‘Zehirli kahve’ olayının faili Karayılan’dır

ALMANYA’dan kendisini ‘eski bir militan’ olarak tanıtan bir okurumuzun söylediklerini özetleyerek aktarıyoruz:

‘ESKİ GATA Komutanı Ömer Şarlak’ın ‘Kışladan Kampüse’ adlı kitabının özetini, Hürriyet’te Ali Dağlar’ın haberinden öğrendik. Komutanların kahvesine zehir koyan iki er olayı ile ilgili bazı bilgilerin ipuçlarını bir araya getirerek, bugünlere gelinen noktada bir bütünlük sağlamak gerekir.

4.11.1992 tarihinde, İstanbul Hasdal Kışlası’nda iki ere zehirleme talimatını Murat Karayılan’ın verdiğini biliyoruz. Nitekim bunu Uğur Yıldırım, Aydınlık’ta (26.10.2004) yazdı. Dergiden bunu görebilirsiniz.

(Daha sonra derginin bu sayısını bulduk; şöyle deniliyordu: ‘Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in kahvesine zehir katarak öldürme teşebbüsünde bulunan askere talimatı Avrupa’dan Cemal (K) Murat Karayılan verdirmiştir. Daha sonra bu asker bize katıldı ve Gaziantep yöresinde bir çatışmada öldü.’)

(Kaynak: A.Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp getirilmesinden sonra 16-21 Şubat 1999 tarihleri arasında İstihbarat Subayları tarafından alınan ifadesi, sayfa 41.)

Karayılan
olayının meydana geldiği tarihlerde terör örgütü PKK’nın Avrupa sorumlusudur. Daha sonra, Türkiye-İran ve Irak sınırlarının kesiştiği nokta olan Kandil Dağı’na örgütün başına gitmiştir. Halen PKK’nın askeri sorumlusu ve fiili önderi olarak bilinmektedir. PKK’nın son silahlı eylemlerini hazırlayan ve Kuzey Irak’ta Amerikalı askeri uzmanlarla görüşen kişidir. Son fotoğrafı da, sizin gazetenizde çıkan Kürtlerin nasıl gitar çaldığını anlatan ‘Kandil’de kadın bilinci Kürtçülüğü aştı’ röportajında yayınlanmıştır. Bunlar unutulmamalıdır.’

Eski bir savcıdan savcılara eleştiri

TBMM Adalet Komisyonu Sayın Başkanı ve sayın üyeleriyle, Sayın Adalet Bakanı’na sesleniyorum: Cumhuriyet savcılarımızın, hákimlerimiz kadar bağımsız olmaları için 1966’da Danıştay kararı ile Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunan vekilim merhum Prof. Faruk Erem Hocamız iki saat sözlü açıklamada bulunmuşlardı. Sonuçta, cumhuriyet savcıları ile Yargıtay savcılarının statüsünü belirleyen yasalar iptal edildi. Yıllar sonra değişen hiçbir şey olmadığından, pişmanım. Zaten Prof. Erem de ‘Sonradan pişman olacaksın, bugünkü koşullar nedeniyle zorunlu olarak bu görevi üstlendim; çünkü anayasal kuvvetler ayrılığı nazara alınırsa cumhuriyet savcılığı tam yargı organından ziyade kısmen de olsa genel idareye aittir’ demişti. Ben de ‘Hocam, Danıştay da benim gibi düşündü’ şeklinde cevaplamıştım.

CESUR OLMAK GEREK

Askeri darbelerde, sıkıyönetimlerde ve olağanüstü dönemlerde, sivil cumhuriyet savcılarının askeri savcılar kadar cesur olmadıkları gibi adeta adli müşavir gibi davrandıklarını benim gibi her hákim ve avukat müşahede etmiştir. Bu nedenle cumhuriyet savcılarının da savunma avukatları gibi aşağıda bulunmaları, çirkin işkenceleri sorgu diye niteleyen ve ‘salla başını al maaşını’ sözünü anımsatarak bir kısım savcıların, hákimlerin yanında ve gölgesinde olmamaları gerekir. Ancak bu şekilde çalışan ve çalışmayan savcılar ayırt edilebilir . 1980’lerden 2003 tarihine kadar resmi olmayan Adaleti Güçlendirme Vakfı lehine cebren veya ikna suretiyle irtikap suçunu işleyenler ve bunları bu suça azmettiren Adalet Bakanlığı mensupları ile tüm cumhuriyet savcıları hakkında kapsamlı özel veya kısmi bir af yasasının düşünülmesi gereklidir. Ayrıca savunmanın yanına indirilmelidir.

Cumhuriyet savcıları, hákimlerimiz kadar dirayetli olabilir ama bu potansiyel yeteneğin aktif hale getirilmesinin tek yolu aşağıda bulunmaları ile mümkündür. Savcıların bugünkü pasif durumu nedeniyle az yetenekli bir hákim, çok üstün yetenekli savcıdan daha çok yararlı ve üreticidir.

Mehmet FEYYAT

Emekli savcı ve eski senatör


Niye portal

BU kelime son günlerde gazetelerde ve televizyonlarda isim tamlaması şeklinde kullanılmaya başlandı. ‘Haber portalı’, ‘Eğitim portalı’ gibi... İngilizce sözlüğe baktım, kelime İngilizce’de de aynı şekilde yazılıyor. Türkçe karşılığına girmiyorum. Merak edenler sözlüğe bakarlar. Ancak ortada, verilen örneklerde olduğu gibi kullanılmasını gerektiren bir durum da yok. İlginçtir, aynı kelime TBMM internet sitesinde de kullanılmış. Beni şaşırtan en son durum ise; Sayın Milli Eğitim Bakanı’nın da katıldığı bir TV programında (27.11.2004, saat 01.54) ‘eğitim portalı’nı kullanmasıdır. Kullanılması zorunluluktan olsa anlayacağım. Ortada böyle bir durum yok. Kaldı ki Sayın Bakanımız, güzel Türkçe ve düşüncemizi geliştirmek için 100 Temel Eser yayınlattı ve önerdi. (Not: Portal; büyük kapı, ana kapı (TDK)

Mehmet GÜNDÜZ


GÜNÜN SÖZÜ

STADYUMLARIMIZIN konser, tiyatro ve müzik salonlarından farklı olmaması gerekir. Yoksa, seyirci kalitesini oraya çekmezsek, tribün teröründen kurtulamayız.’

(Fikret Ercan)
Yazarın Tüm Yazıları