Paylaş
Böyle bir velinin şikâyetini ‘tehdit’ olarak nitelendiren okul yöneticileri, bu yazıdan ötürü üzüntü duyduklarını belirterek “Henüz anaokulu yaşında olan öğrencimizi ve velisini korumak adına, böylesine bir tehdit karşısında bugüne kadar tepkisiz kalmayı tercih ettiklerini” belirtiyorlar. Ancak yazıdaki ithamlar karşısında dehşete düştüklerini ve bunu ‘ebeveyn hatası ve zaafı’ olarak gördüklerini belirtiyorlar.
Behmuaras ve Erksan’ın açıklaması şöyle: “Özel ALEV Okulları; öğrencilerini aydın, sosyal yönleri güçlü, demokrat, tüm kültürlere açık, önyargısız ve insancıl bireyler olarak yetiştirme misyonunu yıllardır başarıyla uygulayan, etik kuralları gözeten, öğrenciyi ön planda tutan, onun her durumda iyiliği ve mutlu olması için çabalayan bir eğitim kurumu olarak, hiçbir öğrencisi ile ilgili bu tür bir ‘medya bilgilendirmesi’ yapmayı veya yapılmasını uygun görmemektedir. Ancak, velilerimizden birinin tarafımıza gerçekleştirmiş olduğu karalama çalışmalarına, köşelerinde destek ve yer veren basın mensuplarının bulunması, bizi konuya sessiz kalma tercihimiz ve hakkımızdan mahrum etmiştir.
Özel ALEV Okulları olarak bahsi geçen suçlamalara istinaden belirtmek isteriz ki; objektif ve süreçlerle belirlenmiş aşamalardan geçtikten sonra, bazı öğrencilerimizin anaokulundan ilköğretime geçişlerinde problem yaşayabileceklerini ve bu durumun onlarda mutsuzluk yaratabileceğini göz önüne alarak, velilere alternatif öneriler sunmayı tercih etmekteyiz. Bu sunuş, okulumuz ve genelde tüm özel okullar için itham konusu olan, ‘velilerin inek gibi sağılması’nın tam da aksine olan bir yaklaşımı ortaya sermektedir. Gerçekten de, velilerimizi bu yakışıksız ifadede gösterildiği gibi görmüş olsaydık, her çocuğu salt para amaçlı okulumuza kabul ederdik.
Özel ALEV Okulları; ithamda bulunan velinin ifade ettiği gibi, adı geçen bazı özel okullardan ‘kaçarak sığınılan’ bir okul değildir. Özel ALEV Okulları; Anaokulu, İlköğretim Okulu ve Lisesi ile öğrencilerini çağdaş, laik, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, demokrat, anadilinin yanında iki yabancı dile hâkim, tüm kültürlere açık, doğaya ve insana saygılı, özgüvenleri güçlü, sosyal bireyler yetiştirme misyonunu yıllardır başarıyla uygulayan bir eğitim kurumudur. Bunun yanı sıra velinin ima etmeye çalıştığı gibi bireyin etnik kökenine yönelik önyargılı davranış biçimi sergileyecek bir okul da değildir. Böyle bir anlayışa sahip olunsaydı, velinin halen ilköğretim okulumuzda eğitim gören diğer çocuğuna da aynı davranış biçimi sergilenirdi.
Avusturya Liseliler Vakfı tarafından kurulan Özel ALEV Okulları; kendi aldıkları kaliteli eğitimi yeni nesillerin de almasını arzulayan, eğitim gibi ulvi bir misyonu üstlenmek adına bu vakfı kurmuş üyelerin, kâr amacı gütmeden yarattığı bir eserdir. Bu esere karşı yapılan tüm itham ve iddiaları, ilgili yasal haklarımız saklı kalmak şartıyla, reddettiğimizi belirtiriz.”
(NOT: Karşılıklı birer yazı ile bu tartışmayı burada kesmek istiyoruz. Çünkü, velilerden gelen şikâyetler karşısında biz de şaşırdık. Eğitim sorunu çok yönlü; eğitimci de veli de karşılıklı anlayış içinde olmalı. Okul idareleri, çocuk sorunluysa onu da eğitmeli; benim onunla uğraşacak vaktim yok anlayışından uzak durmalı diye düşünüyoruz. Y.B.)
