Türkiye coğrafyasının % 3’üne % 20 nüfus olur mu

İSTANBUL’da yıllık nüfus artışı % 3.5 dolayında olurken araba artışı ise % 16’yı buluyor. Bir de rant amaçlı imar yoğunluğunu hesap edin.

Haberin Devamı

Bu noktada hangi yolları yaparsanız yapın, isterseniz ‘İstanbul Boğazı’nın üzerini betonla kapatın, bu anlayışla İstanbul’un ulaşım ve trafik sorununu çözemezsiniz.
Ayrıca otomobillerin köprü geçişlerindeki insan taşıma payı % 24 olmasına karşın, araç trafiğindeki payları ise % 82’dir. Açıkçası köprüler yolcuları değil otomobilleri taşımaktadır.
Bugün İstanbul’un yollarının günlük kapasitesi 1.300.000 araç olmasına karşın, İstanbul yollarında 2.350.000 araç bulunmaktadır. Trafiğe çıkan araç sayısı da her geçen gün arttığına göre, var olan anlayışla İstanbul’un ulaşımı ve trafik sorununu çözemezsiniz. Üstelik İstanbul’un temel ulaşım sorunu sadece köprülerde değil, kent merkezlerinde ortaya çıkmaktadır. O zaman hangi köprüyü yaparsanız yapın sorun azalmayacak, daha da artacaktır. Üstelik 3. köprünün yapılmasıyla 2 milyon ağaçın kesilmesini, egzoz gazlarının çevreyi daha nasıl kirletileceği.. ekolojik dengenin bozulacağı.. yeni yapılaşmalarla birlikte baskı altına girecek İstanbul’un nüfusunun 20 milyonu bulacağı düşünülürse durumun vahim bir noktaya gireceği ortada.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe bu konuda ciddi uyarılar yapıyor ve “3. köprüyü yapmak İstanbul’a yapılacak en büyük kötülüktür” diyor.
(Bugün 12.00’de Kadıköy Tepe Nautilus’ta 3. Köprüye Hayır eylemi yapılacak.)
TRAKYA’DA İSYAN
İSTANBUL’un baskısı Trakya’da yağmayı daha da hızlandıracak.
Dün Kırklareli’nde Marmara Çevre Platformu’nun, İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi’nin yaptığı 1/100 bin ve buna bağlı olarak 1/25 binlik planların Trakya’yı nasıl yaşanmaz bir hale getireceği konusundaki bir uyarı toplantısı vardı. Prof. Osman İnci, Prof. Emre Aysu ve Yard. Doç. Hakan Okursoy, her iki planı irdelerken, toprak ve suların nasıl elden gideceğini vurguladılar. Av. Bülent Kaçar, planlardaki hukuksal durumu sergiledi. Prof. Dr. Faruk Yılmaz’ın kanser vakaları konusunda söyledikleri dikkat çekiciydi. Pilot bölge olarak Çorlu’da araştırma yapılıyormuş.
Özetle, Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli il genel meclisleri ile il belediye meclislerinin, ‘Trakya’yı İstanbul’un arka bahçesi yapmayı amaçlayan bu planların onaylanmasıyla, Trakya’daki hava sıcaklığının daha da artacak... 15 yıl önce 180 olan su seviyeleri 300-400 metreye inecek... Tarımda üretim düşecek... Evet, Türkiye coğrafyasının (776 bin kilometrekarenin) % 3’nü oluşturan (İstanbul dahil) Avrupa topraklarında bugünkü nüfus oranı 73 milyonun % 20’sini oluşturursa, bu küçük coğrafya bu yükü taşıyabilir mi?
Belediye Başkanları ve İl Genel Meclisi’nin başkan ve üyeleri CHP’nin elinde olduğuna göre, bu üyelerin ortak bir karar için hepsinin Genel Merkez politikalarına uygun bir eğitimden geçirilmesi gerekiyor.
(Dikkat, bazı belediye başkanları bu başıbozukluk karşısında AKP’ye geçerse kimse şaşırmamalıdır.) Bu arada, yatırım projeleri için yeni kurulan Kalkınma Ajansları’nın dış gezileri de dikkate değer.
Trakya’daki vahim durumu yazmaya devam edeceğiz.

