Paylaş
Şeker çocuklara devlet de kucak açsın...
Hani, şeker hastalarına sahip çıkılacaktı? İsmet Solak'ın ‘Şeker Çocuklar Kampta' yazısından öğrendiğimize göre, Cumhurbaşkanı Demirel Sağlık Bakanlığı'na talimat vererek, ‘‘Bu çocuklara sahip çıkın. Bunları -insülin ve kan ölçmede kullanılan stikleri- devlet ödesin, sosyal devletin ödevi budur'' demiş.
Cumhurbaşkanı'nın talimatına Sağlık Bakanlığı'nın olumlu görüş verdiğini ve Maliye'ye yazı yazıldığını da bu röportajdan öğreniyoruz.
Ancak Maliye'deki bürokratlar, konuyu bir bilirkişiye sorma gereğini duymuşlar. 80 küsur yaşlarındaki bu doktor da, ‘‘Bunlar dışarda satılmıyor'' demiş.
Oysa piyasada satılıyor. ‘Satılmıyor' denilen olay, 25 yıl önceydi.
Maliye bu görüş doğrultusunda konuyu bekletiyor.
Halbuki, dünyanın en uygar ülkelerinde, örneğin ABD, Fransa, Finlandiya, İsveç, Norveç, İngiltere, İtalya ve Japonya'da bunların tümü devlet tarafından karşılanıyor.
Ama, Türkiye'de yardımsever kuruluşların dışında bunun değeri hâlâ anlaşılmış değil.
Bu ölçümler sayesinde, diyabetliler için gelebilecek koma gibi daha büyük tehlikelerin önlemi önceden alınabiliyor. Hastaneye yatırılmaya gerek kalmadan büyük masraflar doğmuyor. Bir yerde devlete daha ucuz gelen bir uygulama...
Maliye, Sağlık ve Çalışma-Sosyal Güvenlik Bakanları'nın bu soruna bir an önce çözüm bulmaları gerekiyor.
Diyabetli çocuklara daha fazla kıyamayız.
Yuvalar, velileri inletiyor...
İstanbul'daki yuvalarla ilgili bir anne yazıyor: ‘‘Çocuk yuvalarında uygulanan çifte standart, bu yıl yapılan zamlar, çocuk sahibi olanlara sıkıntılı günler yaşatıyor. Özellikle bazı yuvaların verkleri eğitim ve hizmetin düşüklüğüyle ters orantılı ücretleri, insanları çileden çıkarıyor. Dolayısıyla da akıllara buraların denetimiyle ilgili sorular getiriyor.
Örneğin, bazı yuvalar eğitimli öğretmenler yerine, meslek liselerinde bu branşlarda okuyan stajyer öğrencileri çalıştırmayı tercih ediyor. Çünkü maaşları çok daha düşük. Ancak stajyerlerle yürütülen eğitimin ne derece verimli olduğu tartışılır. Bunun yanı sıra sağlıklı beslenme adına çocuklara genellikle sebze yemekleri yedirilerek, atık değerlendirme adına da evden getirilen yumurta kabukları vs. araç gereçlerle de ‘faaliyetler' yaptırılarak, maliyet alabildiğine düşürülüyor. Ama ücretler, çalışan anne-babaların belini bükecek derecede yüksek tutuluyor. Bu sözünü ettiğim yuvalar da çok şık semtlerde değil üstelik.
Hepsi için aynı şeyi söylemek mümkün değil tabii. Öyle yuvalar var ki, bilgisayardan İngilizce öğretmenine kadar her alanda donanımlı. Ücretleri ise diğerlerine oranla çok daha düşük. Gerçekten de MEB bu yuvaları hangi kriterlere göre değerlendiriyor, denetliyor ve fiyat politikalarını belirliyor? Doğrusu merak ediyorum.''
Muayenehaneler darphaneye döndü
Sayın bakanlar... Sağlık sorunu tüyler ürpertici, yüz kızartıcı hale geldi. Pratisyen hekimler maddi manevi yönden güç şartlarda görev yaparken, uzman hekimler ‘‘beyaz çete'' oluşturmuş durumda... SSK hastaneleri olsun, devlet hastaneleri olsun doktorların muayenehanelerine gitmeden hizmet alamıyorsunuz. Uzman doktorlara zaten görevleri olan işleri yaptırmak için defalarca ‘yerlerinde' ziyaret etmek zorunda bırakılıyoruz. Bizler bir 10 yıl var ki hasta statüsünden çıkıp, ‘‘müşteri'' statüsüne girdik. SSK ve devlet hastanelerinde yapılan ameliyatlarda bile pazarlıkla cerraha bıçak parası ödüyoruz.
Sayın ilgililer, bu böyle sürüp gidecek mi? Muayenehaneler, darphaneye döndü. Aylık kazançları 2 milyara ulaşan sayın uzmanlar ne kadar vergi ödüyor? Bu durumu 4-5 müfettiş gönderip, muayenehaneleri doktorlardan habersiz dolaştırmanız yeterli. Müfettişlerinizin size sunacağı raporlar sonucu kanınız donacaktır.
Turgay EREN / ADANA
BAYRAMPAŞA'dan Metin Özden; Yıldırım Mahallesi Cevatpaşa Durağı'ndan 07.45'de kalkan İETT otobüsünün geç gelmesinden ötürü Gümüşsuyu'nda çalıştığı işyerinin patronundan her gün zılgıt yediğini bildiriyor.
KUMBURGAZ'dan Mehmet Kenanoğlu; Kumburgaz-Güzelce Törkoba yolunun ağır tonajlı kamyonlar ve çift çekerli TIR'ların ağırlıklarını dayanamayıp köstebek yuvasına dönüştüğünü ve Kumburgaz Belediyesi'nin ilgilenmediğini söylüyor.
‘‘YENİ CAMİ'nin Galata Köprüsü'ne bakan cephesinde çeşmelerin değil de, diğer tarafının üstündeki pencereleri gördünüz mü? Pencere parmaklıkları ile kepenkler arasında inşaat artıkları yığmışlar. Bu pislikler kaldırılamaz mı?'' diyor okurumuz Ömer Yurdakul...
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘(Erbakan-Le Pen görüşmesi için...) Birbirlerine yakışıyorlar. Aşırılar, aşırılarla görüşür.''
(Başbakan Mesut Yılmaz)
Paylaş