Paylaş
Orada da bir nutuk, dünyanın vazgeçtiği “nükleer santralın faziletini” öğrenmekten yoksun kalıyoruz. Şimdi o “faziletin” ayrıntısı:
Akkuyu’da Ruslar VVER-1200 tipi reaktör kuracak. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2 Mart 2011’de Meclis’e yazıyor: “VVER-1200 tipi reaktörlerin işletmede olan bir modeli yoktur”. Dünyada hiçbir yerde yok, bizde olacak, Türkiye deneme tahtası.
Batı’da nükleer santrallarda üretilen elektriğin kilovatsaati 4-4.5 cent arasında, Akkuyu’da 12.35 cent. Japonya’dan sonra dünyada en pahalı elektrik.
Santralı, sermayesi yüzde 100 Rus olan şirket kuracak. Bizi karıştırmıyor. Santral burada ama sahibi Rus.
Akkuyu’daki araziyi bedelsiz olarak Ruslara bırakıyoruz. Ruslar burada on bin kişilik merkez kuracak. Onların Türkiye’ye giriş çıkışlarında, Akkuyu’da yerleşmelerinde özel kolaylıklar var, İncirlik Amerikan Üssü gibi.
Santrala nükleer yakıtı yine bir Rus şirketi sağlayacak.
‘MİLLETİN A...’
Santralın maliyeti 22 milyar dolar, inanılmaz pahalı.
Santral inşaatında sekiz milyar dolarlık iş hacmini tanıdık bir firma karşılıyor. “Milletin a... koyacağız” diyen işadamı Mehmet Cengiz’in firması. Santral doğaya, hayvan ve insan genlerine vereceği nükleer zarar ile “gelecek kuşakları ipotek altına alıyor”.
1976’da ölü kabul edilen Ecemiş fay hattı santrala 25 kilometre uzaklıkta. Buna yanıt hazır, “riski olmayan hiçbir yatırım yok”.
ÇED raporlarına iptal itirazları yargıda, yargı henüz karar vermiş değil, buna rağmen, dün santralın temeli atılıyor. Bir kez daha, “ah hukuk”.
Rusya’ya doğalgazda bağımlılık yüzde 64, petrolde yüzde 33. Şimdi de nükleer santral. Bu kadar bağımlılık, bu kadar ödün karşılığında Rusya bize ne verecek, bunlar ne uğruna?
Muhalefet Akkuyu ile ilgili 43 soru önergesi veriyor, hiçbirine tatmin edici yanıt yok. Ne uğruna, o Putin-Erdoğan arasında iki yıl önce baş başa yedi saat süren konuşmada gizli.
‘301 burada’
MAHKEME başkanı çok genç, yargıçlığı epey yeni. 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma faciasının ilk duruşması önceki gün başlıyor, facianın üzerinden on bir ay geçtikten sonra, on bir ay, on bir ay. Adalete bakın siz.
Genç başkan 18 Mart 2015 günü Adalet Bakanlığı’na yazıyor, “Tutuklu sanıkların mahkemeye getirilmesi...” Adalet Bakanlığı mahkemeden üstün, yanıt veriyor, “Güvenlik açısından sanıkların getirilmesi sakıncalıdır”. Ölenlerin yakınları, 465 çocuk, 255 eş ayağa kalkıyor, “Babamızın, eşimizin de güvenliği yoktu”. Senin emniyetin ne işe yarıyor? Korkuyorlar, ya eylem olursa... Rufailer son anda işe karışmaz ise sanıklar bugün mahkeme salonunda olacak.
Çocukların, eşlerin, yakınların çoğunda siyah tişört, üzerinde “301 burada” yazıyor. 301 orada ama “Facia ile ilgili kamu görevlilerine dönük soruşturma raporu nerede?” Hangi kamu görevlisinin ihmali var? O ihmal nedeniyle soruşturma izni verilmiş mi, verilmemiş mi? Verilmiş ise sonuç ne? Verilmemiş ise neden? On bir ay geçmiş, kimse bilmiyor, genç mahkeme başkanı onun için de bir yazı yazıyor.
Duruşma Akhisar’da. Türkiye’deki hukuk manzaralarına Akhisar’da bir yenisi ekleniyor. Hayatını kaybeden 301 işçinin geride bıraktığı ailelerde sosyal ve ekonomik çalkantılar ayrı bir roman.
Paylaş