Paylaş
Köprü yapılırken, üniversitede öğrenciyim. 60’lı yılların sonu, Demirel dönemi. Köprüye karşı çıkmamızın gerekçesi var. “İstanbul’a değil, Zap Suyu’na köprü” diye ayağa kalkıyoruz.
Özal siyah-beyaz TV’den renkli TV’ye geçişin yolunu açıyor. Biz yine ayaktayız, “Renkli TV satıcılarına pazar yaratıyor” diyerek. O tarihte gazeteciyim.
Şimdi ne siyah-beyaz TV düşünebiliyorum, ne köprüsüz İstanbul. Siyah-beyaz TV sadece geri kalmış ülkelerde var. Köprüler ve renkli TV gelişmişlik ölçüsü.
TUZAK VE RANT
Şu sıralarda İstanbul’a üçüncü köprü hazırlığı var.
Boğaziçi Köprüsü yapılırken, teknik elemanların uyarısını anımsıyorum. Köprüler tuzağı.
İlk köprü ikinciyi, ikinci köprü üçüncüyü getirir anlamında. Teknik elemanlar haklı çıkıyor. Yeni köprünün sakıncası ne? Önce, rant.
Yoğurdu üfleyerek yemek gerek. Büyük kentte, şuraya bir çadır kurmak istesek, orada acele rant oluşuyor. Bundan kaçış yok.
İstanbul her gün on bir milyon kişinin yer değiştirdiği bir kent. Ayrıca, o TIR’lar,
o kamyonlar kâbus
gibi. Üçüncü köprü şart olabilir.
BEN YAPTIM OLDU
Buna rağmen;
Çağdaş ülkelerde köprü kararları toplumun tartışmasına açılıyor.
a) Alternatifi var mı, diyerek.
b) O bölgedeki imarı nasıl etkileyecek, diyerek.
c) Çevreyi nasıl etkileyecek, diyerek.
d) Teknoloji seçimini düşünerek.
e) Şeffaf ihale yaparak.
bakılırsa, bir gece ansızın çıkan yasalar gibi, üçüncü köprü de, benzer biçimde, ben yaptım oldu, mantığı ile ilerliyor.
BİR İDDİA
Köprünün güzergâhı henüz açıklanmıyor, Ulaştırma Bakanı belli olduğunu söylüyor.
İzlerden yola çıkarak, bir iddia var. Köprü bağlantı yollarının bazıları İstanbul’u besleyen göller yöresinden, ormanlardan geçiyor iddiası.
Bu doğru olmayabilir. Eğer doğruysa, İstanbul için felaket. Ama mesele, bunları toplumla paylaşmak ve tartışmak. Topluma saygı gereği. İşte, bu da demokratik refleks.
Gizli gizli köprü yapmaya kalkmak toplumu hiçe saymakla eşanlamlı. Çağdaş dünyada benzeri yok.
Türkiye, Kolombiya ile aynı dizide
SABAH dokuz, akşamüstü dört. Yemek molası hariç, altı saat süreyle sadece iki ülke hallaç pamuğu gibi atılıyor.
Kolombiya ve Türkiye.
İki gün önce Brüksel’de, kısa adı ETUC, Avrupa Sendikalar KonfederasyonuYönetim Kurulu toplantısı var. Orada Avrupalı sendikacılar bazı ülkelerde sendikal özgürlüklerin ihlalini konuşurken, en çok Türkiye ve Kolombiya üzerinde duruyor. Kötü örnek olarak.
Kim söz alıyorsa, ama İspanyol, ama Alman, ama İsveçli, ama Hollandalı, hepsi ağız birliği halinde, Türkiye’yi ve Kolombiya’yı eleştiriyor.
Oradan bir karar çıkıyor. Her ülkenin sendikacısı, kendi hükümetine başvuracak, Türk ve Kolombiya hükümetlerinin uyarılması için. Hükümetlerden hükümetlere.
Türkiye’nin Kolombiya ile aynı dizide sayılması çok tatsız. Kolombiya’da uyuşturucu kaçakçılığından her türlü yolsuzluğa, mafyanın kol gezmesinden her türlü insan hakları ihlallerine kadar, ne ararsan var.
Dışarıdan görüntümüz bu.
Paylaş