Paylaş
‘TÜRKİYE’nin Oyları’, 30 Mart yerel seçimlerinde kamuoyunda oluşan farkındalık ve yaratılan sivil toplum bilinci üzerine gelen taleplerle bu birikimi Türkiye’ye yaymak üzere başlatılmış bir yurttaş hareketi, bir sivil toplum macerasıdır. Belirtmek gerekir ki bu inisiyatife talepler sadece Türkiye’den değil. Farklı ülkelerden de yurtdışı oyların korunması için Türk vatandaşları aynı duyarlılıkla bu gruba ulaşmışlar. Yapılan çalışmalar sonucunda 11 ülkede ‘Gurbetin Oyları’ kuruldu.
Şimdi yeni üyeleri ile 12 ülkede varlık gösteriyor, yurtdışı oylara sahip çıkıyorlar.
7 Haziran seçimleri sonrası tüm tutanakları toplayıp, kurdukları 1000 kişiyi aşkın analiz ekibi ile her bir tutanağı tek tek analiz etmeye çalışacak. Bu noktada gönüllü sayısının artması çok önemli. Öncelikli olarak D’Hondt sistemine göre farkların az olduğu illerin tutanaklarını inceleyerek başlayacağız ve ilk 48 saat içerisinde ‘İlçe Seçim Kurulları’na yasal delil ve dayanak oluşturması için kamuoyu ve partilerle sonuçları paylaşacağız.
Bakacakları noktalardan
bazıları şöyle:
Tutanakta mühür var mı?
Mühür varsa tutanağın doldurulduğu ilçeye mi ait?
Sandık kurulunun imzaları tamam mı?
Tutanaktaki hesaplamalar ve rakamlar tutarlı mı?
Geçersiz sayılan tutanaklar için geçersizlik sebepleri belirtilmiş mi?
Peki analizler nasıl yapılacak?
Ankara’da ‘Türkiye’nin Oyları’nın sözcüsü Işık Sedef Gürbüz “Parlamenter rejimin değiştirilmesinin dahi tartışıldığı bu dönemde biz vatandaşlık görevi yapıyoruz ve tutanak analizi kısmına, yasal delil oluşturması adına çok önem veriyoruz” dedi.
Ağrı ve Yalova’da yenilenen seçimlerde Türkiye’nin Oyları olarak bulunduk, seçimleri izledik, deneyimlerimizi paylaştık ve sonucunda analizlerimizle sürecin resmini çıkarttık. Ve gördük ki, organize yapılmış bir sandık güvenliği çalışması adil sonuçların ortaya çıkmasında kilit rol oynuyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yerelden çıkıp Türkiye’de 51 ilde sandıkları koruduk. Tahmin ettiğiniz gibi pek çok sorunla karşılaştık. Eğitimli müşahitlerimiz sandık başında sandık kurulu başkanlarına dahi yol gösterdi, sandık başında yaşanmak üzere olan şaibeleri engelledi. Sandık başında duran gönüllülerimiz an be an yaşadıkları problemleri, usulsüzlükleri, gelişmeleri sosyal medya üzerinden duyurarak yurttaş gazeteciliğinin güzel ve önemli bir örneğini sundular. Ve işimiz seçimlerle bitmedi! Seçim sonrası tutanaklar toplandı, analiz edildi ve anlamlı veriler haline dönüştürüldü. Ve gördüldü ki tutanaklarda büyük, kitle oy kayıpları yaşanıyor.
7 Haziran seçimlerinde yine gönüllülerimizle ve işbirliği yapmış olduğumuz kurum ve kuruluşların gönüllüleriyle (ADD, Demokratik ve Güvenli Seçim Girişimi gibi) sandık başında durup oylarımızı koruyacağız. Ancak geçmiş deneyimlerimizden gördük ki sandık başında durmak yetmez. Kesilen elektriklerin, trafolara giren kedilerin karşısında durmak gerek. Halkımızı umutsuzluğa düşüren ve bireyleri en temel demokratik hakları olan oy verme konusunda güvensizlik yaratarak atıllaştıran, sistemin dışına iten şaibe iddialarına karşı bir çözümümüz var!
