Uğur Mumcu yaşasaydı

UĞUR Mumcu hiçbir konuyu boşuna araştırmamış, hiçbir soruyu da laf olsun diye sormamıştır.

İpekçi cinayeti, yeraltı dünyası ve Papa suikastı konularına değinen yüzlerce yazı yazdı Mumcu... En önemlisi de bunları 1984’te çıkan ’Papa-Ağca-Mafya’ kitabında topladı. Hálá kaynak bir kitaptır.

1980 öncesi terör nedeniyle Türk toplumu büyük acılar çekti. Uğur Mumcu kendi olanakları çerçevesinde terör olgusuna yanıt aramaya çalıştı. Varsayımları değil, gerçekleri ortaya çıkarmaya çalıştı.

Roma’ya giderek Ağca ile görüştü. Ağca, kendisine İpekçi’yi öldürmediğini öne sürüp Oral Çelik’in ismini veriyor. Aynı Ağca, Roma’da Rebbibia cezaevinde yargıç binbaşı Önder Ayhan ve sıkıyönetim savcısı Tunç Onat’a ateş edenin Yalçın Özbey olduğunu söylüyor.

İstanbul’daki ifadelerinde Oral Çelik’ten ve Yalçın Özbey’den söz etmemişti.

Uğur Mumcu, "Ağca hep yalan söyleyecek, yalan söyleyerek birilerini koruyacaktı. Bir tek hüneri vardı; gerçek örgütünü ve arkadaşlarını korumak" diyor.

’İPEKÇİ’Yİ BEN ÖLDÜRDÜM’

Halbuki, İstanbul’da yakalanıp polise götürüldüğünde sakin bir şekilde üzerine basa basa şöyle konuşuyordu:

"Abdi İpekçi’yi ben öldürdüm."

Ancak bir hafta sonra suç ortağının adını Mehmet Şener olarak veriyordu. Şener adı ortaya çıkınca çoktan yolunu bulup yurtdışına kaçmayı başarmıştı.

Bir başka isim daha telaffuz edecekti; Yavuz Çaylan...

Çelik, Şener
ve Çaylan Malatyalı idiler.

İstanbul’da en son ifadesinde Şener ve Çaylan’ın olaya katkılarını reddediyordu bu kez.

Ağca’nın cezaevinden kaçırılmasını Abdullah Çatlı organize etmiş ve evinde saklanmıştı.

Mumcu, dosyaları didik didik etmişti.

Birçok isimle karşılaşıyor ve bunların bağlantılarını ortaya çıkartmaya çalışıyordu.

Mumcu kendi araştırmalarıyla, sorularına yanıt bulmuştu; suikastın uluslararası boyutuna kadar gitmişti.

ÇOKULUSLU TERÖR

Bu arada Papa suikastı üzerinde çalışan Sovyet yazarı Andranov, bu olayın CIA tarafından, CIA’nın Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze de KGB tarafından düzenlediğini iddia ediyorlardı.

Kafalar sürekli karıştırılıyordu.

Ölümünden sonra adına kurulan um:ag vakfının yayınladığı ’Unutmadık’ kitabında "Gerçekler gökkubede yok olmuyor, zaman Uğur Mumcu’yu doğrulamıştır" deniliyor.

"Ağca Dosyası’ adlı kitabının önsözünde Uğur Mumcu şöyle diyor:

"İpekçi cinayetinin aydınlatılması, yalnızca seçkin bir gazetecinin kanlı tabutu üzerinde gittikçe yoğunlaşan sis perdelerini kaldırmayacak, aynı zamanda çokuluslu terörün bir bölümüne de ışık tutacaktır."

İpekçi cinayetinde birinci derecede sorumlu olan ve Ağca’yı, İpekçi’yi öldürmesi için azmettiren Mehmet Şener, İsviçre’de yakalanmış, ancak Türkiye’ye getirilememişti. Mumcu’nun bu olayda ısrarla üzerinde durduğu kişilerden biri de Oral Çelik’ti... O günlerde konuşmak için yabancı yayın organlarından trilyonlar isteyen Çelik, yıllar sonra Türkiye’de yargı önüne çıkmış, ama tüm sorular yine yanıtsız kalmıştı.

BUGÜNE BAKARSAK...

Bugün... İsviçre’de yaşadığı belirtilen Mehmet Şener’in, gıyabi tutukluluğu 1999’da ’yasal zamanaşımı süresi dolduğu’ gerekçesiyle kaldırıldı. Yalçın Özbey’in dosyasında yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle İstanbul Savcılığı dava açılmamasına karar verdi. Oral Çelik, korkutarak ’tahsilat’ yapmak iddiasıyla beş adamıyla birlikte yargı önüne çıktı... Yavuz Çaylan, MHP’de yöneticilik yaptı, milletvekili adaylığı Devlet Bahçeli tarafından iptal edildi.

Sonuç... Mumcu, birbirine düşman çevrelerden gelen ağır saldırılarla karşılaştı. O gerçeklere tam ulaşılacaktı ki, 24 Ocak 1993’te bombalı bir saldırıda öldürüldü.

Ağca, dün serbest bırakılırken çeyrek asır önceki gelişmelerden bir kesit sunmak istedik. Hep birlikte oturup ağlayalım.

Ne kuşku ne komplo sorun ilkellik

BİZ Türklerin en başarılı olduğu alanlardan biri komplo teorileri üretmek. Her geri kaldığımız konuda ya FBI, ya CIA, ya KGB ya da bizim dışımızda bir kaynak bu ülkeye ’oynamakla’ meşgul.

Tavuklarla aynı evlerde yaşayanlar, virüs ile bakteri arasındaki farkı bilmeyenler, halk sağlığını turizm ve ihracat riskinden geride tutanlar...

Bizi bu zihniyette insanlar yönetirken ne kuşkusu, ne komplosu?

Çevremizde bizden başka hiçbir ülkede kuş gribinin görülmediği de doğru değildir. Ukrayna, Rusya, Yunan Adaları ve Romanya’da da kuş gribi görüldü. Bu ülkelerde virüs insanlara sirayet etmiyorsa, bu onların ölü kuşu çöpe attıktan sonra eldivenleri çocukların oynadığı yerlerde bırakmayan bilinçli fertler olmasından kaynaklanıyor.

Bu ilkellikle, bu kadar az zararla sıyırdığımıza şükretmeliyiz.

Dr. Selim YALVAÇ HOUSTON/ABD

Orada kimse var mı?

BUGÜNÜN tarihini bir kenara yazınız. Artık, bugünden sonra katilliğin kötü bir şey olduğunu çocuklarınıza anlatamayacaksınız.

’Pislikleri’ izah edemeyeceksiniz.

Bu ülkede adaletten ve hukuktan asla söz edemeyeceksiniz.

Makamları ile şeref bulanlara değil, makamlarını şerefleriyle şereflendirenlere duyurulur:

"Orada kimse var mııı?"

Cem YAREN

GÜNÜN SÖZÜ

"Suçlu suçludur, kayrılması olamaz. Bir suçlunun mahkum olduğu cezayı

bi hakkın çekmesi gerekiyor. Eski kanunla yarın karşımıza İmralı’daki kişi için de bir tartışma çıkacaktır."

(Doç. İzzet Özgenç)
Yazarın Tüm Yazıları