Yeter! Söz Milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Süleymancılar'ın Vakıfbank ağırlığı

Denizli'de bulunduğum sırada bir işadamı ile konuşurken, bize ilginç bir bilgi aktardı:

- Basının pek gözünden kaçtı, Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na atanan kişiyi tanıyor musunuz?

- Hayır, kimdir?

- İsmail Şengün... 12 Eylül'den sonra Danışma Meclisi üyesi seçildi, daha sonra MDP'den milletvekili oldu. MDP'nin çözülmesinin ardından ANAP'a geçti... Son yıllarda Denizli Sanayi Odası'nın başkan danışmanı olarak görev yapıyordu. Kendisi, Denizli'de Süleymancılar'ın desteğini alarak politikasını şekillendirmiş bir kişidir.

- Bankacılıkla ne alakası var?

- 1980 öncesinde bir ara Merkez Bankası'nda çalıştığı söyleniyor. İki dönem milletvekilliği dışında bankacılık alanında üst düzeyde bir görevi yok.

Bu arada Hasan Kılavuz'un Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü'nden neden alındığı sorusu ortaya geliyor. Söylentilere göre, bir neden olarak Hasan Kılavuz'un, ABD'ye kaçan müflis işadamı Halil Bezmen'in ortağı ve Menderes Tekstil'in Yönetim Kurulu Başkanı Osman Akça'ya kredi vermemek için direnmesi ve Mesut Yılmaz'ın talimatıyla görevden aldırılması...

İddiaları Denizlili meslektaşımız Ömer Yurtseven'e sorduk; ‘‘Bu söylentiler burada yaygın şekilde konuşuluyor. Süleymancılar burada çok güçlüdür. Her kapıyı açabilirler’’ dedi.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın, Vakıfbank üzerinde etkinliği biliniyor. 1991'den beri aralıklı olarak Vakıfbank Yönetim Kurulu'nda görev yapıyor. Yılmaz'a çok yakın olan Savaş'ın, Vakıflar'dan Sorumlu Devlet Bakanı Metin Gürdere'ye, karısının hemşerisi olan Hasan Kılavuz'u görevden aldırması, Emlakbank'ta olduğu gibi bu bankada da çok şeylerin döndüğünü gösteriyor.

Gürdere ile Savaş'ın arasının açık olmasının nedeni acaba yukarıda yazdıklarımız mı?

Sonuçta kazanan Hasan Kılavuz oldu. 24 yıl kamuda çalıştıktan sonra bir iddiaya göre, transfer olduğu Süzer Holding'den ayda 50 bin dolar maaş alacak...

Yanıta yanıt!..

‘‘Bu Başsavcı Kimdir?’’ (12/13.3.1998) yazısı üzerine Şanlıurfa'daki duyarlı kesimden çok sayıda telefon ve fakslarla kutlamalar aldık. Bazı tarikatçılar ise, sizin adınıza bize küfürler savurdular.

Bunları bırakalım, Şanlıurfa Başsavcısı Hüseyin Fidanboyu'nun gönderdiği açıklamayı okuyalım:

‘‘18 yıllık Cumhuriyet Savcısıyım. 8 yıldır da Şanlıurfa'dayım. Bugüne kadar asla görevimle bağdaşmayan bir davranış içerisinde olmadım. Hiçbir zaman taviz vermediğim Cumhuriyet kanunlarından ve Atatürk ilkelerinden bundan sonra da taviz vermem düşünülemez. Anayasa'nın teminat altına aldığı din ve vicdan hürriyetini şahsında yaşayan birine 'irticacı' damgası vurmanın haksızlık olduğunu düşünüyorum. Ne bir cemaatle, ne de bir tarikatla ilgim olmamıştır. Hacca eşimle, 1993'te Bakan Seyfi Oktay ve Müsteşar Yusuf Kenan Doğan'ın döneminde, bakanlıktan aldığım izinle gittim. Kızım, Malatya'da yurtta değil, üç arkadaşı ile birlikte kirada oturmaktadır. Kardeşim, Özel İdare'nin marangoz atölyesinde kadrolu şef olarak çalışmakta, buranın lojmanında kalmaktadır. Şu anda, Şanlıurfa Adliyesi'nde iki değil, üç müfettiş bulunmaktadır. Benimle ilgili özel bir araştırmaları yoktur.’’

(Bu açıklamadan yeterince ikna olmadığımızı belirtelim ve sayın savcıya şu soruları yöneltelim: Hataylı olmanıza karşın, aile bireylerinizi neden Şanlıurfa'da işe yerleştiriyorsunuz? Komisyon üyeliğini yaptığınız adliye sınavını kazanan, yakın arkadaşınız olan bir cami imamının oğlundan neden söz etmiyorsunuz? Devletin bir Cumhuriyet Savcısı'nın, Risale-i Nur derslerine katılması doğru mudur? Atatürkçü olduğunuzu söylediğinize göre, Atatürk'e hakaretten tutuklanan Aziz Hoca'yı (Aziz Kutlay) Akçakale' Cezaevi'nde hiç ziyaret ettiniz mi? Şanlıurfa'da sayısız antilaik uygulamalara karşı hiç soruşturma başlattınız mı? 'Tarikatçı savcı' iddiasıyla Başbakanlık, Genelkurmay, MİT, Adalet Bakanlığı ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu'na sizi kimler şikâyet etti?)

BAŞÖRTÜSÜNÜ aşamayan Türkiye; burnunun ucundaki Kıbrıs'ın kapıp götürülmesi karşısında etkisiz. 4.3.1964'te Makarios'un 'katil' hükümeti, 'meşru hükümet' olarak ilan edildiğinde Türkiye itiraz etmemişti. İşte 1964 yılı Mart ayında Kıbrıslı Rumlar'ın hükümeti gasp etmeleri karşısında seyirci/sessiz kalan Türkiye, 1998 yılı Mart ayında Kıbrıs'ı değil, hâlâ başörtüsünü tartışıyor.

Mehmet Arif DEMİRER-ANKARA

DÜZELTME...

Dünkü ‘Kadınlar Gurur Duyuyor!’ başlıklı yazımızda Muğla'nın sorunlarını aktaran Nilgün Alphan, CHP Muğla Kadınlar Kolu Başkanı olmayıp, Bodrum ilçe üyesidir. Düzeltir, özür dileriz.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Şanlıurfa'da eğitim öğretim problemini mutlaka çözmek zorundayız. Yörede kadınlarımızın yüzde 40'ı ne acıdır ki okuma-yazma bilmiyor. Bugün, muhteşem GAP ile sesini tüm dünyaya duyuran bizler, hâlâ okuma-yazma problemini çözmekle uğraşıyoruz.’’

(Şanlıurfa Valisi Şahabettin Harput)a













Yazarın Tüm Yazıları