CHP’de kongre takvimi başlaması ile birlikte, partideki ayak oyunlarıda başladı. Sizden ricam bu konuyu yazmanız.
Türkiye’de bulunan tüm partilerde değişmez bir lider ve çevresinin egemenliği vardır. Bu egemenlik siyasi partiler yasasından kaynaklandığı gibi diğer yandan parti yöneticilerinin kendi demokrasi anlayışından da kaynaklanmaktadır. Hangi partide olursa olsun bir kere genel başkanlık koltuğuna oturan birini, kendi istemediği sürece bir daha oradan mümkün olmuyor. Bu nasıl oluyor diyecek olursa şöyle izah etmek mümkün. Seni ben seçiyorum sen de beni seçeceksin formülüyle izah edebiliriz. Bu işin başlangıcı mahallelerden başlıyor. Mahalle delegelerinin belirlenmesi sırasında en itaatkar en sağdık olanlar mahalle delegesi olarak belirleniyor. Sadık, itaatkar delegelerle yapılan ilçe kongrelerinde genel merkezin işaret ettiği yönetimlerin seçilmesi sağlanmış oluyor. İlçe kongrelerinde daha, daha da sadık olanlar il kongre delegesi olarak belirleniyor. Daha da sadık daha itaatkar olanlarla yapılan il konresinde yine genel merkezin işaret ettiği yönetimlerin seçilmesi sağlanıyor. İl kongresinde ise genel merkeze sadıklıkları, itaatları testden geçirilmiş emir komutadan asla ayrılmayacak olanlar Kurultay delegesi olarak belirleniyor. Bu şekilde belirlenen kongre delegeleri ile mevcut genel başkanları yerinden etmek asla ve asla mümkün olamıyor. Geçmişte yapılan tüm yerel yada genel seçimleri kaybetmiş olsalar dahi bu tür insanlar bırakıp gitme erdemini göstermiyor. CHP’de kongre takvimi başladı. Yukarda sıraladığım delege atamaları aynen gerçekleşmekte. Ailemde 5 kişi Ankara Yenimahalle ilçesinin kayıtlı üyesi olmasına rağmen delege atanmasından (seçim demiyorum çünkü yapılan seçim değil, tiyatro) haberimiz olmadı. Haricen haberim olması üzerine gittiğimde ise mevcut ilçe yönetiminin yörüngesinde hareket edecek olan atanacak delege ve onların haber verilen yakınlarından başka kimse yoktu. İlçe başkanının, mahallede ikamet etmeyen yakınların delege atandığını görmek bende Türkiye değişir, CHP değişmez fikrini uyandırdı. Yunus BÜLBÜL-Batıkent
Dik duralım
BELÇİKA Başbakanı Van Rompuy’un AB ‘başkanı’ seçilmesi için “Dağ fare doğurdu” demek doğru olur . Zaten başka bir sonuç beklemek; Tony Blair’e şans tanımak veya Lüksemburg Başbakanı Juncker’in seçilebileceğini düşünmek biraz hayaldi... Eski Letonya Cumhurbaşkanının -kadın aday olarak bazı ülkelerden destek almış olmasına karşın- hiçbir şansı yoktu. Günümüz (geçmişte de öyleydi ya) Avrupa liderlerinin kendilerini gölgede bırakacak, imajları için tehlikeli rakip olacak adayı veya adayları kabul etmelerini beklemek biraz saflık olurdu. Ama tabii yakında yürürlüğe girecek olan Lizbon Sözleşmesine göre Avrupa’ya bir ‘başkan’ gerekiyordu ve bu ‘başkan’ bulundu: Van Rompuy! Destek mi dediniz Sarkozy ve Merkel destekliyor ya, daha ne istersiniz ? Yeni ‘başkan’ın, başka konularda pek fazla söz sahibi olamayacağından, Merkel ve Sarkozy’nin de desteği olduğu için Türkiye-AB konusunda kendini ve ‘başkanlığını’ ispatlamak ve Türkiye