Yalçın Bayer: Turizmin neresindeyiz?

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Türkiye'de her yıl turizmi patlatmak ádet halini aldı... Bu pembe rüya ‘‘balon’’ ya da ‘‘mısır’’ patlatmakla nedense ayırt edilemez. Turizm şuuru gelişmeyen Türkiye'de birbiri ardına meydanlara inen uçak dolusu turist,‘‘çantada keklik’’ ya da ‘‘yolunacak kaz’’ olarak görülür. Sonra da tarih, güneş ve deniz üçgenini içeren bu verimli sektördeki pay bir türlü paraya çevrilemez. Çünkü organizasyon bozukluğu ve de her tarafın pisliğinin göz ardı edildiği Türkiye'de hiç kimse üzerine düşen görevi yerine getirmesini bilmez. Ama ‘‘altın yumurtlayan tavukla’’ sadece övünülür. Ancak Türkiye artık inanmıyor...

İspanya, İtalya ve Yunanistan'ın turizm pastasını paylaşmalarına da böylece seyirci kalınır.

Uzağa gitmeyelim... Açıkça ifade etmek gerekirse; turizmi sanayileştiren komşu Yunanistan ‘‘işi bitirmiştir’’. Yunanistan başta Atina, Rodos, Girit olmak üzere adalarına rahat ve kolay ulaşımla vızır vızır turist taşımaktadır. Turistin istediği temizlik, beklediği ilgi ve hizmet kolayca yerine getirilmektedir. İmrenilecek bir düzeyde ağırlanan turist, çığırtkanlarla değil, güler yüzle karşılanmaktadır. Döner, lahmacun ve kokareç kokusundan söz etmek haksızlık olur. Gürültü yoktur. TV, radyo ve müzik aletlerini herkes kendisi seyretmekte ve dinlemektedir.

Oysa, üç tarafı denizle çevrili Türkiye için benzer aktiviteleri görmek, aynı şeyleri söylemek mümkün değildir.

Denizden habersiz kısa görüşlü politikacılarımız sadece laf üretmektedirler. Hangi feribotla Ege ve Akdeniz'i dolaşabilirsiniz? Unutulan denizciliğimize karşı karayollarımızdaki çile, trafik canavarıyla haşır neşir olunursa, turizmin ne olduğunu, turistin ne istediğini anladığımızı söyleyebilir misiniz?

Ülkemizin dışa açılan ilk turizm merkezlerinden olan ve ancak sorumsuz ve bilinçsiz bir yapılaşma haline dönüştürülen Kuşadası'nı yabancı tur operatörlerinin 2001 yılı programından çıkartmaları üzücü değildir diyebilir misiniz?

Turizm adına aşırı yapılaşma ile taş yığınına dönüştürülerek kooperatifçilikte adeta bir sayfiye kenti haline getirilen ve susuz yazı yaşıyan Bodrum için hak etmediği halde çöplükte yaşayan temiz bir yer demeniz mümkün müdür?

Turizm Bakanı'nın, genel başkanının refakatinde Almanya'da defile izlemek yerine sadece Yunan adalarını gezip gördükten sonra alacağı dersler vardır.

Sonsöz:

Turizmi beceremiyoruz... Onlar neler yapıyorlarsa, hiç olmazsa biz de bir nebze dahi olsa, eksilmeyen bir dikkatle yapmak durumunda olduğumuzun bilincine varmalıyız. Bu sektör, ülkemiz için özenle, ısrarla üzerinde durulmasını şart koşar. Aksi halde zaman kayıtsızlığı affetmez.

İki soru

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk Anayasa'da değişiklik yaparak Erbakan'ı affetmeye çalışacaklarını söylemiş. Erbakan'ın affından önce Türkiye'de iki tane sorunun sorulması lazım. Birinci soruyu Erbakan kendisine sormalı: ‘‘Ben buna değer miyim?’’ İkinci soruyu toplum olarak biz sormalıyız: ‘‘Erbakan buna değer mi?’’ Tüm yaşamını Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimini değiştirmeye adamış bu zat affa müstahak mı? Sayın Bakan, bunu hiç düşündün mü?

