Eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal tüm yaşamlar sadece bir avuç zengine; ama 50 milyon insan sürünüyor. Çünkü dolar ekonomisi ve
Tahtakale mantığı bunu istiyor.
Sayın
Ecevit'i yıllarca destekleyen biri olarak belirtmeliyim ki köylüyü, işçiyi, memuru, ne de küçük esnafı koruyamadı. Bunların hiçbiri vatanseverlikle bağdaşmıyor. Çünkü...
Geçen yıl şubat ayında vatandaşın başına ekonomiyi yıktı. Yine bu yıl
Amerika adına
Irak'a mektup gönderdi. Piyasa durdu, vurgun ekonomisi canlandırdı. Ne hakkınız var
Arap dünyasına
Amerika'nın posta pulu olup ülkeyi zora sokmaya...
ABD'ye 'Otur oturduğun yerde bölgemde sorun çıkarma, bırak uluslararası hukuk yoluyla
Irak sorunu çözülsün' diyebilirdiniz; ancak tam tersini yaptınız.
Üretip satmak varken, işsize iş kapısı açmak; köylümün boş duran tarlasını işler hale getirip onun yüzünü güldürmek varken sizin başbakanlığınızda
'Tahtakale hükümranlığı' yaşanıyor, çok yazık çok.
Bu ülkeyi
Kurtuluş Savaşı'nda yerle bir edemeyenler, sinsi politikaları ile yoksulluğa iterek yerle bir ettiler. Ekonomiyi dolar alışverişi haline getirerek ihanet sayfaları yazılıyor. Pamuğu, tütünü, şeker pancarı, yeraltı kaynakları, küçük sanayicisi, atölyeleri, tersaneleri dolara kurban ediliyor. Bunların hesabı sorulmalıdır.
Çünkü ülkem elden gidiyor.
Sanan AĞRILI Amerikanlaşmak
NEW York'tan
Duygu Erdoğan Budak'ın,
‘‘Polisimizi de Arap yaptılar’’ yazısına gelen tepkiler:
Osman Ertürk: Yazıdan etkilenmemek mümkün değil. Sayın
Budak'ı kutlamak istiyorum. Zaten bizim sorunumuz da bu. Kendimizi tanıtamamak, anlatamamak.
Selami MAZAN (Köln):
USA adlı kanalda gösterilen filme niçin kızılıyor, anlamakta güçlük çekiyorum. Amerikalılara karşı bu kadar yalakalık yapılırsa olacağı budur. Ne zaman
Türkiye ayakları üstünde tek başına durabilirse, işte o zaman bu kepazelikler son bulur. Ne diyor Sayın
Ecevit; ABD karar almış, biz de aynen katıldık.
Fransa ne diyor; biz
ABD'lilerin her kararına katılacak değiliz.''
Kıskanç ve cimri bürokrasi
TÜRK Birliği Başkanı
Aytaç Durak ‘‘Ankara, yerelleşmeye yine karşı’’ diyerek, bakın bürokratları nasıl suçluyor:
‘‘Yerel Yönetimler Kanun Tasarısı, alt komisyonda görüşülerek
İçişleri Komisyonu'na sunuldu ama yeni önergelerle delinmek isteniyor. Bazı hizmetlerin tümüyle yerel yönetimlere bırakılmasını bir türlü hazmedeyen
kıskanç ve
cimri bürokratlar bunu güç kaybı olarak değerlendiriyor ve hükümeti oluşturan bakan ve milletvekillerini, tabiri caizse tetikleyerek kanun tasarısını amacı dışına çıkartıyor.’’
Mangal!
BİR otelci ve turizmci olarak
İbrahim Tatlıses'in kendi deyimi ile otel odasında
'grill' (mangal) yapmasını şiddetle kınıyorum.
Fatih Altaylı gerçekleri söyledi diye çıkıp onu karalamak yerine bir hata yaptığını söyleyip
Türk halkından özür dilemeliydi.
Tatlıses'e soruyorum; kendisinin de otelleri var. Acaba aynı sahnenin kendi otellerinde sergilenmesine nasıl tepki verir. Böyle bir ilkelliği normal karşılar mı?
F. YİĞİT
TATLISES şimdi mangalı önüne koymuş, mangalı övüyor ve milletin kendisini ne çok sevdiğini söylüyor. Bu yaptıklarını mazur gösterir mi? Bin kere hayır; hafifletici sebep dahi olamaz. ‘‘
Paris'te iki ciğerim
(Yılmaz ve Kaya) yatıyor’’ diyen
Tatlıses'in, memleketini
Fatih Altaylı'dan daha çok sevdiğini iddia etmesi inandırıcı olmuyor. Bunun kendisini haklı çıkaramayacağını korkarım hiçbir zaman öğrenemeyecek.
Selçuk KARADAĞ SP’li başkana kim dur diyecek
Kütahya'da 'Evlilik Rehberi’ni haber yapan gazeteciye tehditKÜTAHYA Belediye Başkanı SP'li, emekli yarbay
Süleyman Canan'ın marifetleri saymakla bitmiyor.
Kütahya'daki muhalif çevreler kendisine
‘‘4. Murat gibi belediye başkanı...’’ diyorlar.
