"BAŞTA siz olmak üzere çok değerli birkaç gazetecimizin ısrarlı takibiyle Deniz Feneri soygununu ve boyutlarını dehşetle okuyoruz. Almanya’ya gider gelirim, orada akrabalarım vardır. Biraz bu çevrelere yakınımdır. Müslümanların nasıl sömürülüp istismar edildiğine tanık oldum. Maalesef bunca çok örneğe rağmen dinsel istismarın önüne geçilemiyor...
Benim asıl söylemek istediğim şu, Sayın Bayer: Alman savcılığının iddianamelerinde sık sık atıfta bulunulan RTÜK Başkanı Zahid Akman, yargılanmadan suçlu ilan edildiğini filan söyleyerek medyaya ’aba altından sopa’ gösteriyor. Kendisine sormak gerekiyor; madem suçunuz yoktu, 1.5 yıldan beri neden Almanya’ya gidemiyorsunuz? Suçunuz yoksa Frankfurt’a gidiniz ve aklanarak dönünüz.
Yapamazsınız değil mi? Alman savcının hazırladığı iddianamede "Türkiye’den sanıklar lehine girişimde bulunulduğu, soruşturmalara siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk hükümetinin devam etmekte olan tutukluluğa mani olmaya çalıştığı" iddia edildiğine göre, Almanya’ya gidemeyişinizin nedeni ortaya çıkıyor. (Dünkü Hürriyet’ten öğrendim; Akman’a Almanya’ya 5 yıl giriş yasağı konmuş.)
Kimse gerçekleri saptırmasın.; Deniz Feneri’nin asıl merkezi Türkiye’dir. Bu soruların cevabı mutlaka verilmelidir:
HEP ’KAMU YARARI’ ADINA
Deniz Feneri’ne ’kamu yararına dernektir’ statüsü veren Bakanlar Kurulu’nun hiç sorumluluğu yok mudur? Böyle bir skandala karşı başlarını hiç öne eğip, "Allahım beni affet" diye bir vicdan sızlaması yaşamışlar mıdır?
Bu derneğe ’özel ödül’ veren eski TBMM Başkanı Bülent Arınç bu tabloyu nasıl değerlendirmektedir?
Bunlar nedir necidir diye hiç sorgulamadan bağış yapanlar, paralarını ’Allah ile kandırma’ya kalkışan, din istismarcılarına verdikleri için pişmanlık duyuyorlar mı?... Aynı ’yeşil sermaye’ye milyar dolar kaptıranlar gibi...
Bu derneğin ilanlarını sırf para için yayınlayan medya ne düşünmektedir?
Bu derneğin yurtdışı gezilerine katılan İçişleri Bakanlığı bürokratları var mıdır? Bunlar arasında İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanı Şentürk Uzun yer almış mıdır?
Mesela İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanı Şentürk Uzun, bu derneği kaç defa denetletmiştir ve bu denetimlerin sonuçları ne olmuştur? Almanya’dan gönderilen paraların kayıtlarını bulmuşlar mıdır?
ŞENTÜRK UZUN VE DÜĞÜN GİBİ İFTAR
Bunları Bakan Hayati Yazıcı’dan izin alarak açıklayabilir mi Uzun?
Diğer dinci vakıf ve derneklerin denetleme sonuçlarını da kamuoyu öğrenmek istemez mi?
(Denetlense ne olacak ki, iktidardan ’imtiyazlı dernek’ statüsünü sağlamış olan Deniz Feneri’nin Hürriyet’te dün yer alan Ankara Pursaklar lojistik merkezinde, bir düğün süslemesi gibi hazırlanan iftar yemeğinde bulunan Daire Başkanı Şentürk Uzun "Yahu bunlar bu paraları böyle lüks iftarlarda mı harcıyorlar?" diye hiç düşünmüş müdür?)
(Not: İsmimi yazmayınız; sonra beni ’aforoz’ ederler!)
