Zafer Bayramı’nı bize unutturamayacaklar!

91 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de Türk ordusu, yayılmacılığın (emperyalizmin) silahlı gücünü, el koydukları Anadolu’dan atmak için büyük bir askeri harekât başlatmıştı.

Haberin Devamı

Büyük bir ‘Kutsal İsyan’dı! Bu, büyük bir ulusal kavgaydı. Büyük bir var olma savaşıydı bu! Başkomutan ise ordularının başındaydı.
Bu övünülesi, övgüyle anılası askeri utkunun (zafer) kutlanması gereken gün, Fethiye’de otobüs duraklarına, duyuraçlara asılmış olan bildirileri okumak zorunda kaldı insanlar. Malazgirt’le gölgelenmek, perdelenmek isteniyordu Zafer Bayramı!
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın hazırlayıp astığı büyük boy duyurularda, Atatürk, Türk ordusu, Zafer Bayramı değil, Malazgirt anılıyordu. (Bir başka üzücü konu da, Türklerin Anadolu’ya 1071’de geldiği yalanının yaygınlaşmasıdır. Kâzım Mirşan, Halûk Tarcan adlı Türk kültürü araştırmacıları, Türklerin Anadolu’ya İÖ 6 binli yıllarda girdiklerini, uygarlıklar kurarak İtalya’ya Po Ovası’na doğru yöneldiklerini taşlardaki izlerle (tamga) kanıtladılar.
Günümüzde, Avrupalı sözde tarihçilerin ‘Siz buraya 1071’de geldiniz’ yalanına inanan dar dağarcıklılara, gerçekleri anlatmak çok zor!
942 yıl önce 26 Ağustos’ta Malazgirt’te ne olmuşsa o anılıyor; ancak Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile ordularının başarısı unutturulmak isteniyor.
Ne yapılırsa yapılsın, ona olan sevgimizi, saygımızı yüreğimizden sökemeyecekler.
Zafer Bayramı kutlu olsun! Erinç, gönenç içinde olun.
Tarık KONAL

Haberin Devamı

AKP’nin tarım politikası bu...

Her şey ithalat

AYÇİÇEĞİ üreticisi feryat etmiyor, artık yanıyor. İktidar ve üretici kuruluşları hâlâ suskun, daha doğrusu şaşkın derken dün bir ‘kımıldama’ görüldü.
Hiç mütevazı davranmayacağız, kendimizi
ilk sıraya koyacağız.
İyi ki gazeteciler var. Bizler bu işi gündeme getirmeseydik, emin olun hâlâ hiçbir şey yapılmayacaktı. Şimdi bir telaş ki, sormayın! Üretici bu kadar sahipsiz bırakılır mı? Bırakıldı işte.
Dünya’nın saygın tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım arayarak “Karadeniz’de tatildeydim. Size teşekkür ederim. Gerçekten ayçiçeği üzerinde şimdiye kadar böyle bir sorun yaşanmadı. Gündeme getirdiniz, bizi uyandırdınız!” dedi.
CHP milletvekillerine de teşekkür etti, üreticilerin arkasında olan Erdal Özcan’a ve Melih Âşık’a... Ne yazık ki, başka gazeteci yok!
Yıldırım; partizan değildir, gerçeği arar, doğruları sergiler. Biz de kendisine teşekkür
ederiz. Hemen “Tarımda hasıla bakımından Avrupa’da 1’inci, dünyada 7’nci sırada olduğu iddia edilen Türkiye, yağlı tohumlarda neden dışa bağımlılıktan
kurtulamıyor?” diye sordu.
Böylesi ancak Türkiye’de olur!
Yıldırım şu tabloyu da
sergiledi:
“2002 yılında 1.9 milyon ton olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 10 yılda 2012’de 5.3 milyon tona ulaştı. Değer olarak bakıldığında artış oranı çok daha yüksek. 2002’de 650 milyon dolar döviz ödenen yağlı tohum ithalatına, 2012’de 3 milyar
636 milyon dolar ödendi.”
Bu kadar döviz ödenerek ithal edilen yağlı tohum ürünleri hangileri?
Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk, palm, kolza (kanola) ve aspir... Bu ürünlerden palm hariç hepsi Türkiye’de üretiliyor.
Özetle, uygulanan politikalar üretimi değil, ithalatı destekliyor. Türkiye’deki çiftçinin ürünü değil, yurtdışındaki çiftçinin ürünü destekleniyor.
Girdi maliyetlerini bir kenara bırakalım; ayçiçeğinde son 7 yılda ayçiçeği destekleme primi sadece 4 kuruş artmış... Bugün 24 kuruş prim ödeniyor, bunun 40-50 kuruşa çıkarılması isteniyor.
Bunları yazarken bir bilgi aldık...

