Paylaş
Can ve mal güvenliğinin tehdit altına girmesi, kirlilik, Boğaz’dan her yıl geçen 55 bin geminin yaratacağı tehlikeler toplumu harekete geçiriyor, örgütlü toplumsal mücadele dalga dalga yayılıyor.
Resmi yazışmalara göre: Kısa vadede Bebek, Beykoz, Kuruçeşme, Paşabahçe koylarında yapılması planlanan tekne parkların gelecek yıl işletmeye açılması öngörülüyor. Orta vadede Arnavutköy, Çengelköy, Çubuklu, Kanlıca var.
HÜKÜMET ELİ
Tekne parkların adresi İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Ancak, arkasında hükümet var, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemi. 10.11.2014 tarihli İSPARK yazısında şöyle deniyor: “Tekne parklara ait plan teklifleri Başbakanımızın başkanlığında Milli Savunma, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma-Denizcilik, Enerji, Turizm ve Kültür, Orman ve Su İşleri ile Tarım Bakanlığı tarafından ve Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulunun 14.10.2010 tarihli yazısıyla onaylanmıştır”. 2010’da Başbakan Erdoğan.
Aynı yazıda İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 09.12.2011 tarihli raporunda “ÇED gerekli değildir” yolunda bir belge verdiği belirtiliyor.
O tarihte onaylanan proje şimdi yürürlüğe girmek üzere.
EYLÜLDE
“Boğaziçi Dernekleri Platformu” ile “Bebek Semt Girişimi”, iki gözde sivil toplum kuruluşu tekne park felaketini engellemek üzere alkışlanacak bir mücadele veriyor. Resmi başvurular, tek tek görüşmeler, toplantılar, broşürler. Ama bununla yetinmeyecekler.
Bu felaket uluslararası boyuta taşınacak, G-20’ye. Türkiye bu yıl G-20 Başkanı, G-20 eylülde İstanbul’da toplanıyor. Boğaz’dan G-20’lerin de gemileri geçiyor. On bir marina Boğaziçi halkının olduğu kadar, G-20 gemileri için de tehlike. Gemilerin mürettebatı, geminin kendisi ve taşıdığı mal için risk. Sivil toplum örgütleri G-20 ülkelerinin dikkatini çekecek. AKP hükümeti ve İstanbul Büyükşehir bu kadar büyük bir projede İstanbulluların görüşüne başvurmuyor. Demokrasi nutukları Boğaz’ın derin sularında kayboluyor.
Rahatsızlık diz boyu
- SİYASİ partilerin yerinde olsam, bir an önce bir koalisyon kurarım. Önünüze gelen herkesle konuşun, genel manzara şu:
- Bir soru var. Havada, karada, denizde herkeste aynı soru, kim, kiminle hükümet kuracak, kimse içinden çıkamıyor.
- Bir bıkkınlık var. O şunu söylüyor, bu onu söylüyor, seçimin üzerinden bir buçuk ay geçmiş, ortada somut sonuç yok. Erken seçime gidilse, katılma oranı düşük olabilir.
- Bir yargı var, Erdoğan erken seçime götürmek istiyor.
- Bir kaygı var. Erken seçimin AKP’ye yarayacağı gibi. Bu kaygı insanları kara kara düşündürüyor.
- Bir hüsran var. Seçimin ertesi günü, 8 Haziran sabahı insanlar sevinç içinde, AKP iktidardan düşmüş, muhalefet yüzde 60 çoğunlukta, ama hükümet kuramıyor. Sevinç kursakta kalıyor.
- Bir kızgınlık var. MHP’ye duyulan öfkeyi
çok net görmek mümkün. Genel söylem, MHP hızla oy kaybediyor.
- Bir sempati var. AKP, MHP ve Erdoğan her fırsatta HDP’yi iğneliyor, HDP pek takmıyor, sempati toplamayı sürdürüyor.
Meclis’i hatırladı
- AKP çözüm süreciyle ilgili HDP ile aylarca görüşüyor, Erdoğan’ın talimatıyla. Erdoğan hükümetin HDP ile ilan ettiği “mutabakatı” şimdi görmezden geliyor, “Atılacak adımsa, mutabakatın yeri Meclis’tir” diyor. Başbakanlığı süresince Meclis’e çözüm süreci ile ilgili kaç kez ve ne ölçüde bilgi veriyor? Muhalefet ısrarla “Meclis’te çözüm” dedikçe, o hiç oralı olmuyor. HDP ve İmralı görüşmeleri yıllarca sadece ona bağlı, Meclis’in adını bile anmıyor, ama şimdi Meclis. Neresinden tutacaksınız.
Paylaş