Yalçın Bayer: Yassıada'dan İmralı'ya

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Apo, kellesini kurtarmanın peşinde

14 Ekim 1961'deki Yassıada duruşmaları, dünkü İmralı duruşmasına örnek oluşturabilir mi?

Elbette oluşturamaz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'ada yargılamaları'nda deneyimli... 38 yıl önceki tarihi Yassıada ile bugünkü İmralı duruşmalarını sadece yargının biçimselliği açısından karşılaştırırsak...

Yassıada duruşmaları için İstanbul Dolmabahçe'de irtibat bürosu kurulmuştu. Avukat, gazeteci ve davetiye verileceklerden iki fotoğraf ve nüfus cüzdanı istenmişti... Dolmabahçe Camii'nin önü her türlü avlanmaya ve deniz trafiğine kapatılmış, ada iki muhripçe koruma altına alınmıştı. Her gün 'Fenerbahçe' vapuruyla adaya yakalarına çengelli iğne ile kart takılmış 600 kişi götürülüyordu. Vapurdan hoparlörle sık sık ziyaretçilerin yerlerinden kalkmamaları ihtar ediliyordu. Savcı Altay Egesel, Ada'da kalıyor, Salim Başol başkanlığındaki Yüksek Adalet Divanı üyeleri ise Heybeliada'daki Panorama Oteli'nde kalıyorlardı. Heybeliada'da bir helikopter bulunuyordu. Burhan, Orhan Apaydın, Hüsamettin Cindoruk ve Talat Asal gibi avukatlar duruşma öncesinde Bayar, Menderes, Zorlu ve Polatkan gibi sanıklarla görüştürülmemiş, sanıklarla ilgili kararnameler kendilerine verilmemiş, hatta ilk günkü duruşmaya alınmamıştı.

İmralı'daki duruşma içinse Mudanya'da basın yayının oluşturduğu bir basın merkezi vardı. Duruşmayı izleyen şehit yakınları, avukatlar ve basın mensuplarının sayısı 130 ile sınırlıydı. Sanık avukatları, Apo'yla duruşmadan çok önce hem de birkaç kez görüştüler. Olağanüstü güvenlik önlemleri alındı, İmralı havadan ve denizden kuşatıldı. Gözlerde 'Retina Taraması' yapılarak duruşmaya gidenlerin yanlarında kalem dahi götürmelerine izin verilmedi. Ancak şehit yakınları, fotoğraf ve Türk bayraklarını yanlarında götürdüler.

Yassıada komutanı Albay Tarık Güryay'dı. İmralı'nın yargılama ile ilgili koordinasyonundan 15. Kolordu Komutanı Korgeneral Hurşit Tolon sorumlu...

Yassıada sanıklarını bazı basın 'kardeşi kardeşe vurdurtan', 'düşük' ve 'sakıt' diye tanımlıyordu. Apo'ya ise sıfat olarak ‘‘bölücübaşı’’, ‘‘bebek katili’’ deniliyor.

Yassıada'da haberleşme manyetolu telefon ve teleks ile yapılıyordu. Kamuoyu, yargılamayı devletin radyosunda 'Yassıada Saati' programından öğreniyordu. İmralı'da TRT ve AA ekipleri, Mudanya'da ise 20'ye yakın yerli ve bir o kadar da yabancı TV kanalı canlı yayın yaptı.

Yassıada'yı 300'e yakın gazeteci -90'ı yabancı- izlemişti, İmralı duruşmasını içeriden ve dışarıdan izleyen medya mensupları sayısı rekor bir şekilde 1000'i -300'e yakını yabancı- aştı.

YASSIADA'DAN FARKLI

Gazetecilerin, duruşmadan bir gün önce Yassıada'yı gezmelerine izin veriliyordu. İmralı'da böyle bir olanak sağlanmadı.

Yassıada duruşmalarını sadece Ordu Foto Film Merkezi çekerek 'ihale' yoluyla satıyordu. (Hürriyet'in, Menderes'in sorgusu sırasındaki ilk fotoğrafı ihale yoluyla 100 bin liraya satın alması büyük yankı uyandırmıştı.) Henüz yeni olmasına karşın bazı ülkelerin isteği üzerine çekilen 1500 metrelik film 1 milyon dolara satılıyordu. TRT, İmralı duruşmasının TV çekimlerini en az 50 kanala parçası 150 dolara sattı.

Yassıada'yı, 28 Nisan 1960 olaylarının 'gazisi' Onur ile Cengiz Ballıkaya ve Ayhan Toroman ‘‘şeref misafiri’’ olarak izliyordu. Apo davasında ise, şehit yakınları ve gaziler ‘‘müdahil’’ olarak katıldı.

Yassıada'da Divan Lokantası'nın servisinde çay 25 kuruştu. Mudanya sahilindeki çay 100 bin lira.

Menderes, duruşmada mahkeme başkanına ‘‘Reis Beyefendi’’ diye hitap ediyordu. Apo ‘‘Efendim’’ dedi.

1961 Temmuzu'nda Hürriyet'e göre yabancı basın, Yassıada duruşmalarını 'Nurenberg'den daha enteresan ve mühim' buluyor. Duruşmaların tam bir ciddiyet ve adalet havası içinde cereyan ettiğini belirtiyor ve ‘‘Zaten bu mesele Türkiye'nin bir iç davasıdır, diğerlerini sadece tecessüse sevk edecektir’’ diyor.

Mudanya'daki bazı yabancı gazeteciler ise Türkiye'nin Batılı hukuk devleti presiplerine azami özeni gösterdiği yolunda değerlendirmeler yaptılar; ancak idama karşı olduklarını vurguladılar.

ŞEHİT YAKINLARI YÜREKLERİ DAĞLADI

Mudanya'da dün şehit yakınları feryat edip Apo'ya lanetler yağdırdılar. Ellerindeki oğullarının fotoğraflarını koklarcasına öptüler. Ada'ya Apo'nun kardeşi ve yakınları gibi gitmek için Kaymakam Mustafa Esen'in karşısında çırpınıp durdular. Kaymakam onlara 'Anam boşver, onun yüzünü şeytan görsün' dedi. Biri şehit oğlu için 'Haram yedirtmedim, çaldırtmadım çırptırtmadım, yavruma...' diye haykırdı. Birkaç MHP'li 'ya Allah, bismillah... Allah-u Ekber' diye haykırdı. Bir başkası 'Seni bekliyorum APO/Azrail' pankartını taşıdı.

Hepimizin yürekleri parçalandı.

Apo ürkek; kellesini kurtarmak istiyor.



Yazarın Tüm Yazıları