70 yaşında motosikletle tek başına dünya turu

Bolivya’da hapse atılıyor.

Libya çöllerinde, çevresini askeri polis sarıyor. Etiyopya’da kendini hapishane hücresinde buluyor. İran’a vize alamıyor. Ama Ted Simon motosikletiyle dünyayı dolaşmaktan vazgeçmiyor. Hem de iki kez!

İki kitap yazıyor. İki kitap da, best seller listesinde. Biri, "Jüpiter’e Yolculuk", diğeri "Jüpiter Rüyaları".

Yolculuk ABD’nin San Francisco kentinde başlıyor. Nikaragua ve Kolombiya üzerinden Peru, Şili, Arjantin yoluyla kuzeye Rio’ya, daha sonra gemiyle Güney Afrika’nın Cape Town kentine, yukarıya Kenya, Mısır, Libya, Fas’a, Cebelitarık’tan Avrupa’ya, Fransa, Londra ve Orta Avrupa’ya, daha da sonra İstanbul, Yeni Delhi, Bangkok, Sydney’e...

Ted Simon otuz yıl arayla, iki kez, dünyayı motosikletle ve tek başına turluyor. Kitapları bu iki geziyi anlatıyor.

Motosikletle dünyayı ilk turladığında, 40 yaşında. İkinci turunu 70’inde atıyor. Sadece dünyayı görmek, otuz yıl arayla, dünyadaki değişimi bire bir gözlemek için değil, belki gazetecilik mesleğinden gelen deformasyonu aşmak için, iki kez turluyor. Komünist bir Alman babayla Romanyalı Yahudi asıllı annenin oğlu Ted Simon, Londra’da yetişiyor. Daily Mail gazetesinin yazı işleri bölümünde çalışıyor. Kendisi olmadan da, işlerin pekala yürüdüğünü fark ettiğinde, özgürlüğe uçuş planını hazırlıyor: Motosikletle dünya turu.

TV’lerde izlediği belgeseller, vadiler, ovalar, dağlar, akarsular ve her renkten, her din ve dilden insanlar ve insanlar. Onca yoksulluğa, açlığa, sıkıntıya rağmen, bu insanların yaşamları Simon’a müthiş cazip geliyor.

Sadece okyanusları aşarken vapura biniyor. Yoksa, her yerde o dev gibi motosikletin üzerinde. Yola çıkarken, sadece rotası belli. Hangi kent, hangi köy, hangi durak hiç belli değil. Nerede yatacak, nerede içecek, yiyecek, karşılaştığı durumlara bağlı.

Zaten ilk çıktığı turda cep telefonu henüz kullanımda değil. İkinci turda, cebini sadece üç kez kullanıyor, o da hastalandığı için.

KIZIL HAÇ BAYRAĞI BOLİVYA’DA İŞE YARAMADI

Kolombiya’da uyuşturucu kaçakçılarının, Nikaragua’da gerillaların arasından geçerken, motosikletinde kızıl haç bayrağı asılı. Bolivya’dan geçerken bayrak işe yaramıyor, "Bu herif burada ne arıyor" diye, hapse atılıyor.

Libya çöllerinde, çevresini askeri polis sarıyor. Etiyopya’da kendini hapishane hücresinde buluyor. Kanada buzullarında persona non grata (istenmeyen, sınır dışı edilecek adam) ilan ediliyor. İran’a vize alamıyor. Başına gelen bunca tatsız olayın, hiçbir nedeni yok. Sadece, gittiği yerlerde dikkat çektiği için başına türlü belalar geliyor.

Ne hücre, ne hastalık, ne doğal tehlikeler, hiçbir engel onu dünya turu yapmaktan vazgeçirmiyor. Çünkü, iki büyük neden var...

İlki, dünyayı tek başına dolaşırken, muhteşem bir özgürlüğe kavuştuğunu hissediyor. Sanki mutlak özgürlük. Ve onun yarattığı değişim. İnsanlara, hayata, kendine bakışı baştan sona değişiyor. Çok daha hoşgörülü, çok daha sıcak, başkalarını çok daha anlamaya dönük bir ruh ve düşünce alemi.

İkincisi de, gezip gördüğü yerler ve insanlar. İkinci gezisi, 11 Eylül New York saldırısı sonrasında. Otuz yıl arayla insanlardaki ve ülkelerdeki değişimi gördüğünde, motosiklet üstünde, günlerce kendine gelemiyor. Değişim, o kadar etkileyici. İnsanlar ve dünya o kadar farklı.

Gittiği her yerde, dilini bilmediği, ömründe ilk ve son kez gördüğü insanlarla kalıcı dostluklar kuruyor. And Dağları’nda bir köylü, Nepal’de bir tüccar, Nil kıyısında bir çoban, Malezya’da bir öğretmen, Şili’de dünyaca ünlü yazar Isabel Allende ile dostluk, Simon’ın engin gönül listesinden sadece birkaç örnek.

70 yaşında. Tek başına. Motosikletle dünya turu. Hayatın akla gelmeyecek bin türlü yönüne tanıklık. O cesaret. O özgürlük. Çok uzun yıllardır San Francisco’da yaşıyor. Geçimini sağlayacak kadar parası var. Bana göre, Ted Simon dünyanın en zengin adamı.
Yazarın Tüm Yazıları