karşıtı diğer bazı ülkelere de hoş görünme çabasıyla bir demeç veya politik tutumla, zaten ihtilâflı konuların bulunduğu Türkiye-AB sürecini olumsuz etkileme olasılığını aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Çünkü yeni ‘başkanın’ Türkiye’nin AB adaylığı konusundaki geçmiş tutum ve beyanatı pek cesaret vermiyor. Bekleyip görelim ama yeni ‘başkanın’ Türkiye ile ilgili olumsuz bir tutumu karşısında da anında ‘dik durmamız’ gerektiğini unutmayalım! Avrupalı bunun anlamını bilir... Muammer TOPALOĞLU-Avrupa Konseyi (E) Protokol Müdürü
TOKİ gerçek dışı açıklama yapmamalı
KÖŞENİZDE biz TOKİ Örencik Konutlarında oturmaya çalışan kişilere de yer verdiniz. Çok teşekkür ederiz. Sorunlarımızı dile getirmenizin ardından TOKİ yetkilileri bir açıklama göndermiş ve yazılanların birçoğunun aslında belirtildiği gibi olmadığını kaydetmiş. Yani pes artık... İnsanlar yemeyip içmeyip biz TOKİ’yi nasıl karalarız diye mi düşünüyor. Açıklamada, C ve L bloklarda gaz aboneliklerinde sorun olmadığı yazıyor. Ya ben başka birinin evinde oturuyorum, ya da apartmana yanlış harf takmışlar. Ayrıca ben evimi TOKİ’den aldım. Yok efendim firmalar suçluymuş, onlar hata yapmış. E peki adama sormazlar mı, sen bu evleri teslim alırken bu hataları görmedin mi, bu hatalar olmasına karşın neden teslim ettin? Ben ve Örencik sakini birçok arkadaşım, bilgi edinme hakkı kapsamında haftalardır TOKİ’ye yazı gönderiyoruz. Yanıt olarak ne geldi biliyor musunuz, matbu hazırlanmış bir açıklama: “2 ve 4. etaplarda hafta içinde abonelikler başlayacaktır, su ve elektrik konusunda hafta başında abonelik işlemlerine geçilecektir. Vb, vb” Bu yanıtlar yaklaşık 1 ay önce gönderildi ve hala birçok kişinin gaz aboneliği yok. Su şebekeye bağlanmadı, tankerle depolara dolduruluyor. Suyun ne olduğu da belli değil. Elektrik yeni şebekeye bağlandı ancak hala abonelik yapılamıyor. Yani TOKİ’nin vatandaşa eziyet etmesi neyse de, bir de pişkin pişkin yalan söylemesi gerçekten ayıp. Bize birileri çıkıp “Biz gazı, suyu, elektriği şu nedenlerle, şu tarihte verebiliyoruz, dileyen o süreden sonra otursun ve taksitini ödesin” denseydi hiçbir sorun olmazdı. Ama klasik oyalama taktiği ile kışın ortasına geldik. Allahtan gariban yazı uzun sürdü. Sayın Bayer siz yılların gazetecisisiniz. Ankara büronuzdan bir arkadaşı gönderin Örencik’e, vatandaşlara gaz, su, elektrik olup olmadığını sorsun. Küçük tüpleri, elektrikli ısıtıcıları, odun sobalarını görsün. Aski’yi, Bedaş’ı, Ego’yu arasın oralardan bilgi alsın. Bakalım gerçekler ne? Dileğimi tekrarlıyorum, “Bizi bu hale düşüren arkadaşlar, sıcacık evlerinde otururken, en mutlu anlarında üşüyen çocuklarımızı gözlerinin önüne getirsinler. Gökhan SUNAL
Devri-kömür
FAHİŞ fiyatı yüzünden doğalgazla ısınma devri bitti! Ankara, 1970’li yıllara döndü, havası kirlendi! Nereden geldiği meçhul kalitesiz kömüre rağbet arttı! Yardım alan almayan soba kurdu. Nefes almak zorlaştı, boğazlar yandı! Yedi sene önce hayal bile etmediğini millete yaşattılar ya, sebep olanları ‘tebrik etmek’ lazım! Çetin TOROS