Paylaş
“Kürt konusunda sert çıkın, elinizden ne geliyorsa yapın, bu size puan kazandırır.”
Aklı veren Amerikan Başkanı’nın danışmanları. Yıl 1994. Akıl verdikleri kişi, dönemin Başbakanı Tansu Çiller.
Çiller’in başında bulunduğu DYP, anketlerde geriliyor. ABD Başkanı Clinton iletişim danışmanlarını yardım için Çiller’e gönderiyor.
Amerikalı danışmanlar o sırada dokunulmazlıklarının kaldırılması gündemde olan DEP milletvekillerini gözlerine kestiriyor.
Dört DEP milletvekili yaka paça içeri atılıyor, rezalet Meclis merdivenlerinde başlıyor.
Amerikalı danışmanlar çuvallıyor. O facia sahneleri DYP’ye çare olmadığı gibi, Türkiye o sahneleri hiç unutmuyor. Bugün bile.
ROLLER PAYLAŞILMIŞ
O sahnelerin unutulmayışı iyi. Bugün o sahnelerden ders almak ihtimali var. Ama, sadece ihtimal. Çünkü, göz gözü görmüyor.
İfadeleri alınmak istenen DTP milletvekilleri, “bizi kimse zorla götüremez, biz gitmeyeceğiz” diyor.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin göğsünü siper ediyor, “ben Meclis’ten kimseyi aldırtmam” derken, bir sonraki cümlede sesini hafif kısarak, “ama İçişleri Bakanlığı ne yapar, bilmem” tavrında.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Meclis Başkanı ile çelişiyor, DTP’lilere ifadeye gitmek için teşvik ve tavsiyesini eksik etmiyor.
Sanki tiyatro, sanki roller paylaşılmış.
YÜZE YAKINI KÜRTÇE
Oysa, bu karmaşada, adı en çok ortada dolaştığı halde, sorunun DTP ile ilgisi ikinci planda.
Olayın özünde dokunulmazlık sistemi yatıyor, AKP kişisel kaygılar nedeniyle, dokunulmazlıklara el süremiyor.
Çeşitli nedenlerle dokunulmazlıkların kaldırılması istemiyle, Mecliste 439 dosya var. Görevi kötüye kullanma, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma iddialarından, seçim propagandasında Kürtçe konuşma iddialarına kadar 439 dosya. Her partiden milletvekili var bu dosyalarda.
439 dosyanın yüze yakını Kürtçe propaganda ile ilgili. Sen Kürtçe için fakülte açmaya kalkıyorsun, Türkçe olan köy ve ilçe isimlerinin Kürtçe’ye çevrilmesine göz yumuyorsun, resmi Kürtçe TV kanalın var, ama seçimde Kürtçe konuşmak yasak. Hepimizle dalga geçer gibi.
Bunun çözümü çok basit. Seçim Yasasında, Siyasal Partiler Yasasında o yasakları kaldırırsın, olur biter. Ama, olmuyor. Neden, bilinmiyor.
Karmaşa nedeni, DTP’lilerin ifadeleri. Oysa, dokunulmazlık kavramını yeniden tanımlarsın, bu tiyatroya gerek kalmaz. Şimdilik tiyatro, günü geldiğinde, her şey kaka olacak.
AKP dokunulmazlıklara dokunmak istemiyor. Seçimden önce söz verdiği halde. Şimdi olaylar tam orada patlak vermeye doğru gidiyor.
Açılıma ifade darbesi
GÜNEYDOĞU halkı bu garip gerilime nasıl bakıyor? DTP’liler ifade versin mi, vermesin mi?
Güneydoğulu hukukçular: “Yargı bugünkü yasalar çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor. Yargıtay cezaları onaylarsa, o DTP’lilerin milletvekilliği düşer ve hapse girebilirler. İşte, o zaman işler tam çatallaşır.”
1994’ü andıran tehlikeli bir durum, yerinde bir uyarı.
Güneydoğulu sokaktaki vatandaş: “O kadar yolsuzluk iddiası var, Mecliste kimseye bir şey olmuyor, sıra bizim milletvekillerimize gelince, ifade, mahkeme, hapis, her şey oluyor”.
Aylardır Kürt açılımı. Muhalefetin engeline gerek yok, açılıma darbe işte böyle olur.
Kaldı ki, darbeyi alacak olan sadece
Kürt açılımı olmaz. İşler çok tatsız boyutlara uzanabilir.
Paylaş