TBMM ödülü esas Kâzım Mirşan’a verilmeliydi
TBMM ödülü Kâzım Mirşan’a verilebilirdi. Çünkü:
1- Etrüsklerin Türk olduklarını 1970’te 100 Etrüskçe yazıtı Türkçe okuyarak ispat etmişti. Bugün DNA testiyle bu gerçek Batı tarafından tasdik edilmiştir.
2- Hint-Avrupa dili teorisinin olamayacağını, bu dillerin kökeninde Ön-Türkçe ‘İmek’ ve ‘Olmak’ fiilinin bulunuşuyla ortaya koymuştu. Mirşan’ın haklı olduğu, Kembriç, Stanford ve Roma üniversitelerinin ilgili profesörlerinin incelemesiyle ortaya çıkmıştır. (CNRS, Eylül 2000 Bülten No: 836, sahife 8)
3- Herodot’tan çok önce iki Türk tarihçisinin varlığını meydana koymuştu:
Herodot (-484-420), Öngre-Binğabaşı (-530-493), Bilge Atung Uquq (-572-535).
Bu tarihçiler, resmi tarihin sözünü etmediği Türük Bil (-879/+580) döneminde yaşamış, Adriyatik’ten Çin sınırına kadar geniş sahayı, askeri kuruluşlar, teftiş ve savaşlar nedeniyle at üstünde dolaşırken gördükleri ve bildiklerini taşa vurdutmuş komutanlardır.
Yazının Ön-Atalar tarafından bulunmuş olduğunu ortaya koyduğundan söz etmiyoruz. Çünkü, bu bulguların ancak Batılı tarafından ‘okey’lendiği takdirde kabul göreceği acı gerçeği hâlâ geçerlidir.
Bu maddelerden yalnız ilki ödül verilmesi için yeterlidir.
Halûk TARCAN- (Bilimsel araştırmacı (Araştırmacı yazar değil) CNRS/Bilimsel Ulusal Araştırma Merkezi / Sorbon 6’ncı seksiyon-PARİS
(Öntürk tarihi araştırmacısı Kâzım Mirşan, hayatının büyük bölümünü on binlerce yıllık Türk tarihini araştırmakla geçirmiş bir bilim adamı. Kıbrıs’tan kendisine gönderilen bazı yazıtlar üzerinde çalışırken, M.Ö. Kıbrıs’ta Türklerin büyük medeniyetler kurduğunun ilk belirtilerini görmüş; bu konuda yazıt okumaya devam ediyor. 91 yaşında Bodrum’da yaşıyor.)
Belediye başkanları masalarına yazsın
ESKİ Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş aradı, geçen gün Günün Sözü’nde yer alan Einstein’ın sözünün aslında şöyle olacağını söyledi:
“Delilik aynı şeyi tekrar yapıp farklı sonuç beklemektir.”
Ödemiş, eski bir siyasetçi olup görmüş geçirmiştir.
Turizm kökenlidir; okur, dünyayı iyi izler. İki dönem belediye başkanlığı tecrübesine dayanarak bir not da yazdırdı:
“Bir belediye başkanında olması gereken 6 şart vardır; bunlardan 3’ü açık olmalı, 3’ü kapalı... Açık olması gerekenler:Alın, kalp, kapı. Kapalı olması gerekenler: El, dil, bel.”
Milleti kandırmayı bırakın
İKİ ihtilal ve bir muhtıra görmüş ve bir ihtilalin de mağduru olmuş biri olarak söylüyorum ki siyasetçiler ve askerlerin bütün gerginliklerinde askerler bütün yanlışlarına rağmen daha masum ve haklıdırlar. İktidardaki siyasetçileri uyarıyorum, demokrasi adı altında askerlere yönelmeyin, onları yıpratmayın. Askerlerle olan meselenizi resmi kulvarlarda görüşerek çözün. Muhalefetteki siyasiler de askerleri tahrik etmemelidir. İktidarı devirmenin yolu bellidir. Sizi, bu iktidar nasıl devirdiyse, siz de benzer yollarla devirin. Milleti daha fazla kandırmanın anlamı yoktur. Bırakalım bu demokrasi masallarını, millet iradesi hikâyelerini...
Rıza MÜFTÜOĞLU
GÜNÜN SÖZÜ
“Onur ve şerefle ayakta ölmek, diz üstünde yaşamaktan daha iyidir.”
Uğur SETEN
Paylaş