Yeter söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Bir muhtar kaymakamından hesap soruyor

Malkara Kaymakamı Turan Esen, 1988 eylül ayında Tekirdağ'ın Malkara İlçesi'ne atandı. 1992'ye kadar iyi işler yaptığı söylendi. Herkes onu sevmişti. Nitekim ‘yılın bürokratı’ seçildi, Malkara'ya sık sık davet edilen gazeteciler onun için ‘Yeni bir ilçe yarattı’, ‘Heykeli dikilecek adam’ ve ‘Sütçü kaymakam’ gibi sıfatlar kullanıyorlardı.

İlginç bir kırsal kalkınma modeli uyguluyordu. Baştaki başarıları, artıları çoktu. Yem ve süt tesislerine damgasını vuruyor, bu arada Malkara'ya görkemli bir Kültür Sitesi yapıyordu.

Bu işler, Köylere Hizmet Götürme Birliği'nin kaynaklarıyla yapıyordu.

Köylüler, yavaş yavaş lüks ve saltanı götürünce, ‘‘Kültür Sitesi lazım ama bize dönük hizmetler ihmal ediliyor’’ demeye başlıyorlardı. Acaba, kaç köylü bir tiyatro oyunu izlemişti bu merkezde!

Şimdi olayın gerisini Malkara'nın Alaybey Köyü Muhtarı İsmail Yavuz'dan dinleyelim:

‘‘Kaymakamımızın, 1993'lerde süt fabrikası kurmaya karar verdiğini öğrendik. Baktık, yüzde % 40'ını bizim birliğe bırakırken, % 60'ını Kayserili Vahdet ve Vural Yazgan kardeşlere verdi. Tesise de, nedense Malkara Yazganlar Birlik (MAYBİ) adı verildi.

Şirketin oluşumunu oldu bittiyle Ticaret Sicili'nde yayınlatıverdi. Konuyu üretici olarak tartışalım dedik; ortakları bizden kaçırdı. Genel Kurul'un bilgisi bile olmadı. Emeğimiz ve paramız bir yerlere peşkeş çekildi.’’

Köylüler, D. Almanya'dan teşvikle getirilen ‘çıkma’ dört süt işleme tesisinden birinin Malkara'ya, birinin Azerbaycan'a getirildiğini öğrenmişler, ama diğer ikisinin kime satıldığını bilmiyorlar.

TESİS MERAYA KURULDU

Muhtar, gelişmeleri anlatıyor:

‘‘Kaymakam, süt fabrikasının yerini köyümüzün merasında seçti. İşletme başlayınca baştan sütlerimiz değer buluyordu. Ama Koç ve Sabancı'nın süt işine girmeleri kendisini zorlamaya başladı. Bu arada süt işlemede kullanılan kostik, meramıza salınıyordu. Söz verdiği halde arıtma tesisini gözardı ediyordu, ancak hiç ilgilenmedi. Bugün deremiz leş gibi kokuyor, iki çeşmemizin suyu bugün kirli akmaya başladı. Demirel'in temelini attığı içme suyu amaçlı Çokal Barajı'nın su toplama havzasına doğru kirlenme gelişiyor. Çevre Bakanlığı'na ve Valiliğe yazı yazıyoruz, duyarsız kalınıyor.’’

Muhtara göre, birliğin imkânları ile süt fabrikasının altından kalkılamayacağını gören Kaymakam, ilginç bir proje geliştirmiş. Devlet ve birlik imkânlarını da kullanarak, süt fabrikasının bulunduğu bölgeyi Organize Sanayi Bölgesi (OSB) ilan etmek istemiş. Köylüler itiraz etmiş. Tekirdağ Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü'nden, bölgenin 1. ve 2. sınıf tarım arazisi olduğunu belgelemişler. Ama Kaymakam'ın İstanbul Köy Hizmetleri'nden aldığı raporda ise, bölge 4. ve 5. sınıf tarım arazisi olarak gösterilmiş...

1.SINIF ARAZİ 4. SINIF OLDU

Muhtar İsmail Yavuz, anlatmaya devam ediyor:

‘‘450-600 kg. buğday, 200-250 kg. ayçiçeği alınan verimli alanların heba edilerek OSB kurulmaması için Tekirdağ Valiliği ve Sanayi Bakanlığı'na itiraz ettik. Ancak, Ankara'ya gitti-geldi, gücünü kullandı, kendi raporunu geçerli saydırdı. Maalesef, OSB'nin ÇET raporu da alınmamıştı. Bunun üzerine bizler, işlemin iptali için 17.10.1996'da Edirne Bölge İdare Mahkemesi'ne gittik. Mahkeme, gerçeği görerek, 1. ve 2.sınıf tarım arazilerinde OSB kurulamayacağına karar verdi.

Bunun üzerine Kaymakam Bey bizi suçlayarak; Kırklareli Araştırma Enstitüsü'nden ziraat mühendisine rüşvet vererek aldığımız rapora göre davayı kazandığımızı ileri sürerek, basın yoluyla bizi suçladı. Cumhuriyet Savcılığı'na hakkında suç duyurusunda bulunduk.’’

Bundan sonra ne mi olmuş! Kaymakam Turan Esen'in itirazı üzerine Danıştay, OSB için başka alternatif alanlar gösterilmediğinden dolayı dosyayı Edirne'ye iade etmiş. Muhtar ‘‘Halbuki dosyamızda OSB kurulması için 20 bin dekar alternatif arazi göstermiştik’’ diyor.

Köylülere göre, Kaymakam'a bugüne kadar ‘Kardeşim sen yanlış yapıyorsun’ diyen olmamış.

HESAP SORULMAYACAK MI?

Yargı kararının sonucu beklenirken bugüne gelirsek... 1000 ton kapasiteli fabrikada bugün 30 ton süt işleniyormuş... İthal süttozu ile peynir üretimi yapılıyormuş. Köylüler, ‘‘Kadrolaşma ve pazarlama'da beceriksizlik yapılıyor. 1995 fiyatıyla tesise 105 milyarımız yatırıldı. Hâlâ da tesisin tamamlanması için birliğimizin kaynakları kullanılıyor. D. Almanya'dan alınan çıkma tesislere de 162 milyar ödendiğini duyuyoruz’’ diyorlar.

Muhtar soruyor:

‘‘Kaymakamımız Valilik beklerken, İzmir Vali Yardımcılığı'na atandı. Kendisi gitmeden bize son iki yılın hesabını vermelidir; birliğimize ortak ettikleri kişiler kimdir? Demirel Ailesi'yle yakınlıkları var mıdır? Kimlerden, ne kadar kredi kullanılmıştır? Birliğin borçları nedir? Yarın sermaye artırımına gidilirse, Yazganlar bu tesisin tümüne sahip olmayacak mı?’’

‘Başarılı’ bir kaymakamın geride bıraktığı tablo budur. Aslında daha yazacak çok şey vardır.

Sanıyoruz, pek görülmeyen bir uygulamayla 11 yıldır görevde kalan bir kaymakamın artık vali olması gerekiyordu. Yoksa kendisine siyasetçiler bir şey mi yaptılar? Ama şimdi yapılacak ilk iş köylülerin parasının nerelere gittiğinin araştırılmasıdır. Malkara, müfettiş bekliyor.













Yazarın Tüm Yazıları