Yalçın Bayer: Türk turizmi baltalanıyor ABD'li aileye rezil oldum

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

ABD'de değişim öğrencisi olarak bir yıl okudum. Orada bir sene boyunca yanında kaldığım aile bu yıl temmuz ayı başında beni ve ailemi ziyaret etmek için Türkiye'ye geldi. Ülkemizin güzelliklerini göstermek için misafirlerimizi Ankara Resim Heykel Müzesi ve Etnografya Müzesi'ne götürdük. Fakat burada hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü müze tadilat nedeniyle kapalıydı. Tadilatın yaz sezonu gibi turistik bir dönemde yapılması dehşet verici... Neden bu tür işler kışın yapılmaz? Ankara'dan kalbimiz buruk ayrıldık ve Bergama'ya gittik. Turistler için Discovery tarafından hazırlanan kitapta Bergama'nın yaz sezonu için kapanış saatleri 18.30 olarak belirtilmişti. Ama ne yazık ki, temmuzun ortasında kış sezonuna geçilmiş ve saat 17.00'de kapanmıştı. Aynı yöredeki Efes Harabeleri ile Meryem Ana 18.30'da kapanmasına rağmen buranın böyle erken bir saatte kapanmasını anlayamadım.

Buradaki manzarayı görmenizi isterdim. İçeride kalan insan var mı yok mu, demeden kapısına kilit vurulmuştu. İçerde mahsur kalan turistler tezgáhlarda satış yapan kişilerin yardımıyla ve üst üste konulan birkaç sandalyeye basarak dışarı çıkabildiler.

Bu olaylar hem bir Türk vatandaşı olarak beni fazlasıyla üzdü, hem de yabancı insanlar yanında yüzümüzün kızarmasına neden oldu.

21. yüzyılın Türkiye'sine nasıl bunlar yakışmıyorsa, bir Türk vatandaşına da bunlara kayıtsız kalmak yakışmazdı.

Bunları gerekli makamlarla ve vatandaşlarımızla paylaşarak Türkiye'yi daha aydınlık bir geleceğe taşıyabileceğimizi umuyorum.

Bu tür sorumsuzluğu, turist sayısının azaldığından yakınan yetkililer hiç görmüyorlar mı?

Nazlı Zeynep EGEMEN-ANKARA

Bir haciz öyküsü

‘AVUKAT bunu yaparsa cahili ne yapmaz ki’ (30.7.2000) başlıklı Köksal Satır imzalı yazıya, Halil Tekstil AŞ'nin avukatları Nimet Özkan, Ramis Okur ve Abdullah Güler ortak bir açıklama gönderdiler. İddiaya karşılık söylenen şu:

Taksit borcunu ödemeyen Köksal Satır'a Beyoğlu 5. İcra Müdürlüğü'nden ödeme emri çıkartıldı. Ancak borcunu şimdilik ödeyecek durumda olmadığını, süreye ihtiyacı olduğunu bildirdi. Avukatlar, Sarı'nın talep ettiği makul süreyi kendisine tanıdılar. Borcunu yine ödememesi nedeniyle haciz için karar aldırıldı. Kararın infazı için Satır'ın, kredi kartı üyelik sözleşmesinde yer alan adresine gidildiğinde taşındığı öğrenildi. Satır, 'kötü niyetli' olarak adres değişikliği için bildirimde bulunmamıştı. Avukatlar daha sonra yeni bir adres saptadılar, ancak kendisi yoktu. Evde annesi olmasına rağmen avukatlar 'iyi niyetle' davranarak, haciz işlemi yaptırmadılar. Bunun üzerine avukatlar, annesiyle birlikte Satır'ın işyerine gittiler. Avukatlara göre, 'Satır hırçınlaştı, haciz yapamayacakları' tehdidinde bulundu. Ancak borçlu psikolojisi nedeniyle bu davranışı normal karşılayarak, borcun ödemesini ihtar edip herhangi bir işlem yaptırmadılar.''

Ayrıca, ‘‘Satır, tarafımızdan haciz için sarfolunan giderleri fatura veya makbuzunu istemektedir. Eğer bir avukata veya hukukçuya başvursa idi, alacaklı tarafta böyle bir makbuzun olamayacağını, bu giderlerin uygulamada haciz zaptına geçirildiğini öğrenecekti. Ancak borçlumuz, borcunu ödeme düşüncesinden ziyade ödememe yollarını araştırdığı için bu şekilde hareket etmiştir’’ diyen avukatlar, icra takibinin sürdüğünü ve borcun hálá ödenmediğini belirterek, anlaşmazlıklar için hak arama yolunun mahkemeler olduğunu hatırlatıyorlar.

