Bam Teli: Dokunulmazlık!..

ENERJİ ihalelerindeki yolsuzluklarda kimlerin adı geçiyor?.. Odakta bir iş, adamı var. Bazı AKP milletvekilleri var. Şimdi sorular:

‘-O işadamının bürosuna sık sık giden bakan ya da bakanlar var mı?..

-O iş adamıyla al takke-ver külah AKP milletvekilleri var mı?..

-O iş adamıyla iş tutan bürokratlarla bazı AKP milletvekillerinin ilişkisi var mı?.. Bu ilişkiler nasıl sonuçlanıyor?..

-Yolsuzluğa adı karışan bir AKP milletvekilinin eşine, CHP’den AKP’ye geçtikten sonra ihale veriliyor mu?..’

CHP Gurup Başkan Vekili Haluk Koç bu konuda ortaya çarpıcı iddialar atıyor. Bu iddialara iktidar kanadından henüz tek satır yanıt yok!..

TAHSİS DÖNEMİ

Devlet eliyle fert zengin etme, Türkiye’nin 1950-1980 arasındaki temel politikalarından biri. Hele de, tahsis döneminde. Yani, belli bir malı, ancak tek bir kişi ya da firmanın piyasaya sürmesi. O kişi ya da firmanın devletle anlaşarak bu işi üstlenmesi.

Piyasanın ihtiyacı olan herhangi bir mal var, onu da ancak tek bir kişiden satın almak mümkün. Gel keyfim gel!..

Devleti kim temsil ediyor?.. Tepeden aşağıya kadar, ilgili bakan, ilgili üst düzey bürokrat, kademe kademe aşağıya doğru inen bir çıkar zinciri. Hatta, geçmişte zaman zaman Başbakanların bile, bir malı belli bir kişiye tahsis edilmesi için, devreye girdikleri biliniyor. Günümüzde bazı büyük zenginlerin, bazı büyük holdinglerin oluşum yolu böyle açılıyor.

Bunun adı da konuyor, ideolojik bir kavram getiriliyor, ‘Türkiye’nin burjuvazisi eksik, biz burjuva yaratıyoruz’ masalları!.. O masallar sırasında, hem tahsisi alanlar, hem verenler, malı götürüyor!.. O dönemde rüşvetin çarkları tahsislerden geçiyor.

TAHSİS YERİNE İHALE

1980 24 Ocak kararlarıyla birlikte, serbest pazar ekonomisine geçiliyor. Artık tahsis, kota, yani ayrıcalıklı işlemler yok!..

1950-80 arasında yine ihale var, ama asıl 1980 sonrasında ihale dönemi başlıyor, tahsis kalkıyor. İş herkese açık, kim düşük fiyat verirse, işi o alıyor, ilişki ağı yerini ekonomik mantığa bırakıyor. Doğrusu da, bu!..

Tahsis yoluyla rüşvet kalkıyor, ancak bunun yerini ihale yoluyla rüşvet alıyor. Yine ilgili bakanlardan, bürokratlardan alınan bilgiler, bu bilgilerin belli firmalara sızdırılması, belli firmalara ayrıcalık tanınması, sistemin bir parçası.

Sistemin temeli politika. Çünkü, nihai kararı veren politikacılar, Başbakanlar ve bakanlar. İktidar milletvekilleri sistemin etkin aracıları.

MİLLETVEKİLİ GÖREVİ

Rüşvetin önlenmesi, yolsuzlukların kökünün kazınması, politik şeffaflıktan geçiyor. Bunun sağlanması, dokunulmazlıkların kaldırılmasına bağlı.

Ne var ki, seçim meydanlarında verilen sözlere rağmen, AKP dokunulmazlığın kaldırılması için kılını kıpırdatmıyor!..

Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Uygar, demokratik ülkelerde sistemin işleyişi belli.

Milletvekillerinin yapacağı işlere sınırlama getirmek!.. Bunu yasayla düzenlemek!.. Aksi durumda, o milletvekili ya da bakanın dokunulmazlığını kaldırmak!.. İşi yargıya havale etmek!..

CHP bu düzenlemeyi öngören bir yasa taslağı hazırlıyor. Ne var ki, taslağı AKP iki yıldır uyutuyor!..

BAŞBAKAN’IN SÖZÜ

Bu durumda da, Başbakan Erdoğan’ın sözleri havada kalıyor. Ne zaman bir rüşvet skandalı kopsa, ne zaman bir yolsuzluk operasyonu başlasa, Erdoğan ‘kime kadar uzanırsa uzansın, yolsuzluğun, rüşvetin kökünü kazımaya kararlıyız’ diyor.

Şimdi enerji yolsuzluğu operasyonu yürütülüyor. Güzel!.. Ortada da, bazı AKP’li milletvekillerine yönelik iddialar var. Haydi bakalım, Erdoğan adı geçen miletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırıyor mu, kaldırmıyor mu, görelim, Erdoğan’ın sözü ancak o zaman yerini buluyor. Gerisi, boş laf!..

Cemal Kaya’nın istifası

ENERJİ
ihalelerindeki yolsuzluk iddialarında adı geçen AKP milletvekili Cemal Kaya CHP’den istifa ediyor, AKP’ye transfer oluyor. Kaya CHP’den ayrıldığı gün, istifa gerekçesini şöyle açıklıyor:

‘CHP sol değerlerle uyuşan bir parti değil. CHP gerçek sosyal demokrat bir parti olmadığı için istifa ediyorum.’

Kaya sıkı solcu!.. AKP de, gerçek sosyal demokrat bir parti!..

DÜZELTME

DÜN
bu sütunda Türkiye’nin B.M. Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için diplomatik atak başlattığını yazıyorum. Türkiye ile birlikte Avrupa Grubu adayları arasında, Avusturya ile İrlanda’nın adının geçtiğini belirtiyorum.

Daktilo hatası nedeniyle, İzlanda olması gerekirken, İrlanda çıkıyor. Yarışan diğer aday, İzlanda, İrlanda değil. Düzeltiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları