Paylaş
Yalova'da geçen hafta sonu Esnaf Odaları Birliği tarafından deprem mağdurlarının sorunlarının tartışıldığı bir Esnaf Kurultayı düzenlendi. Vali Nihat Özgöl, depremin yaralarını sarmak için yardım bekleyen esnafa şöyle dedi:
‘‘Yerel ve ulusal basın ben ve oğlumla ilgili haberler yaparken sizler neden gazetecilerin yüzlerine tükürmediniz, bileklerini bükmediniz?’’
Yani Vali, 'Size bir şeyler yaparım ama şu gazetecilerin canına okuyun' diyerek hınç almak istiyor. Herkes hayretler içinde kalıyor.
Gazeteciler Hikmet Yurdagül ve Burhan Kazmalı, Cumhuriyet Savcılığı'na vali için yaptıkları suç duyurusunda şöyle diyorlar:
‘‘17 Ağustos depremi sonrası mağdur olan halkın talep ve isteklerini dile getirmemiz, kendisini oldukça rahatsız etmiştir. Esasen yanlış bilgilere dayalı sanık hakkında yayınlarımız yoktur. Olsaydı yargı yolu ile tekzip tavzih yoluna başvurabilirdi. Öyle bir yola da başvurmadığı gibi hırsını toplantıda sarf ettiği sözlerle almayı tercih etmiştir.’’
Valinin sözlerine tanık olan CHP İl Başkanı Fikri Turgut, ‘‘Vali kendisini padişah mı sanıyor?’’ diye soruyor.
GAZETECİNİN SUÇU?
Gazetecilerin suçu; Vali'nin konağına jakuzi yaptırması ve oğlunun yanında çalıştığı müteahhide Milli Eğitim'in okul onarım ihalesi verildiğini yazmaları...
‘‘Haberci' Gazetesi muhabirleri, olayı İçişleri Bakanı Tantan'a aktarıyor. Tantan kendilerine şöyle diyor: ‘‘Basın mensupları kamu görevi yapmaktadırlar. Gazetecilerin yüzlerine tükürmek gibi bir söylemden üzüntü duydum. Konuşulmaması gerekirdi. Bu konuyla ilgili bakanlığımıza intikal edecek olan her türlü şikáyet değerlendirileceği gibi, hadise de soruşturulacaktır.’’
Yalova'daki yerel gazeteciler çok tepkili... Bir kınama bildirisi yayınlayamadılar, çünkü 'Yalova Gazeteciler Cemiyeti'nin kurulması için verdikleri dilekçe hálá Vali Özgöl'ün masasında bekliyor.
Vali, bu ayıbını örtebilecek mi?
Kas gücü beyin gücünün önünde
BALIKESİR'deki bir grup memurdan Bakanlar Kurulu'na not: Maalesef çalıştığımız kurumlarda ilkokul mezunu bir müstahdem, çaycı ve odacı, bir uzmandan, şeften hatta müdürden fazla maaş alır duruma gelmiştir. Hükümet anarşi ile mücadele ederken ne yazık ki, kendi memuru-işçisi arasına husumet sokmuştur. İlim, eğitim, araştırma cezalandırılmış, kas gücü beyin gücünün önüne geçmiştir. 20 senelik bir mühendis, uzman, hatta bir müdür maaşı 300 milyonu bulmazken, lise mezunu 20 senelik bir şef 140 milyon; bir mühendis 210 milyon alırken, 3 yıllık odacı 380 milyon ücret almaktadır.
Çıldırmamak elde değil.
Milletvekilleri sekreterleri, odacıları kendilerinden fazla maaş alsa ne duruma düşerler? Biz bu meslekleri küçük görmüyoruz, fakat üvey evlat muamelesi görmek istemiyoruz.
Maalesef hükümet, en uysal memuru bile şiddetli, grevli sendika ister duruma getirmiştir.
Hükümetin vurdumduymazlığından dolayı bizler büyük bir infial içerisindeyiz.
At 10 milyonu araba içine...
FLORİDA Üniversitesi'nde iş idaresi tekniği okuyorum. Bayramda vatanıma geldim, yakınlarımla hasret giderdim.
Bayramın 2. günü kiraladığım arabayla babamın evine giderken, Göztepe SSK Hastanesi'nin Eğitim Fakültesi yolu üzerinde 18.00 sıralarında hata yapmadığım halde trafik ekipleri tarafından çevrildim. Ehliyetimi istediler. Amerikan ehliyetimi geçersiz saydılar ve 46 milyon lira para cezası keseceklerini, otoyu bağlayacaklarını ve beni de gözaltına alacaklarını söylediler.
Sonra bayram nedeniyle cezayı 23 milyon liraya düşürdüler. ‘‘Üzerimde o kadar para yok, 10 milyon var’’ dedim. ‘‘Arabanın içine at 10 milyonu çek git’’ dediler. Ben de 10 milyonu atıp ehliyetimi alarak gittim.
Halbuki araba kiraladığım yerden ehliyetim için bir şey dememişlerdi.
Bu tabloya çok üzüldüm.
Amerika'ya döndüğümde, köşenizde 23 Mart'ta Emniyet Müdürü'nün ‘‘Dürüst polis olmak zordur’’ yazısını okuyunca bunları yazmak istedim.
Doktoramı tamamladıktan sonra vatanıma nasıl gelebilirim? Halkım, kendisini koruyan memurlardan korktuğu sürece polise sempati nasıl duyabilir?
Polisin görevi halkına hizmet etmek ve onu korumak değil mi?
Rüşvet ile geçimini sağlayan polis memurlarının halkımız üzerinde verdiği imajı yazmakla, bir Türk evladı olarak bunları görmekle kahroluyorum. Çocuklarıma umut ettiğim bir Türkiye'yi vermedikçe üzülerek söylüyorum Ulu Atam; ben ne mutlu Türküm diyerek mutlu değilim.
Orhan CELEN-Jacksonville-FLORİDA
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘(Demirel'in) Bana bir lafı vardır. 'Ben emekli olduğum zaman ölürüm' demiştir. Kim ister ki ölmeyi? Demirel mühendistir. Emekli olmayacağına göre bundan sonra şantiye mühendisliği yapacak hali yok. Ne yapacak? En tecrübe kazandığı işi, siyaseti yapacak. Türkiye için de faydalı olur. Kalırsa da faydalı olur, inerse de faydalı olur.’’
(Bedrettin Dalan)
OKURUMUZ Uğur Tekin, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök'e sesleniyor: ‘‘Komutanlığınıza bağlı kışlalarda 'Orduya sadakat şerefimizdir' tabelasının kaldırıldığı haberini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Bizler Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmanın verdiği hazla bu gibi konulara çok duyarlılık göstermekteyiz ve bundan sonra da aynı duyarlılığı göstereceğiz.‘‘
KÖRFEZ (İzmit) Belediye Erhan Yenilmez, Yarımca sahilindeki belediye kreşini hiç ziyaret ettiniz mi? 3-5 yaşındaki çocuklar, haremlik-selamlık yaparak ayrı katlara yerleştirilmiş. Kreşler de mi İmam-Hatipler'e döndü? Biz hangi hangi çağda yaşıyoruz?
CHP Genel Başkanı Altan Öymen, Tünel'deki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde bugün 17.30'da ‘‘Meclis Dışı Muhalefet’’ konusunda konuşacak.
Paylaş