Paylaş
Tarla nasıl büyüdü sonra nasıl satıldı
Silivri'deki 1000 dönümlük tarlanın cezaevi olarak kamulaştırılması Adalet Bakanlığı'nın başını ağrıtacak
Bir kez daha vurguluyoruz; Trakya Bölgesi yerleşim, turizm ve sanayi bölgesidir; arazileri gereğinden fazla tahrip edilmiştir. Plansız yerleşimle birlikte yeraltı suları da gittikçe azalmaktadır.
Bir de bunun üstüne yeni cezaevlerinin yapımı gündeme gelmektedir.
Artık İstanbul'un banliyöleri sayılan Tekirdağ, Silivri, Çorlu ve Çerkezköy'e, toplam 10 bin kişilik cezaevleri yapmak bölgenin sosyal yapısını daha da altüst edecektir.
Yerleşim yerlerinden uzak boş kamu arazileri varken, hele kömür çıkarılmış boş Kemerburgaz bölgesi dururken, 1. sınıf tarım arazilerine göz dikmek, TEMA Başkanı Hayrettin Karaca'nın deyimiyle 'vatan toprağına ihanet'tir.
TEM ve E-5'e yakın özel kişilerden arazi almak, devletin trilyonlarını yatırmak, geride bir çok soru bırakmaktadır.
Geçen hafta ‘‘Trakya 'cezaevi kampusu' olamaz’’ diye yazmış, ardından da Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün, ‘‘O zaman bana cezaevi yeri bulun’’ şeklindeki yanıtını vermiştik. Bu yanıt üzerine birçok iddia geldi köşemize. Hele Silivri'de özel kişilerden 4.2 trilyona alınan 1000 dönümlük çiftlik arazisi işinde 'mafya' gruplarının olduğu iddiası insanın tüylerini ürpertiyor.
Ortada bir sürü kuşku verici durum var:
Silivri'de Adalet Bakanlığı'nın bir defada 4 trilyon 200 milyar ödediği özel tarlanın satışı işinden önce biraz geriye dönelim:
HAZİNE ARAZİSİNE RET
1978-80 CHP hükümetinin Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu'nun kardeşi Hikmet Müezzinoğlu, 1980'lerin başlarında Silivrili ünlü çiftçi ve DP-AP'li Feyyaz Altınork'tan, Alipaşa Köyü'ndeki arazilerden 413 dönüm tarla alıyor. Daha sonra Müezzinoğlu, bitişikteki üç parsel için de 'benim' diye davalar açıyor. Kadostro işlemleri yapılıyor. Ancak Hazine ile iki şahıs davaları kaybediyor. Böylece Müezzinoğlu, Hazine'nin 380, şahısların da 102 ve 79 dönüm tarlasını üzerine geçiriyor. Hazine ve şahısların itirazları kabul edilmiyor.
Böylece toplam 975 dönüm bir araziye sahip oluyor Hikmet Bey.
O zaman bu tapu kararını veren Silivri Asliye Hukuk Yargıç Muammer Uğur. (Uğur daha sonra karşımıza tarlayı bakanlığa pazarlayan avukat olarak karşımıza çıkacaktır.)
Bu arada Adalet Bakanlığı, İstanbul'da cezaevi ihtiyacı için yer arıyor. Devreye hemen arsa komisyoncuları giriyor. Bunların Ankara'daki uzantıları da Adalet Bakanlığı ile temas kurmaya çalışıyorlar.
Ama bundan önce işin başka bir yönü de var. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, Orman Bölge Müdürlüğü'ne 18.6.1999'da bir yazı yazarak, Silivri'nin Büyükçavuşlu hudutlarında kalan Hazine adına kayıtlı 441 dönümlük arazinin cezaevi yapılmak üzere tahsisini istiyor. Orman Bakanlığı da, bunu olumlu karşılayarak ön izin veriyor.
