Paylaş
İlköğretim müfettişleri soruyor
Bizler neyiz?
Milli Eğitim'de başarıyı artırmak için büyük bir özveriyle çalışan ve her türden özel, resmi eğitim kurumlarındaki rehberlik, denetim, inceleme ve soruşturma etkinliklerinin yaklaşık % 90'ını gerçekleştirmeye çalışan eğitimcileriz ve sayımız 3000 civarında. Yaptığımız bu işlerin nitelik ve niceliği ortada ama kadro unvanımız ve özlük haklarımız belirsiz, ilginç hatta trajik de sayılabilir. Şöyle ki:
Adımız İlköğretim Müfettişi... Yardımcı olarak göreve başladığımızda kadro ünvanımız İlköğretim Müfettiş Yardımcısı, sınıfımız Genel İdari Hizmetler. Yardımcılık kalktığında kadro unvanımız öğretmen, sınıfımız eğitim-öğretim.
Kadro unvanımız öğretmen, sınıfımız da eğitim-öğretimse ve hergün de yaklaşık olarak 5-6 saat derslere girdiğimize göre bizlere de ek ders ücreti ödensin, kaldı ki hiç sınıfa girmeyen bir kısım Milli Eğitim yöneticisi, hatta memurların bir kısmı da ücret alıyor. 'Hayır alamazsınız çünkü siz denetim elemanısınız.'
Denetim elemanı isek, -ki öyleyiz de- sınıfımızda müfettiş sözcüğü var. İnceleme, soruşturma ve denetim yapıyoruz. O halde diğer denetim elemanları gibi ek göstergemiz, özel hizmet tazminatımız ve makam tazminatımız olsun. 'Hayır verilmez, çünkü siz eğitim-öğretim sınıfındansınız.'
Eğitim-öğretim sınıfında isek, bize de öğretim yılı başında hazırlık ödeneği verilsin. 'Hayır verilmez, siz denetim elemanısınız'. Böyle sürüp gidiyor.
Sahi bizler neyiz? Müfettiş isek unvanımız ve adımızdaki 'müfettiş' sözcüğü çıkartılsın, 'İlköğretim Gezici Öğretmen' benzeri bir ünvan verilsin.
Ayrıca öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili çok gerekli olan iyileştirme sonucunda maaş konusunda da ilginç bir durum ortaya çıkmıştır. Örneğin, 1.derecede 25 yıllık hizmeti olan ve müfettişlikte 3 yılını doldurmayan bir ilköğretim müfettişinin özel hizmet tazminatı 92, aynı durumdaki öğretmenin 100 puandır. Toplam maaş olarak müfettişin 101 milyon, öğretmeninki ise ek ders ücreti ile birlikte 120 milyondur. Diğer denetim elemanlarıyla olan maaş farkı da 60-70 milyondur.
Şu an Eğitim Yönetimi ve Denetimi bölümünde okuyan veya mezun olan öğretmenlerin müfettişliğe geçmeleri halinde ücretlerinde meydana gelecek düşüşe şaşırmamalı gerekir.
Son iki Milli Eğitim Şurası'nda Milli Eğitim'deki iki tür teftiş örgütünün birleştirilmesi kararı ile ilgili çalışma yapılıyor mu?
Ahmet ÖZER-İZMİR
Mehmet Akif ve
turuncu koltuklar
HAMDULLAH Suphi (Tanrıöver), İstiklal Marşı'mızın hazırlanıp kabul edilmesinde büyük rol oynamıştır. Yarışmaya gönderilen şiirlerin hiçbiri kabule uygun bulunmayınca, böyle bir şiirin, Mehmet Akif (Ersoy) tarafından yazılması gerektiği fikrini ortaya atıp, kendisini ikna etmiştir. Ayrıca, ‘Ismarlama şiir olmaz’ şeklinde direnen milletvekilerini gerek kişisel temasları, gerekse Meclis'te yaptığı konuşma ile tatmin etmiş, bu arada Mustafa Kemal'in onayını almayı da ihmal etmemiştir.
