DEĞERİNE bakılırsa, 815 milyon Euro gibi yüksek bir rakam.
Niteliğine bakılırsa, saatte 250 kilometre, hızlı tren, Avrupa standartlarında.
Süresine bakılırsa, 48 ayda bitmesi öngörülüyor.
Ama, asıl yeri. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlıyor. Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı. Hızlı tren Asya’da Gebze’den başlıyor, Avrupa’da Halkalı’ya uzanıyor. Boğazı denizin altından geçiyor. İki kıtayı trenle birbirine bağladığı için, dünyada asrın projeleri arasında yer alıyor, Marmaray.
Neresinden bakılırsa bakılsın, son yıllarda, dünyanın en büyük metro projesi.
Buna rağmen, ilginç, çarpıcı, garip, inanılmaz gibi, hangi sıfatı kullanırsanız kullanın, on gün önce şöyle bir olay yaşanıyor.
Asrın projesi anlaşması 28 Mart 2007’de sessiz sedasız imzalanıyor.
Proje bu kadar büyük, bu kadar kapsamlı, bu kadar iddialı, üstelik seçimler yaklaşırken, seçim malzemesi olabilecek bir anlaşma, yine de sesiz sedasız imzalanıyor. Ne bir tören, ne anlı-şanlı bir duyuru, ne TV kameraları, ne nurlu ufuk nutukları, yok, hiç biri yok.
FİRMA FRANSIZ
Çünkü, derin sessizliğin arkasında, derin bir çelişki var.
Hızlı tren hattı, Fransız Alstom, Japon Marubeni Corp. ve Doğuş Gurubu ortaklığına veriliyor.
Derin sessizliğin nedeni, derin utangaçlık.
Çünkü, proje Ermeni tasarısını kabul eden Fransa’ya karşı uygulanan ambargoya rağmen, yine de bir Fransız firmasının yer aldığı ortaklığa veriliyor.
Şimdi bir kaç ay geriye gidiyoruz. Fransız Parlamentosu Ermeni soykırım yasasını kabul edince, herkesten önce AKP Hükümeti ayağa kalkıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bazı bakanlıklara bir yazı gönderiyor.
"... Ermeni soykırımı yasası nedeniyle, Fransız firmalarına uygulanan ekonomik ambargonun kararlılıkla sürdürülmesi..."
Demek, AKP Fransa’ya karşı ekonomik ambargo kararı alıyor, yetmiyor, Gül, bunun kararlılıkla uygulanmasında ısrar ediyor. Yazının tarihi 25 Ocak 2007. Yazının gönderildiği bakanlıklar arasında, Marmaray projesine imza atan Ulaştırma Bakanlığı da var.
MERAK BU YA
7 Şubat günü burada çıkan yazıda, ben bu projenin Fransız şirketinin yer aldığı guruba verildiğini yazıyorum. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım doğruluyor, kararda ihaledeki fiyat farkının rol oynadığını belirtiyor ve o gün anlaşmanın henüz imzalanmadığını ekliyor.
Şimdi "kararlılıkla ambargo uyguladığımız" Fransa’nın bir şirketine verilen proje imzalanmış bulunuyor.
Projenin bu guruba verilmesinde teknik ve mali artılar ağır basıyor olabilir. Yapım süresi rol oynamış olabilir. Bilmediğimiz başka nedenler de olabilir. Bunları hepsi geçerli olabilir.
Hatta, Fransa’ya ambargo koymak ne kadar gerçekçi, o bile tartışılabilir. Ama, madem ki, ambargo kararı var ve bu ısrarla izleniyor, o zaman bu ihale, neden bir Fransız firmasının bulunduğu guruba veriliyor?
Sıradan bir söz gibi ama, uluslararası arenada vazgeçilmez bir kural var. Ciddi devlet olmak, inandırıcı devlet olmak.
Bir karar alırsınız, sizin için hayatidir, kimse yüzünüze bile bakmaz, geçmişteki sabıkanız nedeniyle, çünkü sizi ciddiye almaz.
Yine de, merak bu ya, neden bu gurup? Sessizliğin sesini duymak istiyorum.