Kim bu bürokrat?

ADANA'da çıkan dünkü 'Ekspres' Gazetesi'nin 1. sayfasını fakslamış bir okurumuz... ‘‘Bunları okuyun, siz de bilgi sahibi olun?’’ diyor. İlginç iddialar içeren haberin, suç olabileceği düşüncesiyle başlığını bir yana bırakırsak, birkaç cümle aktarmak istiyoruz:

‘‘O, 1989'da özel bir firmada SSK bordrosuna göre 64 bin lira maaş alan bir mübayaa işçisiydi. Sonra Özal'ın önemli bir bürokratı oldu, şimdilerde Amerika'nın en lüks gökdeleninde daire sahibi... Öyle bir servet ki, 'annemin çıkını vardı', 'babamdan miras kaldı' türden değil. Bu servet dudakları uçuklatacak. Türkiye'yi sarsacak bir olayı tüm ayrıntılarıyla aktarmaya devam edeceğiz...’’

Merak eden 'Ekspres'i izler, bu bürokratın kim olduğunu öğrenir.

Altın Koza'ya açıklama

‘‘ALTIN Koza Film Festivali bir firmaya peşkeş çekildi... Ömer Bilgin, festivalci oldu’’ (14.6.2000) başlıklı yazımız üzerine İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi ve Basın Müşaviri Mithat Dumanlı şu açıklamayı yaptı:

‘‘Yazınız yetkililere incelettirilmiş olup gelen cevabı yazıda; ‘Bu yıl 12'incisi yapılacak olan Adana Altın Koza Film Kültür ve Sanat Festivali için Adana Büyükşehir Belediye bütçesinden ödenek ayrılmadığı, festivalin sponsorluk kanalıyla belediyeden para çıkmadan yaptırılması cihetine gidildiği, Ankara'da faaliyet gösteren İnternet şirketine sadece sponsor bulma konusunda yetki verildiği, adı geçen firmanın sponsor bulması halinde belediye ile firma arasında sözleşme yapılarak festivalin gerçekleştirilmesi cihetine gidileceği' bildirilmektedir.’’

Bu açıklama sadece ’sponsorluk' konusuyla yetersiz kalıyor... Belediyenin yetki yazısında 'Festivalin gerçekleştirilmesi için tüm girişimlerde yetkili kılınmıştır' ifadesi konusunda bir açıklama olması gerekmiyor mu Sayın Dumanlı...

Mafya-taksi

ŞU günlerde yoğun bir turist trafiği yaşayan Dalaman Havalimanı'ndaki 'taksi terörü'ne dikkat çekmek istiyoruz.

Elimizde A grubu acente belgesi olmasına karşın sürekli olarak bu taksiciler tarafından rahatsız ediliyoruz. Takip ediliyor, bizlere kötü kötü bakılıyor. Aldığımız müşteriyi nereye götürdüğümüzü soruyorlar; gerekirse sizleri dövüyorlar.

Bunun örneklerini geçen haftalarda yaşadık.

Bu ‘mafyavari’ taksicilerden gerçekten bunaldık.

Başlarında ne babasıysa bir 'baba' varmış...

Güvenlik görevlileri de bunlara dur diyemiyor. Lütfen bu şikáyetimizi yazarsanız, emniyet yetkilileri harekete geçer ve dolayısıyla birçok insana yardımcı olursunuz.

S. KARA-FETHİYE

Türkçe özürlüsü

AŞAĞIDAKİ resmi ilan, 30.7.2000'de Milliyet'te yayınlanmış...

İzmir'den C. Şefik Koldaş, ‘‘Türkçenin bu denli kötü kullanımına benzer bir örnek bulunamaz. Sanıyorum ki, okuyanlar da paylaşacaktır. Bu konuyu Sayın İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a da duyurdum’’ diyor. ‘‘Sultanbeyli Kaymakamlığı'ndan’’ başlıklı ilan şöyle:

‘‘Sultanbeyli Belediye başkanı Yahya Karakaya İçişleri Bakanı tarafından verilen 04.06.2000 tarih ve 151 sayılı Soruşturma izni verilmesine ilişkin kararın bir örneği kapalı zarf içerisinde İçişleri Bakanlığı'nın 12.05.2000 gün ve 27 37 sayılı yazısı adı geçen adresinde bulunamadığından 7201 sayılı tebligat kanunu gereğince ilgiliye tebliği ilanen duyurulur.’’

Ne denilmek istendiğini anladınız mı? Anlamadıysanız, Sultanbeyli Kaymakamı pek tabii gereğini yapacaktır. Bunu kim yazdıysa kulağını çekecektir.

Yazarın Tüm Yazıları