SEÇİM sonuçları ile ilgili kuşkuları dile getiren cuma günkü ’İşte belgeniz’ başlıklı yazınız için çok teşekkür ederim. Son derece önemli bir konu bu... Bu haklı ve ciddi ’kuşku’ toplumsal vicdanı derinden yaralamakta ve demokrasiye olan inancı zedelemektedir.
Şimdi yapılacak iş çok basittir... Bunun demokrasinin özüne de aykırı olacağına kuşku yoktur.
YSK; partilerin, basının, sivil toplumun, üniversitelerin temsilcilerinden oluşan 20-25 kişilik tarafsız bir kurul oluşturur; (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da gözetimini dilerim) sondaj yöntemiyle 150 bini aşkın sandıktan diyelim binde 1’i olan 150 dolayında sandıkta oy pusulalarını basının gözü önünde yeniden açıkça sayar ve dökümünü yapar.
Bu sonuçlar, YSK bilgisayarına yüklenen verilerle karşılaştırılır.
Uyum varsa sorun yoktur. Çok ufak tefek, matematiksel/istatistiksel olarak görmezden gelinmesi olanaklı sapmalar dışındaki her uyumsuzluk açıklanmaya muhtaçtır. YSK bundan kaçmamalıdır. Zararın neresinden dönülürse kazançtır. Ulusun istencini şu veya bu yolla saptırmak bağışlanmaz bir tarihsel suçtur ve hesabı er ya da geç sorulur.
Ayrıca, ilçe seçim kurullarına ulaşan sayım sonuçlarının bilgisayara yüklenmesi, oradan il seçim kurullarına ulaştırılması ve oradan da YSK’ya aktarılarak işlenmesi ve Türkiye genel sonuçlarının elde edilmesi, şaşılacak bir hızla gerçekleştirilmiştir. Uzun yıllardır bilinçli bir bilgisayar kullanıcısı olmamın ötesinde, konuştuğum bilgisayar uzmanları, bu tablonun çok ciddi bir altyapı ile olanaklı olduğunu söylediler. Bu bakımdan YSK’dan, sistem ağ yapısının temel karakteristiklerini açıklamasını bekliyoruz. Kaç server kullanılmıştır, veri aktarım hızı nedir, gibi...
YSK ÇEKİNMEMELİDİR
Sandık sonuçları bilgisayar ortamına girildikten sonra sandık görevlileri ve bilgisayar operatörleri birer tutanak yaparak mutabık kaldıklarına göre YSK neden çekinmektedir? Kullanılan yazılım, hangi düzeylerde bu sonuçlara müdahale ve ’düzeltme’ yetkisi vermektedir? Bu kademeli yetkilendirmede kimlerin ne kapsamda yetkilendirilmiş şifreleri vardır?
Ve en son can alıcı soru:
Yazılım, dışarıdan (yurtdışı ya da içi!) herhangi bir sabotaj manipülasyonuna karşı nasıl korunmaktadır? Bu olasılık sıfıra indirgenmiş midir?
Bilindiği gibi son derece hünerli virüs yazılımları ile veya başkaca yöntemlerle bu olağanüstü korsanlık asla olasılık dışı değildir. Yazılım, diyelim 30 saniyede bir otomatik yedekleme (back up) yapmış mıdır? Eğer yaptı ise ardışık yedeklemelerde veriler arasında bir uyumsuzluk var mıdır; varsa nasıl açıklanmaktadır?
Tüm bu hususları bilmek, yurttaşlar olarak doğal hakkımızdır ve YSK da bir rejim bunalımından kaçınmak bakımından, kritik önemdeki bu sorulara açıklık getirerek kamuoyu vicdanını kemiren kuşkuları gidermekle Anayasal olarak yükümlüdür.
VEBAL ALTINDA KALMASINLAR
Görevden kaçınmak, sonuçlarını ağırlaştırmaktan başka bir sonuç doğurmayacak ve YSK’nın ağır vebalini altından kalkılmaz düzeye tırmandıracaktır. Bu arada, yaklaşan olası referandum ile 2009 yerel seçimleri için şimdiden, yapılan uyarıları dikkate alan son derece titiz bir hazırlığı, kamuoyunu bilgilendirerek YSK’dan beklemekteyiz.
