Paylaş
‘Ulaştırma Bakanlığı'nın yanlış uygulamalarıyla ilgili yazılarınızı büyük bir ilgi ile okuyorum. Çok üzülüyorum. Bizler çalışıp çabalayıp, bir değer yaratıyoruz, katma değer sağlayıp, istihdam sorununa katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Ama bazı kişiler ve kurumlar, devlet eliyle haksız desteklenerek, maddi varlıkları artacak, güç kazanacaklar, ama asıl emeği sarf eden kuruluşlar yarı yolda kalacak. Yok böyle bir şey. Bu nedenle turizm sektörünün önemli bir kolu olan Ulaştırma'ya verdiğiniz önemden dolayı size teşekkür ediyorum’’ diyor Antalya'dan bir turizm firmasının sahibi... Kimler için nasıl vurgunlar hazırlandığını Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'e şöyle aktarıyor:
‘‘İstanbul Havayolları Genel Müdürü Safi Ergin Bey'in 28.7.1999'da yazdıkları yerden göğe kadar haklı. Siz Safi Bey'in zehir zemberek bir açıklama yaptığını yazıyorsunuz. Sorunlar içinde yaşayanlar biliyor. Safi Bey çok kibar ifadeler kullanmış.
6.5.1999 günkü ‘(Hasan Basri) Aktan bakalım neyi açıklayacak?' başlıklı yazınızda, kendi şirketini yönetmek üzere eşyalarını toplayan bir genel müdürden söz ediyorsunuz (DHMİ Genel Müdürü Taner Küçükünsal). Ben de Sayın Öksüz'e incelemesi için yeni bir bilgi ve belge sunmak istiyorum:
TC Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Müdürlüğü'nün 16.4.1998 tarihli, Ulaştırma Bakanlığı'na hitaben yazılmış ve ‘özel turlar düzenleyen havayolu şirketlerine verilmek üzere prim ödenmesini' öngören faks mesajını okumanızı ve kimlerin bu genelge ile haksız kazanç sağladığını araştırmasını öneririm. İncelendiğinde, uçak başı verilen 1000 dolar teşvikin doğru adreslere gitmediği görülecektir. Maliye, handling firmalarının hesaplarını incelediğinde bu vurgun apaçık görülecektir.’’
(NOT: Sayın Öksüz'e bir soru da bizden... Dünkü Hürriyet'te 'Teftiş Rüşveti' haberinde, Teftiş Kurulu Başkanı'nın istekleri doğrultusunda, teftiş ettiği İzmir Bölge Müdürü Mustafa Küçükali'den 8 milyar rüşvet istediği haberi yer aldı. Şimdi akıllara şu geliyor; İstanbul Atatürk Havaalanı 3. pist ihalesinde Sadri Şener'e haksız kazanç sağlandığı yolundaki iddialar üzerine yapılan ve birkaç memurun 'usul hatası' yaptığına ilişkin müfettiş raporu ne derece sağlıklı acaba? Bu olay, bu şekilde geçiştirilebilir miydi?)
Çankaya'da skandal
BU ülkede, bana göre irticayı baş belası yapan iki kişi vardır; Demirel ve Ecevit. Türbanlı bir milletvekilini kabul eden Demirel, skandalın da babası olduğunu kanıtlamıştır.
Çankaya, türbanlı milletvekillerini kılı kıpırdamadan kabul ederse, irtica için mücadele zaten yitirilmiş demektir. Bunu asker de, sivil de böyle bilmelidir.
Çıkarı kadar laiklik, irtica yandaşlığıdır.
Çankara'da türban skandalından daha önemli haber olur mu?
Nurettin KAPTAN-ANKARA
Ege'de bir damla
EVRENSEL Kültür Merkezi'nden açıklama: ‘‘Dünyanın ve Türkiye'nin dört bir yanından 5000 gencin katılımıyla 13-23 Ağustos 1999 tarihleri arasında yapılacak Dünya Gençlerinin Ören Buluşması'nı gerçekleştirmek istiyoruz. Ancak Burhaniye Belediye Başkanı bu etkinliğin yapılmasını kabul etmedi. Bunun üzerine Edremit'in Zeytinli beldesinde yapmaya karar vererek gerekli girişimlerde bulunduk. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Sami Sönmez'den, ‘Sakıncalı bir durum görmedim. Olay Balıkesir Valiliğinin takdirindedir ve bu çerçevede görüşlerimizi yazdık' mesajını aldık. Vali Vekili Özay Peker ise böyle bir yazının kendilerine ulaşmadığını belirtiyor. Dolayısıyla ilgili makamlar topu birbirlerine atarak işi sürüncemede bırakıyorlar ve bu önemli etkinlik karşısında duyarsızlıklarını koruyorlar. Turizm sektöründe krizin yaşandığı bir dönemde yöre turizmini canlandıracak, ekonomik sıkıntı içinde olan yöre esnafına maddi katkı sağlayacak, pek çok ülke nezdinde Türkiye'yi tanıtacak 5000 gencin engellenmesini kabul etmiyoruz.’’
BAKAN Osman Durmuş'a; Niğde Sağlık Müdür Yardımcısı Mehmet Yaramış, odasında üç bozkurtlu tablo, parmağında bozkurtlu yüzük, kravatında üç hilalli iğne ile devlet dairesinde nasıl çalışır? Orası devletin bir kurumu mu, yoksa bir parti merkezi mi? Bu partizanlık sayılmaz mı?
ANKARA'dan Hüsnü Özdemir yazıyor: ‘‘Yol çizgileri sorunu korkunç boyutlara varmış durumda. Kızılay-Opera arası hariç Ankara'da trafik şeridi olan yol kalmadı. Hele Eskişehir yolu tam bir felaket. Büyükşehir Belediyesi yol çizgisinde kendilerine uymayan bir ideolojik yön mü görüyorlar?’’
Paylaş