Ancak, teknik elemanlarının -jeoloji y. müh. Tahir Çalık ve mimar Meral Şentürk'ün- incelemesi sonucunda ve bakanlığın kararıyla da arazinin eğimli bir yamaç üzerine kurulu olduğu ve yerin zaten Büyükşehir tarafından Uydukent olarak projelendiği belirtildiğinden bu yer uygun bulunmuyor. (Büyükşehir Belediyesi, sınırları içinde olmayan bir yere nasıl plan yapabilir?) Bakanlığın bu olumsuz görüşünün daha sonra ortaya çıkması dikkat çekiyor.
BAŞKANA TEHDİT
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü A. Suat Ertosun, İstanbul'da yer aramaya başlıyorlar. Silivri Belediye Başkanı Selami Değirmenci'ye ‘‘belediyeden veya şahıslardan 40-50 dönüm büyüklüğünde bir veya birden fazla arsa temin edilip edilemeyeceği’’ soruluyor. Başkan, kendi ilçe hudutlarında belediye arsası olmadığını bildiriyor. Ancak, bölgede başka kamu arazilerinin bulunduğunu söylüyor.
Bakanlıkta alttan alta bir çalışmanın sürdüğü öğreniliyor.
Değirmenci, turistik Silivri sınırları içinde cezaevi istemediklerini bildiriyor; kent halkı tepki gösteriyor.
Medyada bu beyanların yer almasından sonra Selami Değirmenci tehditler alıyor; bir keresinde bir ses kendisine ‘‘Bu işlerle uğraşma, bu konuyu gündeme getirirsen önce bir yakınını vuracağız, devam edersen seni ortadan kaldıracağız’’ diyor.
Tarih: 23.10.2000'dir.
Ve bir süre sonra Değirmenci'nin lokantacı ortağı Kamil Çelik bacağından kurşunlanıyor. Başkan, bakanlığın dolandırılmasına karşı çıktığı için ölümle tehdit ediliyor.
Değirmenci, ‘‘DGM'nin 13 Kasım'dan beri soruşturması devam ediyor. Sadece beş kişinin tutuklandığını söylediler bana...’’ diyor.
Bu arada Eskişehir'den faksla tehdit mektupları geliyor. Bu arada merhum Hikmet Müezzinoğlu'nun tarlasının alınma girişiminden haberdar olunuyor. İki kızından biri, Almanya olanı satmak isterken, ötekisi de karşı çıkıyor.
YARIN: Tarlayı kimler pazarladı?... 4.2 trilyonu kim çekti? Değirmenci; ‘‘Bakanlığı kazıkladılar’’ diyor.
34 yurt kapatıldı
İÇEL Valisi Şenol Engin, 2.5.2001'de mesaj panosunda Kuran kursları ile ilgili yazıya şu yanıtı verdi:
Yapılan incelemede, Mut Güllük Köyü'nde Kuran kursu bulunmadığı, bahse konu tesisin Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği'ne ait yurt binası olduğu, yapılan özel ve genel denetlemelerde herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığı; Gülnar Tepeköy'de Kuran kursu bulunmadığı; Gülnar'da kastedilen Çavuşlar Köyü Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği'ne ait öğrenci yurdu olması ihtimaline karşı yaptırılan incelemede, bahse konu yurdun 15.5.2000 tarih ve 783 sayılı Valilik onayı ile kapatıldığı tespit edilmiştir. Valiliğimiz, Kuran kursları ve özel yurtlar ve pansiyonlar konusunda son derece duyarlı olup, yapılan denetlemeler sonucunda 1998-2000 yılları arasında 34 adet yurt kapatılmıştır.''
Başkan mı hákim mi?
