Aydın Doğan’ın manifestosu

“Ben şu anda Türkiye’nin en eski medya patronuyum, 36 yıl olmuş. Milliyet’i aldığımda en genç patron bendim, şimdi en kıdemli benim.

Haberin Devamı

O zamanlar bütün patronları tanırdım, kim, hangi gazetenin sahibi, bunu herkes bilirdi. Ama, ben şu anda bazı gazete ve TV patronlarını tanımıyorum. Tanımak bir yana, hangi gazete ve TV’nin sahibi kim, onu bile bilmiyorum”. Bugün Türkiye’de medya düzeninin özeti, bu gözlem Aydın Doğan’a ait. Önceki gün Hürriyet’in 66. kuruluş yıldönümü nedeniyle, Hürriyet’in bahçesinde çalışanların katıldığı sade bir kutlama düzenleniyor. Kutlamanın bir başka önemi var:
Aydın Bey’in Hürriyet’te yirminci yılı. Diğer çalışanlarla birlikte, Aydın Bey’e de yirminci yıl plaketi veriliyor.

28 ŞUBAT’TA

Aydın Bey medyaya bütün iktidarların baskı yaptığını, bu ülkede medyanın bağımsızlığını korumanın güçlüğünü anlatırken, geçmişe gidiyorum, Milliyet’teyim. 28 Şubat döneminde askerler Aydın Doğan’ı Genelkurmaya çağırıyor, aralarında benim de bulunduğum üç yazarın atılmasını istiyor. Karşısında asker var, Aydın Bey oralı olmuyor ve kimsenin kılına zarar gelmiyor.
Daha sonra 12 Eylül’den örnek veriyor. Ecevit’in çıkardığı Arayış dergisini Aydın Doğan basıyor, asker yine devrede, “Basmayacaksın”, Aydın Bey basmaya devam ediyor, dergiyi askerler süresiz kapatıyor.
Asker bir yana, Aydın Bey sivil iktidarların medyaya baskısını anlatırken birkaç yıl önce maruz kaldığı vergi cezasından söz ediyor, ekliyor:

TEK TİTİZLİK

Haberin Devamı

“Benim tek titizliğim var, haber doğru olacak, iyi araştırılacak. Yazarlar elbette farklı görüşte olabilir, bu farklılık gazetenin zenginliğidir, hakaret etmeden özgürce yazmak, yazarın görevidir”.
Aydın Doğan’ın konuşmasının tamamı bir medya manifestosu. Bir medya patronunun bu kadar demokrat ve bağımsız tutum takınması, hele de günümüz koşullarında mumla aranır.
Aydın Doğan “Medyada kim, neyin sahibi bilmiyorum” diyor. Ne olacak Aydın Bey, ben de kırk yıllık gazeteciyim, TV’lere gazeteci diye çıkanların yüzde doksanını tanımadığım gibi, ne zaman gazeteci olmuşlar, nerede yazıyorlar, ben de bilmiyorum.
Hürriyet’in 66. kuruluş yıldönümü bu kubbede hoş bir güven.

Haberin Devamı


Soma’dan Musul’a

Dışişleri’ne diplomat adayı olarak girenlere ilk derslerden biri “Ortadoğu batağına sakın karışmayın, çıkamazsınız”. Bu dersler biteli on iki yıl oluyor, hele son yedi yılda AKP o bataklıkta at koşturmak merakında. Al sana Musul, Soma faciası gibi. Soma’dan iki hafta önce Meclis araştırması AKP oylarıyla reddediliyor, bu kez CHP’li Sezgin Tanrıkulu 24 Mart’ta uyarıyor: “IŞİD’e bağlı yirmi intihar timinin bombalı saldırı için Türkiye’ye girdiği doğru mu? Onların yakalanması için çalışma var mı? IŞİD eylemlerine karşı önlemler nedir?” Tanrıkulu’nun aldığı duyumlar var, Bülent Arınç’a boşuna sormuyor. Bir muhalefet milletvekili duyum alıyorsa, hükümet almaz mı?
24 Mart’taki bu sorulara Arınç henüz yanıt vermiş değil. Zaten yanıta gerek kalmıyor, Musul baskını geliyor.

Haberin Devamı

Durmak yok, kavgaya devam

“Musul’da diplomatlarımız ve şoförlerimiz rehin alınmıştır. Ortadoğu ve Türkiye devasa bir sorunla karşı karşıyadır. İç politikanın ikinci plana atılması, ulusal beraberliğin gösterilmesi gerekir. Onun için Erdoğan hakkındaki gensoru ve soruşturmaları geri çekiyoruz”. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi’nin bu sözleri üzerinden 24 saat geçmeden, bu nazik tutumu Erdoğan Rize’de karşılıksız bırakmıyor:
“Utanmadan, sıkılmadan şu Kılıçdaroğlu denilen adama bakın, ‘Bayrağı Erdoğan indirdi’ diyor. Bu millet senin yüzüne tükürür. Sen önce aynaya bak, kendine çekidüzen ver, kime ne söylediğini bil”. Ne üslup ama, ‘Başbakan’ dediğin böyle olur. CHP “ulusal beraberliği” vurgularken, Erdoğan kavgaya devam ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları