Paylaş
İki gündür yüreğim daralıyor, boğazım düğümleniyordu. Çoşan, Süleymaniye'ye gömülecek mi diye...
Bir dostum ‘‘Gömülecek’’ dedi.
Ben ‘‘Hayır, gömülmeyecek. Cumhurbaşkanı buna izin vermeyecek, veto edecek’’ dedim.
Dostum bana, iddiaya var mısın diye sordu.
Giremedim!...
Ve Cumhurbaşkanı Sezer veto etti. Senden özür diliyorum Cumhurbaşkanım. Sana tam olarak güvenip, iddiaya giremedim diye senden binlerce defa özür diliyorum.
Laiklikten ödün vermeyerek tarikat lideri Coşan'ı Süleymaniye'ye sokmayan Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, uzatın o veto yazısını yazan mübarek elinizi öpeyim.
Bu güzel yurdu bize bırakan ulu önderim; sen rahat uyu.
Senin binbir güçlükle kurduğun Meclis'te sözde cumhuriyeti ve milleti temsil edenler, sana ve fikirlerine sahip çıkmasalar da senin son olarak bulunduğun makamda şimdi oturan Cumhurbaşkanımız ne laiklikten, ne cumhuriyetten ve Anayasa'dan çıkarcılara, takiyecilere, oy avcılarına, rejim düşmanlarına aman vermiyor, vermeyecek de...
Anlayacağın Atam, Çankaya emin ellerde. Tıpkı Cumhuriyet'in ilk yıllarında olduğu gibi...
Ö.K.-ERZURUM
Şekeri unutma
NAHCIVAN'dan Türkiye'ye yapılan pancar taşımacılığı karşılığında Iğdırlı Aras firmasına Bakanlar Kurulu'nca 'gizli karar'la verilen imtiyazı yazdık ya...
Ankara'dan bir siyasetçi, ‘‘Sadece bu mu?’’ dedi. Anlattıkları ilginç; şöyle bir şeker işine de baksanıza, dedi. Şeker fabrikalarından ihraç kaydıyla alınan şekerlerin Nahcıvan'a nasıl gönderildiği... Ya da, dahilde işleme rejimiyle alınıp yurtiçinde kaçak olarak satıldığı... Tozşekerin nasıl küp şeker haline döndüğü...
Sahte belgelerle haksız KDV iadeleri alıp devleti dolandıranlarla ilgili DGM Savcılığı'nın iddianamesinde ilginç iddiaların yer alacağı söyleniyor.
Bakarsınız bunların içinde de bazı milletvekili ve eski bir bakanın isimleri çıkarsa hiç şaşırmamak gerekiyor.
(Sanayi ve Ticaret Bakanı A. Kenan Tanrıkulu, Iğdır-pancar olayının bakanlığını ilgilendiren tarafıyla bir açıklama yapacağını bildirdi.)
Erkaya, Erbakan'ı neden sevmezmiş
‘‘28 ŞUBAT: Postmodern Darbenin Öyküsü’’ adlı kitabında Hakan Akpınar, merhum Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın 28 Şubat sürecinde sert sözlerle eleştirdiği Necmettin Erbakan'a olan öfkesinin yıllar öncesine dayandığını belirtiyor.
MGK toplantılarında Erbakan'ı yüzüne karşı sert ifadelerle eleştiren Erkaya'nın bu öfkesinin kaynağı çok eskilere uzanıyor.
Akpınar, bilgilerimizi anımsattı:
'Kocatepe' muhribi 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekátı'nda kendi uçaklarımız tarafından yanlışlıkla batırılıyor. Erkaya da o muhribin komutanı... CHP-MSP hükümetinde Adalet Bakanı olan Kazan, olaydan sonra Erkaya'dan randevu isteyerek, Erbakan ile birlikte ‘‘geçmiş olsun’’a geleceklerini söylüyor. Erkaya, görüşme için 15 dakika ayırıyor. Ancak Erbakan Gölcük Donanma Komutanlığı'nda 45 dakika kalıyor ve Erkaya'ya ‘Adil Düzen’ propagandası yapıyor. Erkaya, hem kendisine propaganda yapılmasına hem de randevu saatinin geçirilmesine öfkelenerek ayağa kalkıyor ve Erbakan ile Kazan'a yol gösteriyor.
Kitapta yer verilmemiş ama Erkaya, bu görüşme sonrasında halen politika ile uğraşan bir yakınına, ‘‘Bunların gerçek yüzünü o görüşmede zaten görmüştüm. Silahlı Kuvvetler tesislerinde bile bana propaganda yaptılar’’ demiş.
Ne günlermiş!..
Özel hocalar da vergilendirilsin
ADAPAZARI'ndan Mustafa Baykal özel ders veren öğretmenlerin vergilendirilmesi konusunda Maliye Bakanlığı'nın yıllardır hiçbir önlem getirmediğini söylüyor.
Baykal şöyle diyor:
‘‘Çeşitli okulların giriş sınavlarına hazırlık için özel hocalar tarafından evlerde verilen özel dersler de saat başı 30, 50 milyon arasında ücret alınıyor. Bu özel hocalar hiç masrafsız ve vergisiz ayda milyarlarca lirayı ceplerine indiriyorlar. Veliler hocasız kalmamak için makbuz istemiyorlar. Zaten isteseler de hiçbirinin Maliye'de kaydı yok.
Bu durumun önlenmesi ve kayıt altına alınması için gerekirse cezai hükümler getirilmesini düşünüyorum.’’
Maliye Bakanlığı vergi denetmenlerinin, üniversite ve kolejlere hazırlık için kaçak ders veren öğretmenleri takip etmesi halinde ilginç kazançlarla karşılaşacağı muhakkak.
Böyle bir baraj yapılıyor mu?
TRABZON'dan bir okurumuz, bize bir sürü rapor göndermiş; biz de inceledik. Ortada şöyle bir durum var:
Nise'nin İkizdere İlçesi Tozköy'de bir baraj ve hidroelektrik santralı yapıldığı, DSİ'nin kayıtlarında 'inşaatı devam eden projeler' arasında yer alıyor.
Kayıtlarda ayrıca bu proje için 10 milyar ön edeme, 2 trilyon lira da özelleştirme gelirlerinden kaynak aktarıldığı belirtiliyor.
DPT'nin 'kamu yatırımlarının illere göre sektörel dağılımı' çizelgesinde de Rize'ye enerji alanında 1998 yılından bu yana 2 trilyon 10 milyar lira yatırım yapıldığı görülüyor.
Yine kayıtlara göre, baraj ve santral 2002'de bitirilecek.
Okurumuz Tozköy'de fiilen bir yatırımın olmadığını belirtiyor. İkizdere Belediye Başkanı Ayhan Biberoğlu da böyle bir yatırımdan haberleri olmadığını söylüyormuş.
Gerçekleşmiş bir yatırım olmadığına, buna karşılık 2 trilyon 10 milyar 'ödendiği' belgelerde yer aldığına göre, DSİ'nin Genel Müdürlüğü'nün bu konuda bir açıklama yapması gerekiyor.
Aksi halde bu kaynağın 'seçim' yatırımına gittiğine ilişkin söylentiler durmayacak.
Gümrüğün de teftiş raporu var
GÜMRÜK Müsteşarı Doç. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, 'Mesaj' köşemizde dün İzmir DGM Savcısı Cevdet Ulu'ya teşekkür yazısı ile ilgili olarak bir açıklama yaptı:
‘‘Köşenizde Balina Operasyonu kapsamında DGM İzmir Savcılığı'nca hazırlanan iddianamenin salt Maliye raporuna dayandığı belirtilmişse de, Gümrük Teftiş Kurulu'nca Balina Operasyonu kapsamındaki İTS Ege Tekstil San. Dış Tic. AŞ'ye ilişkin olarak düzenlenen 18.6.2000/10 ve 11.9.2000/11 günlü/sayılı soruşturma raporları ile Güntürk Dış Ticaret Ltd. Şti'ne ilişkin olarak düzenlenen 11.1.2001/1 günlü/sayılı soruşturma raporu, ilgililer hakkında 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Yasa'nın 'toplu kaçakçılık' ve Türk Ceza Yasası'nın 'evrakta sahtekárlık' hükümleri uyarınca takibat yapılması için hazırlanan iddianamede yer almak üzere İzmir DGM Cumhuriyet Savcılığı'na sunulmuştur. Durumu bilgilerinize sunarım.’’
MESAJ
BİLİNDİĞİ gibi Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastane, dispanser, sağlık ocağı gibi kurumlarda çalışan doktor, hemşire ve diğer sağlık personeline döner sermayeden katkı verilerek gelirlerinin iyileştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bize göre geç bile kalınmış bir çözüm... Yakın günlerde uygulamalar başlayacak. Ancak bu arada Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı hastane, dispanser ve sağlık eğitim merkezlerinde çalışan yüzlerce sağlık personeli göz ardı edilmiş oldu. MEB'ye bağlı sağlık kuruluşlarında çalışan doktor, hemşire vb. sağlık personeline benzer bir uygulama getirilmediği takdirde, aynı işi yapan sağlık personeli arasında çok ciddi ücret farkları doğacak, bu da MEB sağlık kuruluşlarında kısa sürede personel sıkıntısına neden olacaktır. Bu nedenle MEB'in de kendi sağlık personeli için kısa sürede benzer bir uygulamaya girmesini, bu konudaki hazırlık çalışmalarının kısa sürede sonuçlandırılmasını bekliyoruz.
İnciser SARIHAN- Seyhan Sağlık Eğitim
Merkezi hemşireleri adına.
Paylaş