GÜNÜN SÖZÜ
"Gericilere hoşgörü göstermek yüce bir terbiye göstergesi değil, bir milletin mutluluğuna, şerefine ve namusuna göz dikenlere hoşgörüdür ki, hiçbir zaman, hiçbir kişi buna izin veremez!" (Mustafa Kemal Atatürk)
Kaşıkçı Elması ikiye kesilip satılabilir mi
ARAP sermayesinin, Türkiye’deki arazi işlerine danışmanlık yapan bir danışman telefonda şöyle diyor; TOKİ’nin arsa satışları ile ilgili olarak:
Ataköy marina satış projesini ’adrese teslim bir ihale’ görüntüsü yüzünden iptal eden TOKİ tam bu arsa ve projenin yanında olan Ataköy A, B ve C motelleri (Merhum Yafes Öztürk’ün eski yeri) arazisini, 650 milyon YTL muhammen bedelle satıyor!
Neden? Düne kadar şehir içlerinde arazi değeri yükselmiş, rant oluşmuş her alanda, örneğin Ataköy batı kısmındaki tüm inşaatlarda, satışa çıkardığı arazinin tam arkasındaki Ataköy Konakları’nda (buradaki %33 hasılat paylaşımı da tartışılmalıdır, sizin Ataköy’de araziniz olsa %33 hasılat paylaşımlı verir misiniz?) hasılat paylaşımı ile iş yapan TOKİ neden Ataköy’deki bu önemli arazisini düz bir arsa gibi satıyor?
Hasılat paylaşımı yapmak çok mu zor?
(Ayrıca, satışa çıkartılan bu arazinin içinde Demirköy Tatil Köyü var. İkisi birlikte satılsa iktisadi bir bütünlük sağlanmış olmaz mıydı? Kamu yararı daha çok gözetilmiş olmaz mıydı?
’Kaşıkçı Elması’nı ikiye kesip satmak gibi bir şey oluyor.)
Burası 72 m. yükseklikte, gökdelen izni de olan imarın da rezidans, konut, iş merkezi, yat limanı, gazino vb birçok donatı olan 250 bin m’lik inşaat alanı olan bir yerdir; niye düz arsa gibi satılır? Sakın bu da ’adrese teslim’ ihale olmasın.
Bilen varsa açıklamalıdır. Yoksa burası da mı ’adrese teslim’ ihale? 25 Eylül’de göreceğiz bakalım.
İran özentisi: ’Şeriat zabıtası’
ANKARA Büyükşehir Belediye Meclisi ’alkollü içki satan dükkan ve mekanların denetlenmesi için’ özel timler kurulmasını kararlaştırmış.
Yani bir nevi iç denetim.
Aynı İzmir’in suyunu gündeme getirerek ’kuşa bak’ demesi gibi..
Çankaya Belediyesi ve CHP’li meclis üyelerinin haberi olmamış.
CHP’li meclis üyelerinden saklanarak alınan karar üzerine Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, kararın iptali için dava açtıklarını söylüyor.
4. MURAD DÖNEMİ
İstanbul’dan sonra Ankara’da da aynı ’oyun’un bir başka versiyonu oynanıyor. Dikkat edilirse, ramazan ayına denk getiriliyor bunlar. Karşı çıkıldığında ’vay kafir, ramazanda içki mi içiyorsun’ demek için.
Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’ın zabıtaları, içki satan büfeciyi dövdü ya; Gökçek bunun üzerine çıkan daha ’radikal’ bir kararı göstermeli ya... Gökçek, "Ben dövdürmem, yasaklarım" demek istiyor Altınok’a karşı.
Gökçek daha açık bir şekilde 4.Murad olmaya özeniyor.
4.Murad’ın içki içenlerin kafasını vurdururken, bir yanda sandalla denize açılıp ’mey’ içtiği bilinir.
Aynen İran’da olduğu gibi; sokakta el ele tutuşan, parkta öpüşen gençlerin vay haline.
Karı-koca olduğunu ispatlayamazsan yandın!
İçki denetimi bir başlarsa, bu genel ahlak denetimine kadar uzanır. Bunun sonucu da ’şeriat polisliği’ne kadar gider.