Yıllarca ülkesine girmesi yasaklanıyor. Görüldüğü yerde, tutuklanmak üzere. Suçu, solculuk. Bir süre haymatlos, yani vatansız. İster istemez, 1992’de Alman vatandaşlığına geçiyor.
Hakkı Keskin önceki günkü seçimlerde diğer iki Türk kökenli kadınla birlikte, Bundestag’da (Alman Parlamentosu) üçüncü Türk milletvekili. Aslında, bu ilk değil. 1993’te SPD’den Hamburg Eyalet Parlamentosu’na seçiliyor. Almanya’da Parlamentoya seçilen ilk Türk unvanı Keskin’e ait.
TRABZON’DAN BERLİN’E
1943’te Maçka’da (Trabzon) doğuyor. Erzincan Lisesi’nden mezun olduktan sonra Almanya’ya gidiyor. Berlin’de Hür Üniversite’de (FU) siyasal bilimler okuyor. Siyasal bilimler ve ekonomi doktorası yapıyor.
Özellikle göçmen işçiler, göç sorunu ve göçmenlerin hukuku üzerinde çalışmalar yürütüyor. Bu alanda yayınlanmış çok sayıda kitabı ve makalesi var. Daha sonra, Berlin Üniversitesi’nde öğretim üyesi oluyor. Profesörlüğe yükseliyor.
Hamburg’a geçiyor. Hamburg Üniversitesi’nde Sosyal Pedagoji Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapıyor. Bu görevi halen sürüyor.
Türkler’in Almanya’da çok sayıda derneği var. Bunları bir çatı altında toplamayı düşünüyor. Bu amaçla, Almanya Türk Toplumu adı altında, bir çatı örgütünün kurucuları arasında yer alıyor.
Şu anda bu örgütün başkanı. Seçimlere giderken, başkanlığı askıya alıyor. Bu örgüte, Almanya’daki 230 Türk derneği bağlı.
68 öğrenci eylemlerinin yılı. Türkiye’de ve dışarda solcularının nefesinin izlendiği yıllar. O sırada, Hakkı Keskin Berlin’de Alman-Türk Öğrenci Federasyonu Başkanı. Faal solcu ve öğrenci eylemlerinin içinde. Bu nedenle, aynı yıl vatandaşlıktan atılıyor.
Avukatları Uğur Mumcu ve Uğur Alacakaptan. Danıştay’da dava açıyor ve kazanıyor. Vatandaşlık hakkını yeniden elde ediyor.
12 Mart askeri darbesi. Hakkı Keskin ikinci kez vatandaşlıktan atılıyor. Yeniden Danıştay’da dava, yeniden kazanıyor. Arada vatansız kalıyor.
İkinci kez vatandaşlığı kazandığında, 1978 Ecevit iktidarı. DPT’ye uzman olarak giriyor.
12 Eylül askeri darbesi. Türkiye’de kalması mümkün değil. Gidiyor ve gidiş, o gidiş.
KEMALİST SOLCU
Dün kendisiyle konuşuyorum. Dünya görüşünü soruyorum, anlatıyor:
‘Hiç bir zaman TKP’ye ya da benzeri bir örgüte girmedim. Ben, kendimi sol Kemalist olarak görüyorum. Kemalizmi donmuş bir fikir olarak değil, dinamik, kendini yenileyen ve çağdaş dünyayı algılayan, bağımsızlık hareketi olarak gördüm. Tam otuz yıl SPD üyeliği yaptım. Seçimlerde Sol Parti bana adaylık önerdi. SPD’den istifa ettim. Benim düşüncelerim Sol Parti’ye yakın, onlardan aday oldum ve seçildim.’
Biz atıyoruz. Sonra, uzun uzun kitaplar, araştırmalar, makaleler, beyin göçü üzerine nutuklar. İşte, bir beyin göçü daha. Bizim attığımızı eloğlu, alıyor, kendi Parlamentosu’na milletvekili yapıyor.
Hakkı Keskin’e yeni görevinde başarılar diliyorum.
Biralar Merkel’den
SOL kazanıyor, sağ kaybediyor. Ama, asıl kaybeden Merkel. Yedi yıllık muhalefet dönemine rağmen, CDU/CSU oyları geriliyor. Almanya’daki seçim sonuçlarının özü bu.
Kağıt üzerinde herkes herkesle koalisyon yapabiliyor. Ancak, pratikte bu pek mümkün değil. Hem SPD, hem de CDU,Oskar Lafontaine’nin Sol Parti’si ile koalisyona uzak bakıyor. Büyük olasılıkla, Sol Parti hükümet dışı kalıyor. Merkel, bu partiyi aslında kendi geldiği eski Doğu Almanya’nın devamı görüyor ve sırt çeviriyor. Schröder ise, eski yoldaşıyla köprüleri atalı yedi yıl oluyor.
Oysa, seçimin galibi olarak ortaya çıkan sol, Alman Parlamentosu’nda mutlak çoğunluğa sahip. SPD 222, Sol Parti 54, Yeşiller 51 toplamı 327 ediyor ki, 606 sandalyeli mecliste rahatlıkla iktidar. Buna karşılık, Merkel ile FDP ancak 286 sandalyede kalıyor.
Kaybeden Merkel, ağır yenilgiden kazanca dönen, ama bilançosunda hálá eksi bulunan Schröder, öyle bir koalisyon olabilir ki, ikisi de uzaktan seyirci kalabilir. Yine de, biralar Merkel’den!.. Asıl kaybeden o.