Herkes katılabilir
Biliyoruz ki asıl olan, resmi evrak olan tutanaklardır. SEÇSİS ise tutanakların bir sureti. Türkiye’deki tutanakların hepsinin elde edimesi ve tek tek incelenmesi demek; kedilerin, trafoların, elektrik kesintilerinin, sistemsel hataların seçim sonucuna yansımasına mahal vermemek demektir.
‘Türkiye’nin Oyları’ olarak bizler, 7 Haziran seçimleri sonrası tüm tutanakları toplayıp, kurmakta olduğumuz 1000 kişiyi aşkın analiz ekibimizle her bir tutanağı tek tek analiz etmeye çalışacağız. Bu noktada gönüllü sayımızın artması çok önemli. Öncelikli olarak D’Hondt sistemine göre farkların az olduğu illerin tutanaklarını inceleyerek başlayacağız ve ilk 48 saat içerisinde İlçe Seçim Kurulları’na yasal delil ve dayanak oluşturması için kamuoyu ve partilerle sonuçları paylaşacağız. Bakacağımız noktalardan bazılarını paylaşmak isterim.
• Tutanakta mühür var mı?
• Mühür varsa tutanağın doldurulduğu ilçeye mi ait?
• Sandık kurulunun imzaları tamam mı?
• Tutanaktaki hesaplamalar ve rakamlar tutarlı mı?
• Geçersiz sayılan tutanaklar için geçersizlik sebepleri belirtilmiş mi?
Peki analizler nasıl yapılacak?
Bu analizler, bir yazılım üzerinden yapılması mümkün olmayan analizler. Okuma, yazma ve dört işlem bilen, temel bilgisayar bilgisine hakim, eğitimlerimizi almış herkes dünyanın neresinde olursa olsun, bu analizleri yapabilir. Bir tutanak üzerinde başta 4- 5 dakika geçirilmesini beklesek de sonra analizcilerimizin baştaki alışma sürecini atlattıktan sonra 2-3 dakikada bir tutanağı analiz edebileceğini öngörüyoruz. Küçük bir hesaplama ile ve bu seçimlerde bir tutanağın ortalama 350 oyu barındıracağı bilgisi ile şunu söyleyebiliriz:
Tutanaklardaki oyların iki dakikada 350’sini 20 dakikada 3500 oyu, 1 saatte 10.500 oyu ve 4 saatte 42.000 oyu güvence altına almak mümkün! Ve bu çok kolay. Evlerinde bilgisayarlarının başındaki gönüllülerimiz, kendilerine ulaştırılan tutanakları analiz edecek ve bizlere sonuçlarını ulaştıracaklar. Üzülerek belirtiyoruz ki dünyada ulusal bazda bu tip detaylı analizleri yapan tek oluşum biziz.
Kitle oy kayıplarının tutanaklarda yaşandığı bilgisinden hareketle herkesi önce sandık başında durmaya, sonrasında ise mutlaka analiz ekibimize katılmaya davet ediyoruz. Bilgisayar başından da bu kadar önemli bir görev gerçekleştirmek mümkün!
Bizlere sosyal medya hesaplarımızdan twitter’da TRnin OYLARI, facebook’ta Türkiye’nin Oyları ve web sayfamızdan www.turkiyeninoylari.com ulaşabilirsiniz.”
Atatürk’ün kadın haklarına darbe AYM, Anayasa’yı ihlal etti
ÇAĞDAŞ Yaşamı Destekleme Derneği, “Dini nikâh devletin kayıtlarına geçmediği, bu nedenle özellikle kadın ve çocukların haklarını koruma yetkisi olmadığı için yalnızca bir “dua”dır. Anayasa Mahkemesi’nin kadınları ve çocukları güvencesiz bırakan kararı, kabul edilemez” açıklamasını yaptı. Tüm üyeleri erkeklerden oluşan 15 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesiyle aldığı kararla ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi ve hak kavramları gelişmemiş feodal ve teokratik Ortadoğu ülkelerinin durumuna düşürüldüğü belirtilen açıklamada, özetle şöyle deniliyor:
“Kadınlarımızın güvencesiz ve korumasız bırakılmasının önünü açmıştır. Yeni çocuk gelinler, yeni Ünzile’ler yoldadır. Erkek çokeşliliği artacak ve bu kadınların aleyhine olacaktır. Kadınlar miras hakları konusunda ciddi sorunlar yaşayacaktır. Aile hukukunun bütün kurumlarının belkemiği olan resmi nikâh olmadığı zaman evlenme, boşanma, velayet, nafaka, miras ve mal rejimlerinin tamamı Medeni Kanun’un güvencesi dışına çıkmış olacaktır. 110. maddesiyle resmi nikâhı düzenleyen 1926 tarihli Medeni Kanun, bunun için ‘Devrim Yasaları’ içinde yer almıştır. Dini nikâhı resmi nikâh olarak kabul etmek, Atatürk’ün “Kadın Hakları” devrimini yok saymaktır.