Bilindiği gibi Canan'ın yandaşlarına hazırlattığı
'Evlilik Rehberi' kitabını haber yapan
AA (ve de TRT)
muhabiri
Hasan Bilcan'a günlerdir
‘‘Sen artık bittin, öleceksin’’ diye tehdit telefonları geliyor.
Canan herhangi bir saldırıya karşı vilayetten verilen korumayla geziyor.
Kütahya'yı
'Müslüman bir şehir' olarak tanımlayan
Canan, savcılıkça ifadesi alınırken, Mülkiye müfettişleri hakkında soruşturma açmıştı.
Başkan'ın bunun gibi birçok eylemi var. Hakkındaki
'suç dosyası'nın listesi fakslarla
Ankara'ya yollanıyor. Bunların bir kopyası bize de geldi.
Belediyeye imam ve imam kökenlileri doldurduğundan görevini kötüye kullanmaktan iki ayrı davadan yargılanıyor. Ayrıca
Danıştay'da onay bekleyen çok sayıda dosyası bulunuyor.
Yargıdaki dosyalarını özetlersek...
Avrupa Konseyi'nin
Kütahya'ya verdiği ödülü reddederek söktürmek, ruhsatları olduğu halde içki satan üç işyerini encümen kararı ile kapatmak; belediyenin turistik tesislerini parti karargáhı haline dönüştürmek, zabıta memurlarına yönetmenliğe aykırı kıyafet giydirmek, belediye sivil zabıta ekibi kurmak; temizlik hizmetini özel şirkete vermek; açılan ihaleleri parçalayarak yandaşlara dağıtmak; özel şirketlerde çalışan bazı kişileri Belediye'ye almak;
YİMPAŞ'a usulsüz arsa tahsis etmek; 6 belediye otobüsünü yandaşlara kiralamak...
Canan, ne yazık ki bunların hepsinden
'aklanıyor'. Çünkü belediyelerin bu tür suçları af kapsamına girdiğinden yüzlerce belediye başkanı 'yırttıkları' için bayram yapıyor.
Yapılanın yanına kár kaldığı başka bir ülke var mıdır?
KİPTAŞ'tan 'yetersiz' açıklama
KİPTAŞ Genel Müdürü
İsmet Yıldırım, yazdığımız dört yazıdan ilki olan
‘‘KİPTAŞ'tan kim hesap soracak’’ (7.2.2002) yazısına dün yanıt gönderdi.
‘‘KİPTAŞ imal ettiği konut ve villaları afaki beyan ve vaadlerle değil müşterileri ile yaptığı
'Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi' hükümlerine göre satmaktadır. Teslim edilen villa ve konutların imalatlarının yeterli olup olmadıkları alıcıların şahsi beklentilerine göre değil imzalanan sözleşmeye göre belirlenmelidir. Şirketimiz sattığı konutları münakit sözleşme hükümlerine göre imal etmiş olup varsa bu sözleşmeye aykırı hususları gidermeye de hazırdır.
Şirketimiz yetkilileri medeni ölçüler içerisinde tüm üyelerimiz ile yakından ilgilenmektedir. Ancak bu ilgi üyelerimizin haklı veya haksız ayrımı yapılmaksızın tüm taleplerinin karşılanacağı anlamına gelmez. Bir ticari ilişkide tarafların anlaşamadıkları hususların da olacağının kabul edilmesi gerekir. Anlaşmazlık halinde çözüm şekli gazete köşelerinden muhataba hakaret değil, yasal yollara başvurmaktır.
KİPTAŞ işlerini kendisine müracat eden teknik yeterliğe sahip firmalar arasında yaptığı ihaleler vasıtasıyla yaptırmakta olup, iş tevdii esnasında tarikat üyesi olmak ya da olmamak gibi başkaca bir kriter aranmamaktadır. Yazınızda ismi geçen müteahhitlerin bir çoğu kamuoyu tarafından tanınan ve kabul gören isimlerdir.
Şirketimiz
İkitelli'de ürettiği konutların tamamına yakınını satmıştır.
Pendik Aydos bölgesinde de, yaşanan derin ekonomik krize rağmen satış ve yatırımlarımız devam etmektedir. Şirketimiz her türlü yasal denetime açıktır. Nitekim ilgili merciler gerek duydukları bir takım denetimleri de yapmışlardır. Gerek
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni denetleyen Sn.
Mülkiye Müfettişleri gerekse diğer kamu görevlileri şirketimiz ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç duymaksızın elde edebilecek imkana sahiptir.’’
Ne yazık ki,
'kuşku ve yoruma dayalı' olduğunu öne sürdüğü yazımıza verdiği yanıt ile gayrimenkul sahibi okurlarımızın gönderdikleri belge ve bilgiler örtüşmüyor. Onlar dairelerin kalitesizliğini ortaya koyup; tapu, imar ve iskanı soruyorlar.
'Kaçak' inşaatlardan beslenen
SP ve
AKP'lileri isim isim açıklıyorlar. Sadece
Başakşehir'in internet sitesine ve
'Başak Çevre' gazetesinde bakmak bile gerçeklerin boyutunu gösteriyor.
BİLİN BAKALIM
RUSLAR neden büyük valizlerle
Türkiye'ye gelirler?
Çünkü alışverişin álásı bizde var.
Peki biz
Türkler yurtdışına borçlarını ödemeyen firmaları neden boykot etmeyiz?
Çünkü duyarsızlığın álásı bizde var.
EMİN K.-ADANA