi.
Paylaş