Paylaş
Bu sonuca nasıl varıyorsunuz?
“Kendimden biliyorum, on yıl başbakan danışmanlığı yaptım, insan kendini tekrar ediyor, değişiklik şart.”
Önceki akşam Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı arıyorum. Günün sorusu dershanelerle ilgili düzenlemeye eklenen madde. Yasa çıktığı anda, haberlere göre, yüz bin okul müdürü ile bakanlıkta bütün üst düzey yöneticilerin değiştirilmesini öngören madde.
BEKLEYEN ÇOK
Bakan Avcı:
“Yok, o yanlış, tam rakamı bilmiyorum ama, yüz bin müdür değişmiyor”.
Yüz bin olmasa da, çok sayıda müdür değişiyor, neden? Avcı:
“Müdürlük için bekleyen çok insan var. Yazılı sınavı ve mülakatı kazanmış, ama atayamıyoruz, yer yok. Buna karşılık, on beş-yirmi yıldır müdürlük yapanlar var”.
Avcı sürdürüyor:
“Öğretmenler var, eş durumundan aynı yere atanması gerekir, yer yok, atama yapılamıyor. Hele de, İstanbul ve Ankara’da kadrolar kilitlenmiş”.
Değiştirilen müdür ve yöneticiler ne olacak?
Nabi Avcı:
“Bakanlıkta bütün üst düzey yöneticiler değişmiyor. Ama değişenlerin mali ve özlük hakları elbette saklı kalacak”.
DÖRT ARTI DÖRT
Müdürlük dört yılla sınırlanıyor. Bakan mantığı açıklıyor:
“Mesela, büyükelçilere bakıyoruz, onlar aynı yerde dört yıl kalıyor, sonra değişiyor. Eğitim sistemi 4+4+4 oldu. Bir müdür birinci sınıftan aldığı öğrenciyi dört yılda mezun etsin ama sonra yeni öğrencileri yeni müdür alsın”.
Bu mantıktan yola çıkan Bakan Avcı şu bilgiyi veriyor:
“Yüz bin müdür değişecek yanlış, müdürlükte dört yılını doldurmuş olanlar değişecek”.
Avcı değişecek okul müdürü sayısını sanıyorum önümüzdeki günlerde açıklayacak.
Bir anket öyküsü
90’lı yıllar, dönemin hükümeti Kıbrıs’ta politika belirlemek amacıyla KKTC’de halkın nabzını tutmak istiyor. Halk ne düşünüyor, ona ters gelmeyecek politika arayışı.
Önde gelen anket kuruluşlarından birinin yöneticisi davet ediliyor. Dönemin başbakanı halkın eğilimini yansıtan anket yapılmasını istiyor. Anketçi pişkin:
“Efendim nasıl bir sonuç istersiniz?”
İstediğiniz sonucu verecek anketi getiririm demek istiyor. Başbakan çok öfkeli, “Ben eğilimi öğrenmek istiyorum, şu sonucu getir diye hesabım olsa anketi kendim yaparım”. Anket başka bir firmaya veriliyor.
Bu 90’ların öyküsü, o çok eleştirilen başbakanlarla Tayyip Erdoğan arasındaki farkı gösteriyor. “Düzgün anket” isteği, günümüzde yerini “emre amade anketlere” bırakıyor.
‘Bu kadın benim hayatım’
FIRTINALI bir aşk. Birlikte yaşıyor, evleniyor, boşanıyor, yeniden evleniyor, yeniden boşanıyorlar. Ama, çılgınca aşk hep sürüyor.
Elizabeth Taylor ile Richard Burton “Kleopatra” filmini çevirirken tanışıyor. Filmdeki gibi, gerçekte de Kleopatra ve Antonius arasında dillere destan aşk başlıyor. İçki, kavga, kıskançlık diz boyu, yine de aşk, herkesi imrendiriyor.
Geçenlerde Burton’ın anıları yayınlanıyor, Elizabeth için “Hayatımın kadını” değil, “bu kadın benim hayatımın ta kendisi” diye yazıyor.
Kendi iç dünyaları ile birlikte film dünyasına da pencere açan anılar “bu kubbede hoş bir seda”.
Paylaş