Haberin Devamı

MHP ‘ballı kadro’yu sordu

Haberin Devamı

ÇEVRE ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde geçen haftaki görüşmelerde, MHP’li bir vekil uyardı. “Sizin yazdığınız bir konu vardı, onu MHP grubu adına MHP Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu gündeme getirdi. Haberiniz var mı?” dedi. Çobanoğlu, Türkiye’de doğal dengenin nasıl bozulduğunu anlatıyor, toprak rantının arkasındaki gerçekleri gündeme getiriyor: “2010 Haziran ayında, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 16. maddesi değiştirilerek hafriyat alanlarının Büyükşehir Belediyesi’ne ve diğer belediyelere devredileceğine dair bir kanun çıktı ve 2010 Eylül ayında da Orman Genel Müdürlüğü bunun uygulama yönetmeliğini çıkardı.”
Çobanoğlu, bu yasal gelişmeler ve düzenlemeler olurken esas skandala değiniyor: “İBB Çevre Koruma Dairesi Başkanlığı’na da Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan bir genel müdür muavini atanıyor. Cevat Yaman... Yine, bu daire başkanlığının bu hafriyat işlerini yürütecek şube müdürlüğüne de 1976 Afyon Şuhut doğumlu Türker Eroğlu isimli bir kişi atanıyor. Şu anda da bu görevlerini sürdürmekteler. Acaba tesadüf mü diyorum?
Sayın Bakan (Eroğlu) bu konuda çok ciddi bir gayret sarf etti, kendisi İBB’den gelme, toprak döküm yerlerinin Büyükşehir Belediyesi’ne verilmesiyle ilgili bu gayretleri oldu ama hemen akabinde de, bu düzenlemeler yapıldıktan sonra da, hem Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan hem kendi memleketinden, soyismi de kendisiyle aynı olan bir şahsın buraya atanmasının tesadüf müdür?
Orman İdaresi’nin gelirlerinin Büyükşehir’e aktarılması çok ciddi kayıplar oluşturmuştur.
Bu konuda, hem kendi faaliyet alanları içerisinde yaptığı ihalelerde, hem çevreyi düzenleyip TOKİ’ye çok ciddi paralar kazandırmalarına rağmen, Orman Genel Müdürlüğü bu paralardan mahrum bırakılmıştır ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü yıllar sonra zarar etme noktasına getirilmiştir.
İBB’nin Çevre Koruma Müdürü Türker Eroğlu, önce Çevre ve Orman Bakanlığı’nda 2009 yılında istisnai kadrodan (özel kalem müdürü) memur yapılmış, yaklaşık bir yıl sonra Haziran 2009’da İBB’ye geçiş yaparak henüz daha bir yıllık memur iken belediye başkanlığında aynı ayda Çevre Koruma Müdürlüğü’ne atanıyor.
İstanbul’daki ormanlık sahalardaki maden ocaklarına dökülecek hafriyat toprağının yönetim yetkisi Orman Genel Müdürlüğü’nden alınarak belediyenin müdürlüğüne ihalesiz olarak istediği kişilere de verilebilecek şekilde devredildi.”
Bakandan açık yanıt bekleniyor.

Haberin Devamı

‘Japon Yeni’ meğer bizi kazıklıyormuş

2008 Ağustos ayında Japon Yeni kredisi çektik (çektirdiler). Baştan alayım. Bankaya kredi için başvurduk, TL olarak başvuruyu onaylamadılar; geliriniz yetmiyor diye... Kendileri Japon Yeni ile olursa geliriniz yetiyor, dediler. Biz de almak istemedik. 15 yıldan beri Japon Yeni artmıyor. Artsa bile en fazla arttığı krizlerde % 40 arttı diyerek, kredi verebiliriz. % 40 artışta bile TL bazında eşit oluyor, dediler.
Aldık daha bir ayı geçmeden kriz patlak verdi. Ve kur % 60 arttı. Şu anda artış % 80 oldu. Ödememiz gereken rakam 980 TL’den 1650 TL’ye çıktı. Vadeyi uzatalım dedik, dövizle kredi işlemlerini devlet yasakladı diyerek reddettiler. TL’ye geçelim dedik. 60 taksitten 27. taksidi (43.000 TL toplam) ödedik. Çektiğim, 52.000 TL idi. Hâlâ 53.000 TL borcumuz olduğu söylendi.
İşin içinden çıkamaz hale geldik.
(Japon emekliler paralarını, fonlar üzerinden bize yatırarak paralarını koruyorlardı. Demek asıl kazığı biz yiyormuşuz. Y.B.)
Ahmet ÜN

Yazarın Tüm Yazıları