Ne yazık ki görevi Anayasa’yı ve hukuku korumak olan en yüksek yargı organı, bu kararıyla Anayasa’yı ihlal etmiştir. Gelinen bu durum ülkemizin hukuk geleceğine korku ve kuşkuyla bakmamıza neden olmaktadır.
TBMM, bu ağır yanlıştan ivedilikle dönülmesi için çocuk gelinlerin, kadın istismarının engellenmesi için yasal düzenlemeleri yapmalıdır. Önce kadınlarımızı sonra da tüm ulusumuzu ortaçağ karanlığına götürecek bu kararı kabul etmemiz olanaksızdır.”
İstanbul’da ‘ekolojik yıkım’ tehdidi uyarısı
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ile İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Kent Komisyonu ve Kuzey Ormanları Savunması, ‘İstanbul’un ekolojik yıkım/talan haritası’nı açıkladı.
“İstanbul halkına uyarımız, yaşama karşı sorumluluğumuz, yetkililere çağrımızdır: Bu, ‘Köprü’den önceki son çıkıştır: Mega Projeleri Durdurun!” denilen açıklamada şu istekler öne sürülüyor: “İstanbul’un tüm yaşam kaynakları -ormanlar, su havzaları ve tarım alanları- kuzeyde olduğundan, bu alanların ve Boğaziçi’nin korunması için kent kuzeye doğru daha fazla büyümemelidir. Boğaz geçişlerini en aza indirecek arazi kullanımı-ulaşım ilişkisi kurgulanmalıdır. Toplu ulaşıma öncelik verilmelidir. İstanbul dışında cazibe merkezleri oluşturulmalıdır. Nüfus planlaması yapılmalıdır. Su havzaları ve ormanlık alanlarda yapılaşma durdurulmalıdır. Toprak, hava, su kirliliği önlem mekanizmaları geliştirilmelidir. Aşırı betonlaşma durdurulmalıdır. Rant için değil halk için şehircilik anlayışı benimsenmelidir.
Hopa’nın eşkıyalarından Gezi’nin çapulcularına bitmedi daha o kavga ve sürecek: Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek. Ekolojik bir yaşamı inşa edene dek mücadele edeceğiz.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
-TÜM Sağlık-Sen Genel Başkanı Yüksel Kılıç’ın, seçimler öncesi sağlık çalışanlarına döner sermayeden ödenmek üzere bayram ikramiyesi ödenmesini, siyasi iradenin bu talebi dikkate almasını istediklerini...
-MHP Niğde örgütü ile milletvekili adayları Vedat Bayram, Murat Işıklı, Hakan Er ve il genel meclisi üyeleri, AKP 2. sıra adayı Erdoğan Özegen’in çivi çakmanın yasak olduğu Niğde Kalesi’ne seçim pankartı asmasını kınadıklarını...
-ESKİ Adalet Bakanı Seyfi Oktay hakkında açılan davanın duruşmasının bu sabah 09.30’da görüleceğini...
-CHP Kültür ve Sanat Platformu adına bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş’ın, her ay düzenli biçimde yayımladıkları sanat raporunda AKP iktidarının sanattan ve sanatçılardan korkusunun giderek arttığını saptadıklarını belirterek, sansürün giderek çocuk programlarına da sıçradığını belirttiğini...
