Paylaş
İsrail’in, Gazze’ye (Filistin topraklarına) karşı açtığı savaş bir anda dünya gündeminde ve de birçok devletin, yaşanan bu savaşın nedeni olarak Türkiye’yi sorumlu tutması veya bu bölgede AKP’nin uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle, kaçınılmaz olarak, ülkemizin gündeminde de ön sıraya yerleşti.
Şu an İsrail bir insanlık suçu işlemekte ve bu orantısız savaşta ölenlerin acısı yüreğimizi dağlamaktadır. Ancak, bizler şu günlerde, ülkemizin düşürüldüğü bu Ortadoğu bataklığından kurtularak, “Yurtta sulh, cihanda sulh” düşüncesinden hareketle çağdaş bir ülke olup olmayacağımız konusunda önemli bir karar verme aşamasındayız. Bu neden ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerindeki dikkatimizi dağıtmamamız gerekir ve hatta bunun ötesinde, bu yaşananları çok iyi bir şekilde tahlil etme yeteneğine ve birikimine sahip Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’na daha bir özenle yaklaşıp, onu daha bir dikkat ile dinlemeliyiz.
Bu konuda dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta daha var: Yandaş medyanın sanki Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmiş de sıra AKP’nin başına kimin geleceği konusunda yaptığı yayınlara asla kulak asmayın ve değer vermeyin.. Adama bi dur bakalım derler...
‘Zeytin Dağı’na gelince: Tayyip Erdoğan bir yerde “Refik Halit Karay’ın Zeytin Dağı kitabını okuyun!” demiş... Peh peh peh... Daha sonra düzelttiği gibi önce bu kitabın yazarı Refik Halit Karay değil, Falih Rıfkı Atay’dır. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın bu kitabı okuduğuna inanmıyor ve kendisine söylemesini istedikleri için bu kitabın içeriğini bilmeden, sadece (yazarını da yanlış söyleyerek) ismini söyleyip ortaya bir kılçık atmıştır!
Efendim, Falih Rıfkı Atay’ın, yedek subay olarak görev aldığı Osmanlı ordusunun Hicaz ve Yemen cephelerindeki mücadelesini anlattığı bu kitabı ben okudum.
Neredeyse şanlı Mehmetçiğimizin, Çanakkale savaşlarında gösterdiği cansiperane mücadeleye yakın bir mücadeleyi bu cephelerde de sürdürdüğünü gözleriniz buğulanarak öğrenirsiniz!
Doğrusu Arap âleminin liderliğine soyunan Tayyip Erdoğan’ın “Zeytin Dağı kitabını okuyun...” demesini veya önermesini anlamış değilim!
Çünkü: Bu kitabı okuyan her Türk, Araplardan nefret eder! Bakın, Falih Rıfkı kitabının bir yerinde şöyle bir anekdot veriyor: “Hicaz cephesine Arap aşiretlere verilmek üzere İstanbul’dan vagonlar dolusu gümüş sikkeler (paralar) gönderiliyor ve bu paralar Araplara dağıtılıyordu! Araplar, bu paraları almasına rağmen İngilizlerin yanında yer alarak, Osmanlı ordusuna karşı savaşıyordu!..”
Şimdi Araplara şirin gözükmeye çalışan ama bunu bir türlü beceremeyerek yalnız Katar ile ilişkilerini (sadece duygusal nedenler ile!) sürdüren Tayyip Erdoğan bunları öğrenmemiz için bu kitabı önermiş ise:
“Kendisine yanlış meme kavratmışlar!..” derim.
Esnaf nasıl bitirilir, işte örneği
ÇEŞİTLİ uygulamalarla zaten zor durumdaki esnafı kısıtlayan kurallarımız nedense büyük firmalara hiç işlemeyen kanunlarımız... Neredeyse her sokağa bir market açarım, adını da mini ya da jet koyarım diyen firmalarımız... Üstüne satış fiyatlarını da esnafın mal alışının altına nasıl da çekeriz? Amacımız küçük esnafı bitirelim, İstanbul’u sokak sokak paylaşalım mı?
Yaşadığım Kadıköy Fenerbahçe semtinde plansız düşüncesiz biçimde 100’er metre mesafe ile açılan büyük marketlerin küçük isimlilerini ve buna izin verebilen tüm yetkilileri kutluyorum; maksadınız esnafımızı bitirmekse bunu çok iyi yapıyorsunuz.
Caminin yanında içki satışı olmaz, vitrinini kapat ürününü gösterme, saat 22.00 oldu satma kapat evine git... Görmekteyim ki cami yakınına yeni market açılabiliyor, marketi gezen herkes alkollü ürünü içeride görebiliyor ve harika bir uygulama benimle aynı anda kapanıyor! Kanun koyarken koca bir süper marketle (adı mini ya da jet olsun olmasın) mahalledeki bakkalı, tekeli aynı gören zihniyeti alkışlıyorum...
(İsmi bizde saklı)
Camilerdeki yüksek desibel Koca Sinan’ın eserlerini etkiler
TARİHİ eserler yüksek desibel nedeniyle yıkıma ve bozuma uğruyor.
Ses titreşimi anıtların taşını çatlatıyor.
Bir caminin minaresinde 3 şerefe var, dörderden 12 ses yükseltici aygıt korkunç bir ses kirliliği yaratıyor.
Titreşim yalnız o camiye değil, komşu eserlere de zarar veriyor.
Kimse aldırmıyor.
Bu gidişle Koca Sinan’ın eserleri bozulacak, yıkılacak.
1000 yıl yaşamış bir anıt 30-40 yıl içinde yıkıntılaşacak.
Yok mu bu gidişi durduracak bir kurum?
Prof. Dr. Emrullah Güney/DİYARBAKIR
Özgür olmayan akıl korkar!
ÖZGÜR Bolat’ın Hürriyet’teki ‘Akıl ne işe yarar’ (10.7.2014) yazısından: “Sporların % 90’ı Amerika, Avrupa, Avustralya’da ortaya çıkmış, neden? Çünkü insan beyni orada düşünmeyi ve yaratmayı öğreniyor. Sanat, edebiyat, müzik, şiir veya teknoloji en fazla bu coğrafyadan çıkar. Özgür olmayan akıl korkar. Korkan bir akıl da hayaller dünyasına ve zahiri dünyalara dalamaz. Sınırlar ve kalıplar içinde hapsolmuş bir beyin kurgulayamaz. Biz de korkulara ve sınırlara mahkûm edilmiş itaatkâr beyinler değil, eleştiren, sorgulayan, özgür ve yaratıcı beyinler yetiştirmeliyiz.”
OKUYUNUZ
BİR hafta önce Hürriyet ekonomi sayfasında ‘Maslak’ta Sun Plaza’nın yanındaki inşaat tedirgin etti, devler kaçtı” diye bir haber vardı. Meğer biz bu tehlikeyi bir yıl kadar önce yazıp, “Bu gökdelene bir şey olursa” diye başlık atmışız. 30 katlı Sun Plaza inşaatı yapılırken, yanındaki Taşyapı’nın arsasına 15 metre komşu mesaferini bırakmamış. İmar Yasası’na göre, bitişik nizamı olmayan yerde komşu hududuna bina yapılamaz. 15 metre komşu mesafesi kuralına uymadığından Sun Plaza doğal olarak kaçak durumuna düşüyor. Peki ruhsatı kim vermiş... Bu vahim durumu Büyükşehir İmar Müdürü Ahmet Erhan Gökalp’e sormak gerekiyor.
Paylaş