Haberin Devamı

PANCARCILAR ACIDI

Ayçiçeği piyasasındaki belirsizlik (dış piyasada 350 dolara kadar düşmüştü) karşısında hükümet nihayet, ithalata gözetim uygulaması kararı verdi; ithal üründe referans fiyat uygulanacağını ve maktu miktarda vergi alacağını duyurdu. (İthalat 675 dolar+vergi 182 dolar...)
Pancarcı Pankobirlik (Konya’da) üreticiye acımış,
1.1 lira fiyat açıkladı.
Ayçiçekçi Trakyabirlik ise hâlâ düşünüyor; belki de 10 Eylül’e kadar... Trakyalı Bakan Dr. Mehmet Müezzin-oğlu devreye girince, Tarım Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmut-oğlu daha yeni Trakya Birlik’i aradı; “Anlat bakalım” dedi.
Asıl üreticinin iktidarı sorgulaması gerekmiyor mu?

Kudüs Yıldızı’

Haberin Devamı

HÜRRİYET’te dün Mustafa Küçük’ün Ramallah’tan geçtiği haberi okudum, ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Çünkü verilen bu ödül çok şey ifade ediyor, herkes için... AKP hükümeti tarafından Mısır’daki darbe sürecinde pasif davranmakla suçlanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’na iki gün once Ramallah’taki Devlet Başkanlığı Sarayı’nda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas tarafından Filistin’in en büyük devlet nişanı ‘Kudüs Yıldızı’ verilmiş. Bu önemli bir vefa duygusu ve devlet adamlığı ciddiyetidir. Törende konuşan Mahmud Abbas, İhsanoğlu’na bu nişanın verilmesindeki en önemli gerekçenin Filistin’e Birleşmiş Milletler’de gözlemci devlet statüsü tanınması konusunda verdiği destek ve yaptığı diplomatik çalışmaların olduğunu belirtmiş. Türkiye’nin Filistin konusunda yıllardan beri gelen tutarlı davranışı bellidir. Ancak Kudüs Nişanı’nın verildiği ilk Türk diplomatı olarak Prof. İhsanoğlu’nun seçilmesi anlamlı bir mesajdır; bu bakımdan ilginç kabul edilmelidir. Bir kere,
Mavi Marmara sürecinde Cenevre’de BM’de İsrail’in kınama kararı çıkmasında İhsanoğlu’nun gösterdiği çabalar yadsınamaz. Afrika Birliği’nde de aynı şekilde...
Filistin, Ekmeleddin Bey’e karşı gereken saygıyı göstermiştir. Peki gösterilen diplomatik çabalar için Türkiye nasıl bir jest yapacaktır?
Diplomaside vefa duygusu bir devlet geleneğidir.”
Konuyu gündeme getiren eski bir Dışişleri mensubudur.
Bu kadarı bilinsin yeter!

Haberin Devamı

Ekonomi nereye gidiyor

TÜRKİYE’ye samandan sonra ithal mangal kömürü de girdi. Yüzyıllardır mangal kömürü üretimi yapan Çatalca’nın orman köylüleri (Akalan, Hisarbeyli, Ormanlı, Kalfaköy, Çiftlikköy vd.) işsiz kaldı. Bu köylülerimizin kazancı, yabancı ülkenin esnafına, tüccarına aktarıldı.
Köylümüze, çiftçimize indirilen darbeler yalnız bu değil, ilk de değil!
1984’ten itibaren çiftçimiz ithal hibrit tohumlara ve zirai ilaçlara bağımlı kılındı; hububattan domatese, bibere, kavun karpuzdan çiçeklere kadar her yıl hibrit tohum satın alıyoruz.
2001 ve 2002’de Dünya Bankası ve IMF’nin dayatması ile çıkarılan Şeker Pancarı ve Tütün Yasası ile yüz binlerce üreticimiz ve çalışanımız işsiz bırakıldı. Bu üreticilerimizin ekmek parası, ABD’li Cargill şirketine ve Amerikan sigara şirketlerine aktarıldı. Her yıl Amerikan sigaralarına ödediğimiz para 30 milyar liranın üzerindedir.