Nobel Ekonomi ödüllü, Dünya Bankası eski 2. Başkanı Prof. Stiglitz,B. Clinton kabinesinde bakan iken, ABD Hazinesi’nin bir ’gizli’ belgesine ulaşmış ve vicdanını baskılayamayarak açıklamıştı.
Hiçbir yalanlama almayan bu metnin ilgili paragrafı ibreti-i alem için aşağıdadır:
"Satışlar (Rusya’da) çok güzeldi ve B. Yeltsin’in yeniden seçilmesi istendi. Bunun hileli bir seçim olup olmadığı ise o noktada hiç önemli değildi. İşin acı yanı, tüm bunların sonunda, Rusya’nın endüstriyel varlıklarının, ABD destekli Rus oligarşisinin eline geçmesi oldu. Böylece Rusya’nın ulusal geliri yarı yarıya azaldı." (http://www.zmag.org/Turkey/imdda.htm)
Prof. Dr. Ahmet SALTIK Ankara Üniversitesi
Öğretim Üyesi Partilerin sandık görevlileri erkenden gitti
1999 seçimlerinde sandık başkanıydım. Sandıklar açılıp oylar sayıldıktan hemen sonra parti görevlileri sonuçları bir an önce partilerine iletmek için boş tutanaklara imza atıp hepsi gittiler. Tutanaklara istediğim parti için istediğim oyu yazabilirdim. Yeter ki o sandıkta kullanılan toplam oy sayısı tutsun.
Bu konuda partiler tarafından sandık kurullarına bilgili ve sabırlı kişilerin görevlendirilmesi gerekli.
İsmet ÇELİK
İstanbul’un ’çevre’ raporu
İSTANBUL İl Çevre Müdürü Doç. Dr. Mehmet Emin Birpınar, İstanbul’daki bürokratlar arasında öne çıkan bir isim... Yıldız Teknik Üniversitesi Su Yapıları Kürsüsü’nde öğretim üyesi iken bu göreve getirildi. Varillerden ses kirliliğine kadar İstanbul’un en yaşamsal sorunlarının takipçisi...
Genel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi derken, tehlikeli şekilde gelişen ve kimsenin görmediği, görmek istemediği ’kurak yaz’ hakkında bir şeyler söylemek istiyor. Dobra dobra konuşmaktan çekinmiyor. "Çevre kirliliği siyaset kirliliğinin önüne geçti" diyebilen cesur bir bürokrat. Çevre kirliliği olduğu sürece yaşamamızı tehdit edeceğini ve bu konuda yürütülecek savaşım için herkese görev düştüğünü söylüyor.
Aklımıza gelenleri soruyoruz Birpınar’a...
- İstanbul’da ne var?
- Vurdumduymazlık var.
- Klorlu su!..
- Suda klor varsa, kimyasal açıdan su temiz demektir. Klorla mikrop aynı ortamda yaşayamaz.
- İçmek için...
- Çeşmeden gelen su klorlu ise temiz bir sudur. İçimi iyi olmayabilir ama bekletirseniz içebilirsiniz. Koku olmaz.
- İçme suyu arıtılırsa...
- Yine tehlikeli değildir; korkulmaması gerekir.
- Tahlil...
- İSKİ gibi biz de kontrol ediyoruz.
- Arıtma...
- Gerektiğinde TÜBİTAK’a gönderiyoruz tahlil için... Özellikle tehlikeli atıklar konusunda İSTAÇ doğru çalışıyor.
- İSKİ’nin arıtmasından çıkan ve medyada konu olan kirli çamur...
- Teknik açıdan doğru iş yapıyorlar; o ekranlarda gözüken ’çamur’un tehlikeli olmadığına dair raporlar var. Başka çareleri yok ki... Ama yine de bunun olmaması lazım.
(Birpınar’ın İstanbul’un çevre sorunları ile ilgili görüşlerini yayımlamaya devam edeceğiz.)