Paylaş
1961’de Başkan Kennedy Amerika’nın başını ağrıtan, Küba sosyalist lideri Castro’yu devirmek için Domuzlar Körfezi çıkarmasını hazırlıyor. Çıkarmayı Washington Post haber alıyor, haber tam yayınlanacak, Kennedy kendisine de yakın olan gazetenin sahibi Katherina Graham’ı arıyor ve haberin yayınını önlüyor.
Haber yayınlanmıyor, çıkarma fiyasko, pek çok Amerikan askeri ölüyor. Yıllar sonra Kennedy: “Haber keşke çıksaydı, Amerika böyle bir facia yaşamazdı”.
Yıllar sonra Graham: “En büyük hatalarımdan biri, keşke haberi yayınlasaydık, faciayı önlemiş olurduk”.
BENZİYOR
Ne kadar benziyor değil mi, ha Domuzlar Körfezi çıkarması, ha Suriye’ye askeri müdahale toplantısı. İlkinde kimsenin haberi yok, sansür geliyor. Bizde ses kayıtları sızıyor, sansür geliyor.
Diyelim ki kayıtlar sızmıyor, diyelim ki toplantıda söylendiği yönde adım atılıyor, diyelim ki Suriye ile savaş çıkıyor:
- Seçim öncesinde her türlü gözü karalığa balıklama dalacak ne var?
- Esad yerinde oturdukça, bizimki hepimizi neden maceraya atmaya çalışıyor?
- Bu iktidar kaldıkça, başımıza hangi dertler açılacak?
Yasaklarla çevrili, yaptığından hesap vermek yerine, ses kayıtları peşine düşen bir yönetim, tam devlet krizi. Hem devlet sırları delik deşik, hem planlanan adımlar dehşet verici.
İSTİFA
Efsane lider, Alman Başbakanı Willy Brandt 1974’te bir casusluk olayı ile karşı karşıya kalıyor. En yakın danışmanı o sırada Sovyet peyki olan Doğu Alman casusu çıkıyor.
Devlet sırları düşmanın elinde, tam devlet krizi. Haber filan yasaklanmıyor, Brandt hiç tereddüt yaşamıyor, istifa ediyor.
‘Vatana ihanet’
SURİYE toplantısının ses kayıtları sızınca, hükümet kıyamet kopartıyor, “Casusluk, devlete saldırı, güvenliğimize tehdit”. Yandaş medya ortak manşetlerle hükümete ayak uyduruyor.
“Vatana ihanet. Alçakça ihanet. Bu ihanet affedilemez. En adi ihanet. Alçaklık.”
Yolsuzluk suçlamaları karşısında “paralel devlet” naraları ön plana geçiyor, yolsuzluğun hesabını vermek geride kalıyor. Şimdi de savaş seçeneğinin tartışılması es geçiliyor, varsa yoksa “casusluk, ihanet, vs.”
Adalardan Modalara
HASTALAR ölümle yüzleşiyor Adalar’da. “Sağlık hizmetlerinde reform” uygulaması İstanbul’da Adalar’a uğramıyor. Çünkü, Adalar’da belediye CHP’li. CHP Adalar belediye başkan adayı Atilla Aytaç “Adalar’da sağlık hizmetindeki eksikliği” vurguladıkça, kendisine destek artıyor. Seçimi kazanırsa, iskelede deniz ambulanslarını hazır bekleteceğine, Acil İlkyardım Merkezi kuracağına söz veriyor.
Beş yıl öncesine kadar şehir hatları Bostancı-Adalar hattında günde on iki sefer yapıyor, şu anda sefer sayısı üç. Ceza fiyatta da devam ediyor, İstanbul’da bazı ilçelerde, 55 dakikalık mesafe için bir jeton iki lira, 25-30 dakikalık Adalar-Bostancı hattında beş lira. Atilla Aytaç Adalar arasında ring seferi sözü veriyor. Adalar çokkültürlü, çokdinli, çokdilli, üstelik belediye CHP’li, İstanbul Büyükşehir Adalar’ı dışlıyor.
Rant Adalar’a da uzanıyor. Yassıada ve Sivriada sit alanı olmaktan çıkarılıyor, Heybeliada Sanatoryum arazisi TOKİ’ye devrediliyor. Hiçbir adalıya sormadan. Hatta, “Adalar bizimdir” diyen adalıları hazret azarlıyor, “Siz kimsiniz be”. Yarın, bütün İstanbulluların kim olduğunu kanıtlama zamanı.
İstanbul’da Adalar’dan Modalara ne deniz kalıyor, ne güneş, ne su, ne ağaç, ne orman. Sadece beton yığını, sadece felç olmuş bir trafik.
Geleceğimizi çoktan ipotek altına alan, yasaklarla kendini garantiye almaya çalışan, hukuk devletini perişan eden iktidara YETER ARTIK, oyum helalinden CHP’ye.
Paylaş