Paylaş
Adalet Bakanı Prof. Türk haykırıyor
Bana cezaevi yeri bulun
‘‘TRAKYA Cezaevi kampusu olamaz’’ başlıklı yazımıza tepkiler yağdı. Birçok belediye sınırları içinde cezaevi kurulmasına, hele 1. sınıf tarım arazilerinde böyle bir işe kalkışılmasına karşı çıkıyorlar. Bizi arayanlar, ‘‘Trakya Bölgesi'nden % 40 oy alarak yüksek oy ortalamasıyla DSP'yi 1. parti yapan Trakya insanına, DSP'li Adalet Bakanı'nın böyle bir uygulaması haksızlık değil mi’’ diye sordular. Ayrıca yine DSP'nin Tekirdağ'dan seçilmiş Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in, Ankara'da kesilen üç beş ağaç için ‘‘ağlamaklı’’ hale gelmesi, ama böyle bir tahribat karşısında sesini hiç çıkarmamasının dikkat çektiğini söylediler.
DYP Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün Meclis'teki eleştirilerine karşılık olarak kendi görüşlerinin de aktarılmasını isteyen Adalet Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk, yazıya üzüldüğünü belirterek, ‘‘Peki ben nerede cezaevi yapacağım, üç yıldır yer arıyorum, kimse yardım etmiyor’’ dedi. Son afla tahliyeler beklendiği gibi olmamış; 22 binde kalmış. Cezaevleri yine hızla dolmaya başlamış.
Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında gelen cezaevi sorununun acilen çözülmesi gerektiğini belirten Prof. Türk'ün açıkladığı rakamlar dehşet verici:
İSTANBUL'DA 11 BİN SUÇLU
‘‘İstanbul'un 7 cezaevindeki kapasite 5.311 kişidir. Oysa, Şartlı Salıverme'den sonra bugün İstanbul'da 6.762 hükümlü ve tutuklu barındırılmaktadır. Paşakapısı'nın bir an önce kapatılması gerekmektedir. Bu durumda İstanbul cezaevlerinin gerçek kapasitesi 4.843'tür. Suç yeri itibarıyla İstanbul kökenli hükümlü ve tutuklu sayısı 1999'da 9.087'dir. Bugün bu rakam 11.000 dolayındadır. İstanbul ilinde muhafaza edilmesi gereken yaklaşık 6.000 hükümlü ve tutuklu, kapasite yetersizliği nedeniyle il dışındaki diğer cezaevlerine nakledilmektedir. Bunların İstanbul'daki duruşmalarına götürülüp getirilmeleri, devlete büyük bir maliyet yüklemekte, aynı zamanda hükümlü ve tutuklu aileleri de ziyaretlerde yaşanan sıkıntı nedeniyle maddi ve manevi kayıplara uğramaktadır. Bu durum yeni cezaevlerinin yapılmasını zorunlu kılmaktadır.’’
2000 yılında Türkiye'deki 747.726 adli olayın 246.370'inin yani % 33'ünün İstanbul'da olduğunu anımsatan Bakan, devlet otoritesi ve hukuk düzeninin sağlanması ve suç örgütlerinin güç odakları haline gelmemesi için acil önlem alınması gerektiğini söyledi. Bunun için İstanbul'da Hazine, Belediye ve MSB'nın bazı taşınmazlarının bakanlığına devri için sayısız taleplerine olumsuz yanıt verildiğini, bakanlığa tahsisli taşınmazlarına da imar izni verilmediğini bildirdi.
RANTÇILARIN İŞİ
Çorlu'da ve Çerkezköy'de sağlanan Hazine arazilerine cezaevi yapılmasına belediye, muhtar ve çevrecilerin karşı çıktığını, Silivri Büyükçavuşlu köyündeki arazinin ise eğimi nedeniyle yapıya uygun olmadığının görüldüğünü belirten Türk, ‘‘Bunlar F tipi değil, geliştirilen modern cezaevi projeleridir’’ dedi. Ancak sonuçta Silivri Alipaşa köyünde, otoyola yakın 1000 dönümlük arazinin kamulaştırıldığını bildiren Bakan Türk, ‘‘Takdir Komisyonu metrekaresi 4.2 milyon bedel biçmiştir. Toplam bedelin 2.8 trilyonu 2001 bütçesinden, kalan 1.4 trilyonu da İşyurtları Kurumu bütçesinden harcanmıştır. Cezaevi ile birlikte Silivri'de yeni iş olanakları yaratılacak, ekonomisine büyük katkı sağlanacaktır. Öyle anlaşılıyor ki, civardaki taşınmazları çiftlik evleri yapılmak üzere çok daha yüksek bir bedelle satarak rant elde etmek isteyenler, bu yerlerin kamulaştırılmasını istemediklerinden aleyhte söylentiler çıkararak kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte ortaya atılan iddialar dikkate alınarak kamulaştırma işleminde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığı iki müfettişçe araştırılmaktadır. Nüfusumuzun yaklaşık 6/1'i İstanbul'da yaşamaktadır. İstanbul içinde bu nüfusa ve İstanbul'daki suç potansiyeline uygun sayıda cezaevi yaptırılması zorunludur. İvedilikle 5.000 dönüm daha araziye ihtiyaç vardır.’’