Sencer Ayata’nın ‘AKP İktidarı ve Rejimin Otoriteleşmesi’ isimli kitap, raporu yayınlandı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata, ‘AKP İktidarı ve Rejimin Otoriteleşmesi’ isimli ilginç bir rapor-kitap yayınladı. Ayata, insan hakları gerilemesi başlığında, suçlu muamelesi yapılan bireylerin ‘bireysel özgürlük ve tercih alanlarının sistamatik olarak’ daraltıldığını savundu. Öğrenci, gazeteci ve bürokratları ‘baş mağdur’ olarak tanımladı.
Yasama, yürütme ve yargı başlığında da kuvvetler ayrılığının ortadan kalkmasıyla ‘dengesiz ve frensiz iktidarları ortaya çıkardığının’ altını çizdi.
Kitabın en ilginç başlıklarından birisi de ‘devletin partilileşmesi’ Medyanın da sindirilmesinin işlendiği kitapta günümüzde, ’Devlet ve hükümet ayrımı yok edilmiş onun yerini parti-hükümet-devlet bütünleşmesi almıştır. Kamu görevi anlayışı, iktidar partisinin ve yandaşlarının hizmetkârı olan bir bürokrasi anlayışına dönüştürülmüştür’ görüşünü savunan Prof. Dr. Sencer Ayata’nın tezi ister katılalım ister katılmayalım, ‘Seçimle iş başına geldiğini söyleyen AKP yönetimi, yürütme erkinin yetkilerini alabildiğine genişletip, diğer kurumları yürütmenin denetimi altına almaktadır. Artık, Türkiye’de demokrasi, rejim ve siyasi istikrar açısından en büyük tehdit AKP iktidarı haline gelmiştir’ şeklinde... Ayata’nın analizinde bazı başlıklar ve tek cümle ile anlatımları ise şöyle:
Kutuplaştırarak İktidarını Koruyan Lider: İnançlar ve yaşam tarzları ayrıştırılmakta ve kutuplaştırılmaktadır.
AKP’nin Kara Düzeni ve Rant Oligarşisi: Otoriterlik, kayırma ekonomisi ve yolsuzluk birbirinden ayrılmaz biçimde içi içe geçmiştir.
Tek Boyutlu Sivil Toplum: AKP kendisinden yana olmayan sivil toplum kuruluşlarını keyfi yaptırımlara tabi tutmakta tereddüt etmemektedir.
Dış Politikada ‘Kudret ve İtibar İllüzyonu’: AKP iktidarında, dış politika daha önce görülmemiş biçimde ideolojikleşmiştir. Uluslararası ilişkiler, yerini dinler ve mezhepler arası ilişkilere bırakmıştır.
Tuzluçayır’daki Feyzullah Çınar’ın heykelini kırdılar
OZAN Feyzullah Çınar aşıklık geleneğinin günümüz kuşaklarına aktarılması için çok emek vermiştir. Sayısız eseri ve derlemeleri vardır. Tıpkı ozan Mahsuni Şerif gibi tıpkı Aşık Murat Çobanoğlu gibi... 1985 yılında kaybettiğimiz Feyzullah Çınar için yaşadığı Tuzluçayır Mahallesinde bir park yapıldı. Parkın içine ozanın güvercin ve bağlama figürlü bir heykeli konuldu. Dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın, heykelin açılışını yaparken Çınar için “Toplumun sorunlarını sıkıntılarını eserlerinde yansıtan çağının tanığı değerli birisiydi” demişti. Yine ABB’ye aday olan Yılmaz Ateş onun eserlerini seçim kampanyasının müziği haline getirmişti. Şimdi öğreniyoruzki parkın içindeki heykel tahrip edilmiş, kırılmış. Bu davranış yıllardır süre gelen aşıklık, ozanlık geleneğine, onun barış-kardeşlik-dostluk türkülerine yapılan saygısızlıktır. Park bakımsızdır, ışıklandırması eksiktir ancak ozan Feyzullah Çınar’ı yaşatan bir heykeli vardı içinde. Ondan ne istediniz? Şimdi yetkililer veya STK’lar daha görkemli bir Feyzullah Çınar heykeli yapmak için ne duruyor? Bu davranışınızla tüm ozanlarımıza, kültürümüze saygı göstermiş olacağız.
Umut ÖZKAN
Paylaş