Haberin Devamı

% 400 FİYAT ARTIŞI

AKP hükümeti, 2012 Mayıs ayında ABD’li şirket Cargill’in kotasını tekrar artırdı, %13,8’e çıkardı. Pancar üreticisinin ekmek parası yine Cargill’e aktarıldı.
TZOB’un verilerine göre tarım ürünleri tarladan sofraya % 400 fiyat artışı ile geliyor; kazanan İngiliz ve Fransızların firmalarının markaları.
Ülkemize yerleşmiş yabancı şirketlerin abur cubur yiyecek ve içeceklerine; kola, patates, mısır, fıstık ve dondurmalarına her yıl milyar dolarlar ödüyoruz.
Köylümüz ise adım adım dibe gidiyor:
1. Büyükşehir Yasası ile köylerimiz mahalle olurken küçük ölçekli tarım ve hayvancılığımız yok olacak.
2. Toprak Mahsulleri Ofisi, ekmeklik buğday, arpa, çavdar, tritikale (çavdar-buğday melezi), yulaf ve mısır için asgari alım miktarlarını, 2009’dan başlayıp 2018 yılına kadar kademelendirdi.
Şöyle; 2014 yılında 25 ton, 2015 yılında 40 ton, 2016 yılında 60 ton, 2017-2018 yılında 80 tonun altında ekmeklik buğday, arpa, çavdar, tritikale, yulaf ve mısır üreten çiftçi ürününü TMO’ya satamayacak.
Bu durumda çiftçiler, tüccarın insafına kalacak. Çiftçiden ürünü ucuza kapatan tüccar, ürünleri TMO’ye satabilecek.
Böylece küçük çiftçiler piyasadan atılacak, yerlerine yerli - yabancı büyük sermaye gelecek. Sonuçta köylümüz ucuz emek pazarına aktarılacak.
Bu ürün alım kademelendirmesine AB kriterlerine uyum diyorlar. Oysa bilmiyorlar mı; Avrupa ülkelerinde tarım ürünlerinin yüzde 70’i kooperatiflerce işlenip satılmaktadır. Bizim Hükümetimiz ise, Kooperatifçiliği desteklemek yerine büyük sermayenin önünü açıyor.
Peki, bunun nedeni nedir? 24 Ocak 1980’den itibaren ABD tarafından itildiğimiz küresel serbest piyasa sistemi içinde bilhassa son 10 yıldır ABD’li ve AB’li şirketlerin açık pazarı, ucuz emek ve kazanç kapısı olduk.
Yabancı sermayenin ülkemizden yurtdışına aktardığı yıllık karı 11 milyar dolara ulaştı, artmaya da devam edecektir.
İnsanlarımız soruyor;
“Çözüm nedir?”.
Çözüm; ekonomimizi Yabancı sermayenin denetim ve yönetiminden kurtarmak ve Gümrük Birliği’nden çıkmaktır.
Atatürk bize böyle bir ülke bırakmadı, yabancı sermayenin istilasındaki bu ülkeyi çocuklarımıza miras diye bırakamayız.
Adnan PELVANLAR

Yargı kararına rağmen Taksim yayalaştırma projesi gerçekleştiriliyor

27.08.2013 Tarihinde basında ‘Taksim Yayalaştırma Projesi başladı’ başlığı ile haberler çıkmıştır. Yerinde yapılan incelemede iş makinalarının yargı kararına ve toplumun tepkisine rağmen çalışma yaptığı görülmüştür.
İstanbul 1. İdare Mahkemesi 06.06.2013 tarihinde, 2012/77 esas nolu, 2013/1084 sayılı karar ile, Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı yayalaştırma Projesine ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı değişikliklerinin koruma kurul karar ve ilkeleriyle planlama esaslarına uygun bulmadığı için iptaline oy birliği ile karar vermiştir.
Bu karar ile Taksim Yayalaştırma Projesi’nin hukuki dayanağı kalmamıştır. Bu karardan sonra iş makinalarının çalışma yapması suç teşkil etmektedir. Yargı kararına ve uyarılara rağmen farklı tarihlerde iş makinaları ile çalışma yapanların yanı sıra, onları çalıştıranlar ve
çalışmalarına göz yumanlar aynı derecede sorumludurlar.
Başbakanın ve Hükümet adına konuşma yapan tüm yetkililerin yargı kararına saygılı olacağız, “Taksim Yayalaştırma Projesi” gündemimizden düşmüştür söylemlerini geçersiz kılan bu emrivakileri, hukuk dışı dayatmaları kınıyor, sorumlular hakkında derhal işlem yapılmasını, artık toplumun duyarlılığına ve hukuka saygı gösterilmesini talep ediyoruz.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Yazarın Tüm Yazıları