Türk, Kemerburgaz kömür ocaklarındaki arazilerde yer yer gölcükler oluşmasından, zeminin killi ve kumlu olmasından ötürü tünel kazılmasına olanak vereceğinden ve maliyeti yükselteceğinden ilgi göstermediklerini söyledi. ‘‘Bana yer bulun’’ dedi.
'Manda' mı oluyoruz?
‘‘ABD Başkanı Bush'un, Ecevit'e Telekom'la ilgili 'talimatını' okuyunca, 'Allah'a şükürler olsun, bugünleri de gördük!' dedim. 75 yıllık rüyamız gerçekleşiyor. Amerika'nın nihayet mandası oluyoruz galiba... Halbuki Atatürk bize 'Manda ve himaye asla kabul edilemez’’ diye belletmemiş miydi? 'Go Home'cuları daha iyi anlıyoruz.
(C.A.C.-ANKARA)
Ne güzel sohbet
KONYA'dan Karaman'a gitmekte olan bir okurumuz telefon etti. İçeri Çumra Trafik Denetleme İstasyonu önünde durdurulmuşlar.
Trafik Başkomiseri Latif Kelleci, araç sahiplerini bir araya toplamış, Trafik Haftası nedeniyle kendilerine öğütler vermiş. Sohbetler edilmiş, fotoğraflar çektirilmiş. Sohbet koyulaşmış; bu arada Başkomiser ‘‘Ben Yozgatlıyım, yiğidin harman olduğu yerden...’’ demiş.
Bir sürücü ‘‘Komiserim benim arabam 250 yapıyor, siz ise 90'ı geçirtmiyorsunuz’’ demiş.
Kelleci yanıt vermiş:
‘‘İnşalah memleketimiz hortumculardan kurtulunca, bölünmüş yollar (otoyol) yapacağız. O zaman hızlı gidersiniz.’’
Anadolu'nun saf insanı, ne güzel konuşuyor.
Kemal Derviş... Bu seslere kulak tıkamayın.
Öksüz'e öneri
BASINDAN öğreniyoruz Sayın Bakan Enis Öksüz eşini, dostunu, yandaşlarını, partililerini Telekom'a doldurmuş. Arpalığı elinden bırakmamak için direnirken, gerekçe olarak da Atamızın 'Gençliğe Hitabe'sini gösteriyor.
Sayın Öksüz kendisi okuyor mu bilmiyorum ama ben okuyorum Gençliğe Hitabe'yi. Ancak hitabenin hiçbir yerinde ‘‘Devleti yiyin, yağmalayın, yandaşlarınıza peşkeş çekin, sonra da beni öne sürerek bildiğiniz yolda direnin, devam edin’’ demiyor.
Ali ŞENOL-MUĞLA
İSO belgesi
Kartal'dan bir okurumuz ‘‘İSO kalite belgesi mi ucuzladı yoksa SSK mı pahalılandı?’’ diyerek anlatıyor: ‘‘SSK'nın Kartal, Göztepe ve Samatya hastanelerinin kalite belgesi almak üzere İSO'ya aday olduğu açıklanmıştı. Gülerim; Kartal'a günde 10 bin kişi başvurup ancak bunun 3 binine bakılabilinirse, kadın servisinde gece yatak olmadığından başka hastaneye sevk yapılırsa, eczanesinde kuyruklar uzarsa, altyapı hizmetleri tümüyle aksarsa, hukuk hiçe sayılıp sürgünler yapılırsa ve de sigortalı hastalar hiç memnun değilse Yaşar Okuyan, bu belgeyi almak için daha çoook kurumun kaynaklarını harcar. Benim bildiğim İSO belgeli hastanelerin, 'Amerikan filmlerinde gördüğümüz hastaneler' gibi olması gerekmiyor mu?
Mesaj
BÜYÜKŞEHİR'den açıklama: Haliç'in Balat İskelesi önündeki alana otopark yapıldığı doğrudur. Ancak bu alana sadece otobüsler değil su tankerleri ve binek otolar da park etmektedir. Fiziki tedbirler alınmasına rağmen yerleştirilen engeller her defasında işmakinesi getirilerek kaldırılmış, tekrar otopark olarak kullanılmıştır. Mezkur yer, kilitli demir babalarla kapatılarak koruma altına alınmıştır ve bundan sonraki tahribat, belediyemizce cezai işlem olarak faillerinden tahsil edilecektir.
GÖZTEPE, Ecvet Güresin Sokak'ta o kadar çok ev ve araba soygunu ile kapkaç olayları arttı ki... Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici'nin eşi Meral Hanım'ın bile çantası soyuluyorsa kime güveneceğiz?
1932'de Uşak'ta kurulan, 1935'te Eskişehir'e nakledilen ve 1965'ten itibaren de Etimesgut'ta çalışmalarını sürdüren Şeker Enstitüsü'nün başarılı çalışmalarını bilen biliyor da... Şimdi buraya da 'çirkin siyaset' elini soktu. Bu kadar akademik kariyere sahip kişilere yapılanları hiç görmüyor musunuz? Niye bazı atamalara dur denilemiyor?
GAZİANTEP'teki tek 5 yıldızlı otel olan TUĞCAN'da takım elbisemi kuru temizlemeye verdim. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, olanlar oldu. Otel Müdürü Aslan Bey'in, müşteri şikáyetlerine daha hassas davranması gerekmiyor mu?
Meral CENGİZ-GAZİANTEP
Paylaş