ÇORLU'da pazarcı esnafından 17.1.2001 tarihinde makbuzsuz para toplamak suçundan polisçe yakalanıp hakkında dava açılan Zabıta Amiri Yüksel Can yakında yargı önüne çıkacak. DSP'li Belediye Başkanı Dr. Rauf Çetiner, bu olayla ilgili olarak ‘‘Trakya Aktüel’’ Gazetesi'ne bir demeç vererek olayı komplo olarak nitelendiriyor. Çetiner'e göre, Belediye Meclis üyesi Kevser Koçerdin, zabıta amirini aramış, ‘‘Sana bir arkadaşı gönderiyorum, ona pazar yeri ver’’ demiş.
Arkadaşı da zabıta amirine parayı verdikten kısa bir süre sonra polisler tarafından baskına uğramış.
Başkan bu olayı içine sindirmemiş, zabıta müdürünün övmüş: ‘‘Zabıta amiri arkadaşımız bu topladığı paraları tiyatro yapımı için bana vererek kendisini ödüllendirmemi düşünmüş olabilir.’’
Bununla da kalmamış, kendisini yargıç yerine koymuş:
‘‘Zabıta amirimiz 22 Mayıs'taki mahkemesinde serbest kalarak aslanlar gibi eski görevine devam edecektir.’’
Rauf Bey, böyle bir söz mü aldınız ki, kendinizi hákim yerine koyuyorsunuz?
ÖNERİ
Meclis'teki vekillerin uyumlu çalışmalarını sağlayabilecek psikoterapi uygulanırsa Türk milleti için faydalı olur düşüncesindeyim.
Harika TEREM
Yapmak değil bakmak önemli
KADIKÖY'den bir okur yazıyor: Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy-Pendik sahil yoluna binlerce ağaç ve gül fidanı dikti. Hepsi ithal malı, dışarıya akan milyonlarca dolar. O güzelim Göztepe parkının bir kısmını duvarla çevirip sözde gül bahçesi yaptı. Daha bir yıl geçmeden bütün ağaçlar ve güller kurudu. Dalyan-Erenköy arasında sahildeki gezinti parkında çimler ekilmeden önce toprak altına üzerinde delikler olan plastik borular döşenip atıksu toplama haznelerine bağlandı. Su ihtiyacını karşılayacaktı ama borulardaki delikler tıkandı. Şimdi de bodur ağaçların etraflarına süs çiçek fideleri ekiyorlar. Ama bakım yok. Vergilerin böylesine insafsızca kendi yandaşlarınca hortumlanan kişilerde hiç Tanrı korkusu yok mudur?
Kadıköy'den bir okur Torpilli şirket
VALİ Erol Çakır'a bir grup öğretmen yazıyor: 'Profesyonel Eğitim Danışmanlık Organizasyon ve Pazarlama Ltd. Şti Genel Müdürü M. Burak Bedük, Fatih Milli Eğitim eski şube müdürüdür. Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'in havalesi ile 'onay' verdiğiniz bu şirket, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Haftası dolayısıyla Ataköy, Galleria'da Form şirketinin işlettiği bowling salonunda tüm lise öğrencileri arasında paralı 'Bowling Turnuvası' düzenlenliyor. Bu özel ve torpilli bir şirket midir? Eğer ille de sportif faaliyet yapılacaksa bunun şimdiye kadar olduğu gibi İstanbul MEM'in ilgili birimleriyle yapılması gerekirdi. Ama kriz döneminde tatlı kár ağır bastı galiba.
MESAJ
AKATLARDAN E.E.M. yazıyor: Yalnızca Kadıköy Kaymakamı mı ilgisiz, Beşiktaş Kaymakamı Mehmet Emin Avcı da, baz istasyonları konusundaki şikayetlere aynı yanıtı veriyor: ‘‘Ne yapalım kurulmuş artık. Yargıya başvurun, ölçüm yaptırın’’ Biz de başvurularımıza sonuç alamadık. Akatlar'da Ericson, Telsim, Türkcel ve son olarak İŞ-TİM de dahil 38 baz istasyonu olduğunu biliyor musunuz?
Paylaş