Paylaş
Trakyalı'nın yeni aklı başına geldi
Yıllardır bu köşeden seslendik; tarım topraklarının ve yeraltı sularının yanlış ve amaç dışı kullanımı nedeniyle ‘‘Trakya elden gidiyor’’ diye... Gazeteci arkadaşımız Erdal Özcan, ‘‘Plansız programsız 1. sınıf tarım alanlarına sorumsuzca deri, kâğıt, yağ, boya ve tekstil fabrikaları yapılır mı?’’ diye haykırdı. Kırklareli'nden Tahir Mayda, küçük şişelere doldurduğu Ergene Nehri'nin zehirli atıklarından aldığı örnekleri küçük şişelere doldurarak, belki utanırlar diye ilgililere 'hediye' olarak gönderdi. Televizyoncu Attila Ardalı, 'serbest bölge'lerin çevresel etkilerinin ilerde nelere mal olacağına dikkat çekti.
Bir avuç duyarlı insan vardı... Çevresel değerlere önce Güneş Gürseler öncülük etti, Gündüz Onat plansız sanayii Babaeski belediye sınırlarından içeri sokturmadı. Edirne'deki Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman İnci ve Tekirdağ Ziraat Fakültesi'nin bir avuç öğretim üyesi, geliyorum diyen tehlikeyi raporlarıyla çarpıcı şekilde sundu.
Oysa aynı şeyi söylüyorduk:
‘‘Sanayileşmeye değil, tarım toprakları üzerinde sanayi kurulmasına karşıyız...’’
TOPRAKLAR 9 KEZ EL DEĞİŞTİRDİ
Son 10 yıl içinde Tapu'da dokuz kez el değiştirdi Trakya toprağı. Yağmalandı, bazı çevrelerin ‘kara para’ aklama mekânı oldu. Bırakın 1'inci sınıf arazileri, şimdi de Kırklareli, Edirne, Malkara, Hayrabolu ve Keşan'da 2., 3. ve 4. sınıf arazilere, hatta bazı yerlerde meralara göz dikildi OSB kurmak için...
Bürokrasinin eli kolu bağlı, yıllarca durumu idare etmeye çalıştı... Bazı belediye başkanları, ‘arsa komisyoncusu’ gibi çalışıp, rant peşinde koştular.
Sorumluluk duyanlar da vardı; Dinarsu Genel Müdürü, Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Kılıç gibi... Geçenlerde bakanlara, politikacılara ve sanayicilere adeta 'çevre dersi' verdi:
‘‘İşadamlarının çevreyi kirletme özgürlüğü oluyorsa, insanların da çevrede sağlıklı yaşama, marul, domates, meyve yeme özgürlüğü vardır...’’
Evet, doğada ne kurbağa, ne yılan, ne de kaplumbağa kaldı! Derelerdeki balıkların çoktan nesli tükendi.
TARIM ÜRETİMİ GERİLİYOR
Türkiye'nin buğday üretiminin %8'i, ayçiçeğinin %60'ı ve çeltiğin %33'ü bu bölgeden üretiliyor. Ancak Trakya'nın toprağı ve suyu giderek kirleniyor, üretim düşüyor. Trakya'da yitirilen tarım toprağı miktarı Sakarya, Amasya ve Gümüşhane illerinin tarım toprağından fazla. Yitirilen tarım toprağıyla 245 bin ton buğday artık üretilmiyor.
Toprakların, Edirne'de %24'ü, Kırklareli'nde %24.6'sı ve Tekirdağ'da %22.3'ü yanlış ve amaç dışı kullanılıyor.
İstanbul'un çözülemeyen sorunları bölgeye aktarılıyor. Kıyı şeridi yazlık konut ve sitelerle işgal ediliyor.
Ergene'ye her gün yüz binlerce ton zehirli katı ve sıvı atık veriliyor.
Çorlu, Lüleburgaz ve Çerkezköy üçgeninde bugün 535 tesis çalışıyor.
Bunlardan sadece Can Tekstil -İSO Çevre Yönetim Sistemleri belgesine sahip tek tesis-, Zorlu Linen, Doğuş Tekstil, Bilkont, Eczacıbaşı, Trakya ve Kırklareli Cam, Ünilever, Profilo, Dinarsu, Yünsa ve Gümüşsuyu gibi tesislerin arıtmaları ciddi çalışıyor. Bazıları göstermelik arıtmaya sahip ancak maliyetlerden ötürü çalıştırılmıyor.
ÇEVREYE DUYARSIZ TEKSTİLCİLER
Çevre Bakanı İmren Aykut ile arıtma yapımı için protokol imzalayan 37 fabrika sözlerini bugüne kadar yerine getirmedi. Bir yerde bakanlık kapatıyor, vali uygulamıyor; vali kapatıyor, bu kez bakanlık yapım süresini uzatıyor. Yani bir kördövüş; olan Trakya topraklarına oluyor.
Örneğin, Çorlu Deri Organize Sanayii'nin, yetersiz kalmasından ötürü 2. arıtmasının kurması gerekiyor. Sonuçta, biyolojik arıtma olmadığından derinin işlenmesinde kullanılan asit, zırnık, kurşun, kalay, demir vs. atıklar yine toprağa ve suya karışıyor.
DSİ Bölge Müdürlüğü, yeraltı sularının kirlendiğini açıklıyor. Edirne'deki kaynak sularının tamamının tamamen sağlığa zararlı olduğu ilan ediliyor.
Cumartesi Pehlivanköy’deyiz
İşte böyle bir tablo karşısında Tekirdağ Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü, Ziraat Mühendisleri Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve TEMA'nın öncülüğünde sivil toplum örgütleri, ‘‘Tertemiz Trakya, pırıl pırıl Ergene’’ diye haykırmak üzere herkesi 11 Nisan Cumartesi günü Pehlivanköy'deki ‘‘Trakya'yı Kurtaralım’’ mitingine çağırıyorlar.
Bir Demirel belgeseli
3 Eylül 1992 tarihinde Lüleburgaz'daki Eczacıbaşı İlaç Tesisleri'ni hizmete açan dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, törenden önce, yöredeki 59 fabrikadan 49'unun ‘ruhsatsız’ olduğu ve o nedenle kurdelesini kestiği tesisin ‘yasalara da saygılı’ inşa edildiği kendisine bildirildiğinde, 'övgülerini' şu yönde dile getirmişti:
‘‘Devlet bu yatırımlara engel olmamalı. Demek ki 49 fabrikamız devletin gereksiz formalitelerini aşmayı başarmışlar, kalkınma yarışına katılmışlar. Bundan ders almalıyız.’’
Bugün gelinen noktada, bakanı da, valisi de, belediye başkanı da rahatsız. Sonuç; rant ekonomisi hızla büyüdü; bölge planı ve çevreye zarar verici kirleticiler gözardı edildi.
Paylaş