Paylaş
Turizmde şapkayı önümüze koyalım
Turizmin acı tablosu sergilenince, Türkiye'nin tekstilden sonra en güçlü sektörünü de ne gibi tehlikelerin beklediğini iyice anlıyorsunuz.
‘‘Ulan’’lı söylemiyle, elinde silahla Antalya'da 'PKK avını' anlatan, dış tanıtımın turizmde ne anlama gelebileceğini kestiremeyen bir Turizm Bakanı ile bu yılki tablonun acısını yüreğinizde hissediyorsunuz.
Keşke turizmin ilgilisi-bilgilisi Antalya Çamyuva'daki Naturlant-Favori Aqua Resort Otel'de hafta sonu CHP'nin başlattığı büyük değişim programının bir ‘Türkiye Projesi’ni masaya yatırdığı turizm konusu ile ilgili söylenenleri izleseydi...
Turizmde; turizmcinin, bürokrasinin ve siyasetçinin elbirliğiyle ne yapabileceklerini bir not etselerdi... Kalite ve çeşitliliğin ne olduğunu dinleselerdi.
Turizme, ‘Türkiye’nin aydınlık yüzüne' nasıl sahip çıkılacak, ikinci atılım dönemine nasıl bir içerik kazandırılacak? Müşteri, ürün, hizmet ve pazarlama anlayışlarında nasıl politikalar oluşturulacak?
TÜRSAB Genel Başkanı Talha Çamaş acentaların, TÜROB Başkanı Ali Güreli tur operatörlerinin, TÖSHİD Başkanı Safi Ergin hava taşımacılarının, MARYAT Başkanı Hasan Kaçmaz yatçıların, TYD Başkan Yardımcısı Tavit Köletavitoğlu turizm yatırımcılarının ve Antalya'nın turizmle ilgili sorumlu insanları sorunlarını ve neler yapılabileceğini çok güzel ortaya koydular.
Genel Başkan Deniz Baykal, ‘‘Türk turizmin gelişmesi için tam demokrasi istiyoruz. Maalesef turizmimiz buna muhtaçtır’’ derken, hemşerisi Bakan İbrahim Gürdal'a çok şeyler anlatır gibiydi...
ULUSAL TURİZM KONSEYİ
Toplantıda, sorunlar ve çözümleri açık bir dille sergilendi.
14 lisede turizm eğitimi yaptırdığımız gençlerimizin % 80'ini birinci yıldan sonra sektör harici bıraktığımız; doğal çevreyi vahşice bozduğumuz, tatil yapacak kent insanlarını ‘kent’lere dönüşen mekânlara getirdiğimiz, turizmi sadece yatakla değerlendirdiğimiz; tarih ve doğa zenginliklerini kullanamadığımız, turizmde çeşitlendirmeye gidemediğimiz; tatillere gelenleri trafik kazasında -Antalya-Alanya arasında geçen yıl 50 turist can verdi- öldürdüğümüz; dış temsilciliklerimizi konularından uzak, dil bilmeyen personelle doldurduğumuz; sorunlara el koyup çözümler geliştirecek özel sektör ağırlıklı bir Ulusal Turizm Konseyi ile sektörün mali sıkıntısını gidecek bir finans merkezini oluşturamadığımız; Yunanistan bu yıl 80 milyon dolar tanıtım harcaması yaparken, bizim 4 milyon dolarla yetindiğimiz; Almanya'da beş büyük bankanın denetimine giren acente tekeli altında ezildiğimiz ve insan hakları konusunda duyarsızlığı ve hukuki açmazları aşamadığımız...
İBRET YILI
CHP Turizm Projesi'ni oluşturma toplantısında konuşmacılar, 1998'in ‘ibret yılı’ olması nedeniyle ciddi politikalar önerdiler: Turizmin sağladığı ekonomi ve istihdam göz önüne alındığında stratejik olarak öncelikli sektör olmalıdır. (Direkt olarak 2.5 milyon, endirekt olarak ulaşım, haberleşme, yiyecek-içecek ve hediyelik vs. gibi sektörle 10 milyon kişiyi ilgilendiriyor.) Turizm Bakanlığı yeniden tanımlanmalı ve yeni bir içeriğe kavuşturulmalıdır. ‘Türkiye’ markası güçlendirilmelidir. Casinolar, yabancı turistlere hizmet vermek üzere yeniden açılmalıdır.
1999 DA KORKUTUYOR
Cumartesi günü saat 19.00 sıralarında gezerken Kemer'in çarşısı ‘ölüm sessizliği’ içindeydi, esnaf sinek avlıyordu. Turist olarak gördüklerimiz ise bizim gurbetçilerimizdi. Bir lokantacı ilginç bir şey anlattı: ‘‘Almanlar, Ruslar gelmeye başlayınca kaçtı, çünkü onlarla aynı denize girmek, aynı lokantada yemek yemek istemiyor.’’ Bir turizmci de, neredeyse bedava fiyatlarla kışın otelleri açmamızdan ötürü bazı Almanlar'ın yazın başka ülkelere gittiklerini söylüyordu. İskandinav ülkelerinden de tek kişi yoktu. Çünkü geçen yıllarda 1 milyona yakın turist getiren Türk tur operatörü batmıştı...
Antalya, ‘kara yazı’ yaşıyordu. Şimdiden, yapısal sorunlar çözümlenmezse gelecek yıl 1998'i bile aratabilir korkusuna kapılmış insanlar.
Kalite düştü
TAVİT Köletavitoğlu: Kamuda turizm bürokrasisi inanılmaz bir dağınıklık içindedir. Dövizde ters makas nedeniyle -enflasyon % 102, mark % 68- turizmcinin cebinden gasp edilen para vardır. Son beş yıldır kaliteyi düşürdük, ‘son dakika' rezervasyon ülkesi olduk. Zengin turiste hizmet için çaba göstermedik. Sivil havacılık teşkilatı özerk olmalıdır.
‘Ekolojik Antalya’
BAYKAL'ın ‘turizm filozofu’ olarak tanımladığı Cemil Çakmaklı, turizm mekânlarının doğru kullanılmadığını, dünyada artık beş yıldızın yatağa değil, ekolojik faktörlerin standartlarına göre verildiğini belirterek, ‘‘Antalya'yı ‘ekolojik Antalya' diye tanıtsak, yataklarımız, koltuklarımız dolmaz mı? Antalya-Alanya arasında deniz otobüsü işleterek, insanları kazalarda öldürmesek olmaz mı?’’ diye soruyor.
Paylaş