Paylaş
Tasarıyı hazırlayan Çalışma Bakanı Faruk Çelik ise, geçen akşam Habertürk’ün programında bunu açıkça söylüyor:
“İş kolu barajının yükseltilmesini işverenler istiyor, ben istemiyorum. Ben iş kolunda herhangi bir barajı doğru bulmuyorum.”
Çalışanları ve sendikaları rahatsız eden durum var. Herhangi bir iş yerinde toplu sözleşme yetkisi alabilmek için bir sendikanın o iş kolunda çalışan işçilerin yüzde 10’unu kendi üyesi yapması şart.
Bu şarta ek olarak, toplu sözleşme yetkisi için bir iş yerinde yüzde 50+1 üyeye sahip olması gerek.
Tartışma iş kolu barajından çıkıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) standartlarında böyle bir ölçü yok.
KİM TARAF, KİM KARŞI
Bakan Çelik “baraja karşıyım” diyor ancak, hazırladığı tasarıda baraj yine var, yüzde 3. Ne kadar iyi, yüzde 10’dan yüzde 3’e düşüyor. Acele etmeyin.
Geçen akşam bir gurup sendikacı, aralarında benim de bulunduğum bazı gazetecilerle sohbet toplantısı düzenliyor. Sohbetin tek konusu, yeni sendikalar tasarısı.
Sendikacılar barut gibi.
Baraja DİSK ve Hak-İş tam karşı. İkisi de, toplu sözleşme yetkisi alırken iş kolunda barajın kaldırılmasını istiyor.
Bakan Çelik’in TV’deki açıklamasına göre, “Türk-İş makul oranda barajdan yana”. Türk-İş sözüm ona, çalışanların sendikası, ama iş verenlere ve hükümete daha yakın. En önemli tanığı Çalışma Bakanı Faruk Çelik.
SENDİKALAR BİRLEŞİYOR
Marks zamanında ünlü mesajını veriyor, “işçiler birleşiniz”.
Günümüz Türkiye’sinde işçiler yerine iş kolları birleştiriliyor. Yeni sendikalar tasarısı halen 28 olan iş kolu sayısını 18’e düşürüyor. Baraj yüzde 10’dan yüzde 3’e iniyor. İş veren açısından, sendikaları tasfiye açısından harika bir buluş. Örnekle anlatmak gerek.
Ulaştırma sektöründe altı iş kolu var. Deniz, hava, ardiye, depoculuk, nakliye gibi. Her bir iş kolunda faaliyet gösteren sendikaların hepsi şu anda uygulanan yüzde 10 barajına rağmen, toplu sözleşme yetkisi alabiliyor.
Ama, o altı iş kolu tek bir iş kolunda birleştiğinde, o sektörde çalışan işçi sayısı 790 bine çıkıyor, onun yüzde 3’ü 23.730’a geliyor. Bu, pek çok sendikanın hayatına son verecek bir rakam, pek çok sendikanın bu rakama ulaşması mümkün değil. Üyelik ve işçi sayısı rakamı esas alındığında yüzde 3, aslında yüzde
18’lere varan bir orana karşılık geliyor.
Aynı durum diğer iş kollarına uygulandığında, geriye ayakta duracak pek az sendika kalacak. Şimdi ben Hak-İş’e bakıyorum. Pek çok konuda hükümeti destekleyen Hak-İş bu tasarıda hükümete ters düşüyor.
Türk-İş’e bağlı bazı sendikaların oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformu dahil, çalışma dünyası fena çalkalanıyor.
Yargıç ve celladı
DÜRENMATT’ın romanını anımsadım, “Yargıç ve Celladı” (Der Richter und Sein Henker) romanını.
12 Eylül’ün en ağır işkence evlerinden biri Mamak Cezaevi. Mamak’ın aynı yıllarda Diyarbakır Cezaevi’nden farkı yok.
Mamak’ta işkenceden geçenlerden biri de, ünlü ülkücülerinden Yılma Durak. O dönemde Mamak’ta askerliğini yapanlardan biri, bir gazetede “işkence ettiğim insanlar beni affetsin” diye feryada başlıyor. Yılma Durak o kişinin işkencesinden geçmiş.
O işkenceci Yılma Durak’la buluşuyor, Durak büyüklük gösteriyor, onu affettiğini söylüyor. Affa kolay sığacak bir geçmiş değil.
Bu haberi okuyunca, “Yargıç ve Celladı” aklıma geldi. Romanda bir komiser keskin zekasıyla katili buluyor, eskiden kalma bir hesaplaşma var katille komiser arasında. Komiser o hesaplaşmayı yapmadan önce, katili celladı gibi kullanıyor. Karmaşık bir olay. Komiser özünde suçun toplumdaki izini sürüyor.
O suçun toplumda bıraktığı izi kolay silmek mümkün değil, o suçla karşı karşıya kalmış olan affetse bile.
Sultanlar demokrasi istiyor
SURİYE sorunu nedeniyle ikide bir toplanan, Suriye’ye nizam vermeye kalkan, Suriye’de demokrasi isteyen Arap Birliği ya da Arap Ligi 1945’lerde kuruluyor.
Kurucu üyeler Mısır, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan ve Suudi Arabistan. O tarihten bugüne Arap Ligi üye sayısı 22’ye yükseliyor. Somali, Sudan, Umman, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler var.
Bu ülkelerin hangisinde demokrasi var? Hangisi demokrasi ile yönetiliyor? Kiminde sultan, kiminde emir, kiminde doğrudan diktatör var. Çoğu petrolün üstüne oturmuş, babadan oğula geçen kabilelerden farksız. Şimdi onlar Suriye için demokrasi istiyor. Şaka gibi.
Demokrasi üzerine en küçük fikri olmayanlar Suriye için neden böylesine demokrasi aşkı ile yanıp tutuşuyor? Onlara bu aşkı Amerika aşılamış, Amerika’dan vazgeçmek yok.
Paylaş