12 Eylül darbesi emekçilerin, emeklilerin ve işsizlerin kimyasını bozdu. Herkes bulduğuyla yetiniyor. Emeğinin karşılığını istemiyor. Öyle ya atalarımız umduğunla değil bulduğunla yetin demişti. Atalarımızın isteğini fazlasıyla yerine getiren bir toplum olduk.
En büyük konfederasyonumuz Türk-İş’e bağlı 300 bin işçi için toplu sözleşme görüşmeleri uzayınca sayın genel başkan bir gürledi bir gürledi. Türkiye yerinden oynadı. Ankara’da deprem oluyor sanıldı. Öyle ya Genel Başkan ücretleri yüzde 100 artırıp işçileri çarşıya, pazara çıkaracak alışveriş yaptırıp krizi önleyecekti! Sayın Başbakan gücümüz yok, isterlerse greve gitsinler restini çekince yelkenler fora, sayın Genel Başkan Kumlu, kum fırtınasına yakalandı, krizi önleme projesi de yan yattı. Yüce devletimizin gücü işçiye, emekliye gelince yok. (Kendileri 10 bin lira aylık alırken) Hamdolsun devletimiz güçlü, kimse merak buyurmasın!
1980 yılında nüfusumuz 42 milyon, sendikalara üye işçi sayısı 2.5 milyon. Bugün nüfusumuz 72 milyon sendikalara üye sayısı 750 bin.
Bugünkü nüfusumuza göre sendikalara kayıtlı üye sayısı 5 milyon olması gerekirdi. İşçilerin, sendikaya üye olması işveren tarafından engelleniyor. Anlı şanlı konfederasyonlar bulduğunuzla yetineceğinize işçinin örgütlenmesi önündeki engelleri kaldırmaya çalışsanıza... Takılmışsınız odalar birliğine ve işveren sendikasının kuyruğuna; 750 bin üye ile krizi önleyeceksiniz.
İşçiye kaç kuruş zam aldırdınızda bunu yapacaksınız?
Çin’deki çalışma yaşamını insan halkları gözetilmediği için eleştiriyoruz. Ülkemiz sözde demokratik, sözde AB’ye girmeye çalışıyoruz.
Neden Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO), ülkemizi kara listeye aldı. Ülkemizdeki çalışma yaşamı AB standartlarına uygun değil de ondan...
İşçinin örgütlenmesini, sendikalara üye olması engelleniyorda onun için.
Sendikalar bulduğuyla yetiniyor, afiyet olsun.
Tacettin KORKUT
Çiçek devri
ANKARA’da ’çiçek devri’ yaşanıyor. Her yere, kilometrelerce yollara çicek dikiliyor. Hani su sorunu vardı. Hani küresel ısınma hani su tasarufu doğru ya o geçen seneydi. Ne çabuk unuttuk. Ha birde alelacele Kesikköprü’den kilometrelerce yerden su getirdik. Onu da kullanmıyoruz. Ya birileri bizle dalga geçiyor ve de içilemeyecek suyu 6 aylığına getirip trilyonları götürüyor.
O parayla metrolar bitmez miydi.
İnsanlar layık olduğu şekilde yönetilir.
Hadi BENLİOĞLU
Heykel mi semaver mi
"AKP hükümeti Cumhuriyet dönemine ve kurumlarına saldırılarını bağlı belediyeleri eliyle de sürdürüyor.
Önce tren garları değiştirilmeye, yıkılmaya başlanmıştı; şimdi ise garlar satılıyor.
Saldırının son örneği Gençlik Parkı’nda yaşanmaktadır.
Gençlik Parkı’nda kadın bedeni yontuları vahşice ortadan kaldırıldı. Büyük köprü yıkıldı. Küçük tren ortadan kaldırıldı. Gemi biçimli çay bahçesi yıkıldı. Onarım adı altında tanınmaz duruma getirilen parkta Cumhuriyet’i, Atatürk dönemini (o altın çağı) anımsatan ne varsa yerle bir edildi.
Gelecek kuşakların, onurlu tarihleriyle ilgili övünebilecekleri hiçbir şey anımsamamalarına çalışılıyor.
Bu ülkede hiç mi demokratik kitle örgütü, hiç mi meslek örgütü yok? Yasal yollara neden başvurulmaz?
Ankara Aydınlığı Girişimi olarak demokratik kitle örgütlerini, meslek kuruluşlarını, Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırıyoruz.
Cumhuriyet ve Atatürk dönemine alçakça, sinsice yapılan bu saldırıları kınıyoruz.
Bu bilgileri edindiğimiz sorumlu gazeteci Işık Kansu’ya ve Ümit Sarıaslan’a çok teşekkür ederiz."
CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ne diyordu:
"Kamuoyu duyarlı olmak zorunda.Yoksa o yontuların yerinde çaydanlık ya da semaver görebiliriz."
GÜNÜN SÖZÜ
"Bir araya gelebilmek başlangıç, bir arada kalabilmek ilerlemektir. Ancak gerçek başarı, birlikte çalışabilmektir."