Paylaş
Olabilir, isterse yüz elli beş yıldır imzalasın. Elli beş yıl üzerinden Tekgıda-İş’e de ayar çekilebilir. Aslında o kadar kolay değil, mahkeme, duruşma, bilirkişi epey uğraşmak gerek. Uğraşmanın sonucunda ortaya çıkan manzara, Türkiye sendikal tarihinde eşine rastlanmayan bir komedi.
Çaykur’da toplu sözleşme yetkisi Tekgıda-İş’te. 2008’e kadar böyle. 2008’de bir sorun çıkıyor. Devreye Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş sokuluyor. Hak-İş malum, iktidara yakın. Eski genel başkanı şu anda AKP milletvekili.
Çalışma Bakanlığı 2008’de aniden Çaykur’da toplu sözleşme yetkisini Öz Gıda-İş’e veriyor. Onun üyesi daha çok, gerekçesiyle.
9.104 İLE 4.780
Ancak, belgelere bakılıyor, Tekgıda-İş’in Çaykur’da üye sayısı 9 bin 104, Öz Gıda-İş’in 4 bin 780. Çocuk masallarındaki sorular gibi, hangi rakam daha büyük, 9 bin mi, 4 bin mi?
Üyesi az olan sendikaya yetki verilir mi? Verilir. Bakanlık toplu sözleşme yetkisini üyesi daha az sendikaya verince, Tekgıda-İş mahkemeye başvuruyor.
Çaykur’un merkeze Rize. Rize mahkemelerine açılan davayı Tekgıda-İş kazanıyor. Ardından Yargıtay süreci, Tekgıda-İş onu da kazanıyor, yani yetki kesinlikle Tekgıda-İş’te.
Bakanlık mahkeme kararını hemen uygulamıyor, bir süre geçiyor, bu arada Çaykur işçileri toplu sözleşmeden yoksun kalıyor, yani zarara uğruyor.
1 Mart 2011’de Bakanlık Tekgıda-İş’in çoğunluğunu kabul etmek zorunda kalıyor ve yetkiyi elli beş yıldır olduğu gibi, yine Tekgıda-İş’e veriyor.
YİNE SAVCILIK
Tam her şey yeniden olması gereken yola girmiş, diye düşünülürken, bir de bakılıyor ki. Rize Cumhuriyet Savcılığı bir soruşturma yürütüyor. Şu nedenle:
“Tekgıda-İş’e üye olan işçilerin imzaları sahtedir. Yargıtay’dan geçmiş ama, şimdi yargılamanın iadesi gerekir”.
Bir önceki mahkeme, Öz Gıda-İş’i devreye sokmak için gösterilen çaba zaten bu sahte imza itirazına dayanıyor, o itirazı mahkeme ve Yargıtay zaten geri çevirmiş, belgelerle imzaların doğruluğu kanıtlanmış, o iş bitmiş, sahte imza filan yok.
Buna rağmen, yeniden soruşturma açılıyor. Verilen yetki durduruluyor, işçilerin toplu sözleşmesi yine yarıda kesiliyor.
MEKTUPLAR
Bu arada “imzası sahtedir” denilen işçilere Çaykur’da soruluyor, onlar “o imza benimdir” dediği ve üye fişi arkasındaki imzası noterden onaylı olduğu halde, ifadesini değiştirmesi için işçilere baskı yapılıyor. Bütün bunlar niçin? Çaykur’da yetkiyi, iktidar yakın Öz Gıda-İş’e devretmek için.
Bunun üzerine Tekgıda-İş Başkanı Mustafa Türkel üç mektup yazıyor. Cumhurbaşkanı Gül’e, Başbakan Erdoğan’a ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığına. Durumu aynen aktarıyor, şikayet ediyor, çare bulunmasını istiyor.
Ben de, o mektuplardan elde ettiğim bilgiye dayanarak yazıyorum bu yazıyı.
Mektupların tarihi 29 Kasım 2012. Aradan bir ay geçmek üzere, henüz bir gelişme yok.
Ayrıntılara inildiğinde, ortaya çıkan hukuksuzluk içinde bir bilirkişi vakası var ki, o ayrı bir öykü. Tekgıda-İş o bilirkişiyi arıyor da arıyor, adam sırra kadem basmış, bulana aşk olsun.
Öğrenci eylemlerine destek
YİNE bir anketten yola çıkalım. Yine objektif ölçüleri kullanalım. Gezici Araştırma Şirketi halka öğrenci eylemlerini soruyor.
Ankete katılanların yüzde 42.7’si öğrenci eylemlerini doğru bulmuyor, yüzde 27.7’si eylemin öğrencilerin demokratik hakkı olduğunu belirtiyor. Yüzde 29.6’sı, eylemin demokratik hak olduğunu vurgulamakla birlikte, bazen öğrencilerin ileri gittiğini düşüyor.
Sonuçta, yüzde 42’ye karşı yüzde 58 oranla öğrenciler haklı görülüyor. AKP seçmeni büyük oranda öğrencileri haksız bulurken, CHP, MHP, BDP seçmeni büyük oranda haklı görüyor.
Öğrenci eylemlerinin nedenleri üzerinde düşünmekten çok, siyasal düşünceye göre değerlendirme ön plana geçiyor.
Eğitim düzeyi arttıkça, Doğudan Batıya gidildikçe, öğrencilere hak verenlerin oranı yükseliyor.
Paylaş