Paylaş
“Van’da yaşadığımız depremde yıkılan binalar, yüzlerce insanımızın yaşamlarını kaybetmesine neden olunca bina inşaatlarının denetimi konusu aklımıza geldi ve peş peşe yasalar çıkmaya başladı” diyerek son dönemde gündeme gelen dört yasa tasarısını ele alıyor Kızgınkaya... “Birbirinden ayrı gösterilmeye çalışılsa da bu yasalar birbirini tamamlıyorlar” diyor.
Bu konuda yurttaşlarımızın, ülkemizin nasıl bir yola doğru sürüklendiğini bilmeleri gerekiyor. Yani yağma hesaplarına kurban ediliyor coğrafyamız.
Hele yabancılara toprak satışı yasası ile 2B yasası Meclis’te gündeme girecekken...
Kızgınkaya anlatıyor:
“Gündeme önce Yapı Denetimi Yasa Tasarısı değişikliği geldi. Tasarının amacı, (madde 1) “Yapılara ilişkin can ve mal emniyetini temin etmek üzere. (...) kaliteli yapı yapılması için, (...) proje ve yapı denetimi işini yürütecek olan Teknik Müşavirlik kuruluşlarının kurulması...”
Bu şirketlere yetki belgesini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verecek. (Bünyesinde kurulan Meslek Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne TMMOB’nin görev ve yetkilerinin tamamı verildi.)
Daha önce bu işleri yapan meslek odaları devre dışı kalacak. Belediyeler ise Teknik Müşavirlik firmalarının onaylı raporuna göre ruhsat düzenlemekle sorumlu bir daire haline gelecek. Devletin, kurumları aracılığıyla yapması gereken bir denetim görev ve sorumluluğu daha özelleştirilmiş olacak.
Tasarının kapsamında (madde 2) “... bütün yapılar, (...) yapı denetimine tabidir” yazıyor. Ancak, 1- Kamuya ait yapı ve tesisler, 2- Tarım ve hayvancılık amaçlı (entegre tesis olmayan) yapı ve tesisler, 3- Köylerdeki 500 metrekarenin altındaki konutlar, bu kapsamın dışında tutuluyor.
Depremlerde en çok hasar gören ve yıkılan binalar kamu binaları ve köylerdeki binalar olduğuna göre, tasarı gerçekten neyi amaçlıyor?
Köylerdeki 500 metretarelik konutlar ile gelecekte bu alanlarda yapılacak villalar mı tanımlanıyor? (Bkz. 2B Yasa Tasarısı)
Diğer tasarılara da baktığımızda perdenin arkasındaki amacı daha net görebileceğiz.
2B’DE OYUNLAR
- Ardından orman köylülerinin mülkiyet sorunlarına çözüm diye 2B Yasa Tasarısı getirildi.
Orman köylülerinin büyük çoğunluğunun elinde tapuları var ama kadastro çalışmaları ile toprakları orman arazisi kapsamına alınmış durumda.
- Bu tasarı ile orman köylüsü, yıllardır sürdüğü, ekip biçtiği veya meyve yetiştirdiği tapusu da elinde olan toprağını tekrar satın alınca mülkiyet sorunları çözülmüş olacak!
- Bu araziler ‘Orman niteliğini yitirmiştir’ denilerek 2B denilen yasa kapsamına sokulacak ve satışa çıkarılacak. Araziler öncelikle hak sahibi orman köylüsüne satılacak. Orman köylüsünün araziyi almaya gücü yetmezse, ki yetmeyecek, o zaman parayı verenler bu arazilerin yeni sahibi olacaklar. Orman köylüsü de yerini yurdunu yani toprağını terk etmek zorunda kalacak.
Bu arada TOKİ’ye 2B alanlarında da kentsel proje yapma yetkisi verildi.
TOKİ bu arazileri ister satar, ister yeni kentsel projeler yapar. Yerli veya yabancı birileri de gelir bu arazilere orman manzaralı dev siteler, villalar inşa eder.
Bu tasarıyı Maliye Bakanı’nın anlatması ve savunması bile gerçeği görmemiz için yeterlidir.
Salı günü: Her yer TOKİ
Taksim halkındır belediyenin değil
İSTANBUL halkına sormak gerek: Taksim’de bu düzenlemeyi istiyor musunuz? İstemiyor musunuz? Biz karar verdik, yaptık, oldu anlayışı otokratik rejimlerde olur. O rejimlerde halk yoktur.
Elektrik Müh. Semih Kalkanoğlu “Taksim’in son projesi”nin sakıncalarını şöyle anlatıyor:
“Trafiğin yeraltına alınması, en büyük yanlışlık o meydanda. Ankara’da Güven Park’ta trafik yeraltına alındı yıllar önce. Egzoz gazlarından nefes alınamıyor.
Tarihi Kışla’yı tekrar inşa etmenin hiçbir anlamı yok. Osmanlı özentisi. Haydarpaşa’ya kıyan Taksim’e de kıyabilir. Belediye Taksim’de de otel-iş merkezi bir yapı ile meydanı daraltma düşüncesinde. Neden? Çünkü İstanbul’a büyük meydan yapmaya korkuyorlar. Oysa ki, Taksim Gezi Parkı bugünkü haliyle kalabilir; hatta daha da büyütülebilir. Demokrasilerde halk, bu tür meydanlarda toplanır.
İstiklal Caddesi’nden yeni meydana geçişte insanlar birerli kol yürüyebilecekler. Yani tek sıra halinde. Halk perişan olacak!
Asıl yapılması gereken: Taksim’de ilk ve son durak yaptırılmamalı otobüslere. Belediye ulaşımı ring seferlerle uygulanırsa Taksim’de trafik sıkışıklığı ortadan kaldırılır.
Son nokta: Her an yıkılacak, eski yapılara el dokundurtmayan Anıtlar Kurulu, neden acaba Taksim’de yeni yapılanmaya onay verdi dersiniz?”
(Taksim Gezi Parkı korunsun başvurusu için
taksimplatformu.org’u izleyiniz)
Dindar mı kindar mı
TÜRKİYE’de AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından beri ‘dindar’ olmuş mudur bilemem ama ‘kindar’ nüfusunda önemli artış olduğundan eminim.
Artık her kurum ve toplum kesimi birbirine kin duyar hale geldi. Tartışma ve üzerinde soru işareti yaratılmayan hiçbir konu ve kurum neredeyse kalmadı. Ordu, medya, ekonomi, yargı, spor, bilim vb. her alanda bir hesaplaşma ve kindarlaşma yaşandı.
Bu kindarlaşmanın toplumda derin yaralar açtığını ve toplumsal güveni zedelediğini biliyor musunuz? Ersoy ÖNGÜN
İki Mustafam’a dokunma!
DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi diyor ki:
“Başbakan ve AKP’li bazı yöneticilerin yaptıkları açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine dinamit koymakla eşdeğer olup Cumhuriyet’le hesaplaşma görüntüsü vermektedir. Halkımız, büyük bir sevgi ile iki Mustafa’yı yüreğinde taşımıştır. Bunlardan birisi Peygamberimiz Muhammed Mustafa, diğeri de Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ey AKP, iki Mustafam’a da dokunma.”
- LDP Genel Başkanı Cem Toker: Temel birey hak ve özgürlüklerini ihlal etmeden, ayrımcılık yapmadan ve yaşam tarzı dayatmadan bunu nasıl yapacağını bilmek hakkımızdır. Türk milleti, Başbakan’a maaşını ülkeyi yönetsin diye veriyor, vatandaşın kalbini, beynini yönetsin diye değil.
Paylaş