İstiklal Marşı şiirinin TBMM'de 25.3.1921 günü oylanarak hep birlikte ayakta okunmasından sonra ulusul şairimiz Mehmet Akif'e, hükümetçe uygun görülen emeğinin karşılığı ödenmek istendiğinde kabul etmemiştir. Halbuki o maddi sıkıntı içindeydi ve bir paltoya bile sahip değildi. Almak için de parası yoktu... Milyarlık turuncu koltukların Meclisimize ve milletimize hayırlı olmasını dilerim.
Hüsnü BARIŞAN-İZMİR
Kurşun asker!
BU insanların namus mefhumu toptan yok mu oldu, vicdan denilen otokontrol sözlüklerden silindi mi Allahaşknına? Belediyelerin Ramazan çadırları önünde bir kap iftar yemeği alabilmek için daha öğleden kuyrukların oluştuğu, beslemeyediği çocuklarını satışa çıkaran ailelerin yaşadığı, işsizi, ilaçsızı, hastane ücretini ödeyemediği için insanların rehin alındığı ve daha bilinen bilinmeyen nice çaresizliğin harman olduğu bir ülkede böyle bir süper lükse geçit vermek neyin nesidir? Marie Antoinette gibi halkın çaresizliğinden bihaber mi yoksa bu adamlar? Oturulmadığını hergün TV kameralarından izlediğimiz bu koltuklara bu kadar masraf niye? Aslında oturmayanları kınadığım yok. Kurşun asker durumuna düşürülmüş insanların bu koltuklara itibar etmemelerini doğal karşılamak lazım, bu görevi içlerine sindirmiş olsalar da... Sırf kürsüde konuşana söz atmak, ara sıra itiş kakış kavga etmek için ne kadar rahat olsalar da bütün gün oturulmaz ki o koltuklarda. Dr. Ali AKTAŞ-ALMANYA
Antalya gençliği hakkını istiyor
ANTALYA Gençliği imzasıyla kamuoyuna yaptıkları bir açıklamayı gönderen ‘‘Gücümüz sınırlı. İsteğimizi milletvekilleri, siyasi partiler, meslek odaları ve derneklere, YÖK ve Rektör'e sizin köşenizden duyurmak istiyoruz.’’ diyorlar: ‘‘Hakkımızı istiyoruz, 1998 yılında Akdeniz Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi tüm dalları ile açılmalıdır. Bu yıl yapılacak ÖYS'de Akdeniz Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi'ne öğrenci alınacağı hemen bugün ilan edilmelidir. Bir yıl daha beklemeye tahammülümüz kalmadı. Artık hiçbir mazeret kabul etmiyoruz.’’
ANTALYA VALİSİ, SAVCISI, POLİSİ VE JANDARMASI'na. Ankara'dan arayan ve Derviş Günday'ın Başkanı olduğu Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu mensubu olduğunu söyleyen bir okurumuz soruyor: Antalya'da çete kuran, kendisi aleyhine olanları vurduran Esnaf Odaları eski Başkanı DYP'li Nevzat Tulgar nerededir? Kesinleşen cezasını çekmek üzere cezaevine girmeyecek mi? Kendisini Antalya'da kimler koruyor? Esnaf ve Kefalet Kooperatifi Başkanı olarak ayda 500 milyon maaşını hâlâ alıyor mu?
BUCA'dan bir grup öğrenciden: Eğitim Fakültesi, Eğitim Yöneticiliği ve Denetçiliği Bölümü 1996-97 öğretim yılı mezunu 'İlköğretim müfettişi adayları' olarak Milli Eğitim Bakanlığı'ndan göreve çağrılmayı bekliyoruz.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Bakanların gözüne birer ekoloji gözlüğü takmak lazım.’’
(Çevre Bakanı İmren Aykut)
Paylaş