Tatişler ayıp ediyor

İZMİR'den okurumuz Müfit Ziya Koç anlatıyor: ‘‘Atatürk Organize Bölgesi No: 188'de bulunan Oğuz Tatiş'e ait İzmir Elektronik Sanayi (İ.E.S)'den 13. maddeden ihbarlı ve tazminatlı olarak işten çıkarıldım. Ancak işyerine bugüne kadar defalarca müracaat etmeme rağmen tarafıma hiçbir ödeme yapılmadı. Biraz araştırdıktan sonra işverenin benim çalıştığım dönemlerdeki zorunlu tasarruf parasını benden kesmelerine rağmen yatırmadıklarını tespit ettim. Sosyal haklarım da verilmemişti. Aynı şirkette çalışan karımın da parası verilmedi. Bu durumda olan çok sayıda arkadaş var.

Mahkemeye başvurdum. Mahkeme paranın ödenmesi yönünde karar verdi. Fakat ödenmedi. İcraya verdim. İcra memuru ile çalıştığım adrese gittiğimizde firmanın avukatları bize orasının İ.E.S olmadığını ve sözü geçen firmanın taşındığını söylediler. İcra memuru hiçbir işlem yapmadan geri döndü. Çünkü icra memuru ile avukatlar dosttu. Bunu anlayınca icra memurunu Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığı'na şikáyet ettim. Bir hafta sonra aynı icra memurunun yanına gittim. Memur beni 4-5 saat oyaladıktan sonra İ.E.S'ye gittik. Firmanın avukatları icra memuruna ‘‘Biz sizi sabah bekliyorduk’’ dediler. Bu arada icra memuru avukatım Murat Çim'i arayarak ne olur bu icraya gitmeyin talebinde bulunmuş. Fakat biz gittik. Yine icra memuru onların tarafında yer alarak hiçbir işlem yapmadı. Haklı olduğum davada İ.E.S'nin patronu Oğuz Tatiş nüfuzunu kullanarak benim gibi alnının teriyle çalışan işçilerin paralarını ödemiyor. Ben ne yapayım, kanun kimden yana, haklıdan mı, haksızdan mı?

Bu şirketin telefonu arandığında İ.E.S olduğu söyleniyor ve avukatların buradan taşındı dediği adres veriliyor.’’

Okurumuz, Özel Türk Kolejleri sahibi Bahattin Tatiş'e soruyor: Emeğe saygısı olmayan bir ailenin yetiştirdiği çocuklar, yarın bu ülkeye nasıl faydalı olur?

Foça'nın ruhuna Fatiha

İZMİR'in bir zamanlar şirin ilçesi Foça da sizlere ömür. İlçe turizm sezonu sonunda pislik içerisinde. Gelenlerin bıraktıkları naylon poşetler, sigara izmaritleri, çekirdek kabukları ve meşrubat kutularından geçilmiyor. Kıyılar adeta çöplük. Belediye Başkanı Ali İlcan, ‘‘Biz temizliyoruz gelenler kirletip gidiyor, artık bıktık’’ diyormuş. Limanın orta yerindeki Kapıbar gece üçlere kadar müzik çaldığı için kimse uyuyamıyormuş. Sahibi beli tabancalı bir MHP'liymiş, bütün resmi makamlar da kendisinden çekinirmiş. Gece polise bu gürültü şikáyet edildiğinde gelen ekipler barın önünden sadece bakıp geçerlermiş. Kaymakam Ahmet Ertürk'e, ‘‘Devlet bu tür adamlarla nasıl başedemiyor?’’ diye sorulduğunda ‘‘Devlet korkmaz’’ dermiş. Ama onlar yine sabaha kadar müziğin sesini sonuna kadar açarmış. Sadece bir yaz döneminde 13 kere tutanak tutulurmuş Kapıbar hakkında. Ama bir yerlerden, acaba kimden bu güç alınıyor da kaymakamlık işlem yapmıyor? İşte turizmimiz böyle çöküp gidiyor. Foçalılar artık geçmiş yıllardaki o canlı turizm sezonunu hayal olarak anımsıyorlar. Çünkü herkes kolektif suç işliyor.

Yazarın Tüm Yazıları