Bir FBI ajanı, Korsanlık A.Ş. ile pazarlıkta

Eski FBI ajanı sarı bir botta. Tek başına. Yaklaşan sandalda, elleri Kalaşnikoflu beş korsan.

Ajanın yanında, korsanların istediği üç milyon dolar. Fidyeyi verecek, korsanların tuttuğu rehineleri kurtaracak.

Nefesler tutuluyor. Londra’da, New York’ta, Paris’te, Amsterdam’da. Korsanların ele geçirdiği gemi artık nereye aitse. Ve Hint Okyanusu dalgalarında hafif hafif sallanan sarı botta.

Parayı aldıktan sonra, korsanlar rehineleri gerçekten serbest bırakacak mı? Yoksa, parayı getireni de mi rehin alacak? Ne yapacaklarının güvencesi yok.

Kritik dakikalar. Sadece dalgaların hışırtısı.

Jack Cloonan bir zamanlar FBI ajanı. Bir zamanlar "Soğuktan Gelen Casusların" peşinde. Bir zamanlar gangster avında. Bir zamanlar, hele de 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısında sonra, El Kaide’ci teröristlerin izinde. (Der Spiegel, 20.04.09, sayfa 100).

Cloonan emekli olduktan sonra, kendine modaya uygun bir iş buluyor, daha doğrusu yaratıyor. Korsanlarla, onların ele geçirdikleri gemi firmaları arasında arabuluculuk yapmak.

Üç aşağı, beş yukarı derken, fidye miktarı üzerinde anlaşma sağlanıyor. Korsanların kesin bir talebi var. Cloonan ele geçirilen gemiye tek başına, bir botla gelecek. Botta para olacak. Parayı verecek, rehineleri alacak. İşte, yine böyle bir alışveriş.

Tam o sırada gemiden bir haykırma. "Durun, öldürmeyin". O haykırış, telefon üzerinden Londra’da, New York’ta, Paris’te, artık gemi nereye aitse, orada yankılanıyor. O merkezlerde ister istemez bir telaş.

Telefondaki ses, korsan taktiği. Fidye miktarını artırma taktiği. Ama Cloonan’ın yapacağı bir şey yok. Yanında başka para yok.

SIRIUS STAR KORSANLARLA İSLAMCILARIN ARASINI AÇTI

Uzun bir pazarlık, neyse sekiz, on gemici serbest kalıyor. Cloonan’ın hayatından birkaç yıl gidiyor.

Aden Körfezi’nin güneyinde, Hint Okyanusu’nda korsanlar uzun süredir cirit atıyor.

O kıyılar onlara ve İslamcı teröristlere ait. Hem El Kaide var, hem başka İslamcı terör örgütleri.

Korsanlar fidyeyle silah satın alıyor, o silahları teröristlere satıyor. Korsanlar terör örgütlerinin himayesinde. Onlara karada ölüm yok, denizlere zaten onlar egemen. NATO ülkeleri savaş gücü yüksek muhriplerle bir süredir o kıyılarda devriye gezse bile, güvenlik henüz tam sağlanmış değil. Mesele, korsan-terör örgütü bağını çökertmekten geçiyor.

O bağı güçlü kılan çok farklı bir neden var. Şeriat. İslamcı terör örgütleri korsanların şeriat yasalarına uymalarını istiyor. Korsanlara göre, hava hoş. Onlar aldıkları paraya ve karadaki güvenliklerine bakıyor.

Silah getirdikçe, örgütlerin gözünde korsanlar birer "mücahit". Çünkü, onlar "Allah’ın düşmanlarına karşı savaşıyor".

Toplara, her türlü silahla donatılmış helikopterlere sahip muhripler okyanusta devriye gezmek yerine, körfezin güney kıyısında yer alan limanları tutuyor. Yine de nafile.

O da ne, mucize gibi.

Korsanlarla İslami terör örgütlerinin arası açılıyor. Suudi Arabistan’a ait Sirius Star tankeri yüzünden.

Korsanlar bileyerek ya da bilmeyerek, Sirius Star’a el koyuyor. Tankerdeki herkesi rehin alıyor.

Terör örgütleri ateş püskürüyor, "İslamcı kardeşlerimizin gemisini kaçırmak da, ne demek?" (Der Spiegel, aynı sayı, sayfa 101).

Yaptıkları işin keyfiyle kıyıya dönen korsanları kırbaç cezası bekliyor.

Jack Cloonan’ın burada yapacağı bir şey yok. Çünkü fidye düşüyor. Emir kesin, rehineler serbest bırakılacak, tanker yoluna devam edecek. Korsanlık A.Ş. ile El Kaide anlaşmazlıkta.

Gerilim yine de uzun sürmüyor. Çıkarlar farklı olsa bile, bir yerde kesişiyor.

Şu anda Jack Cloonan çok gözde. Gemi firmaları ona iyi bakıyor.
Yazarın Tüm Yazıları