Tekel İçki’nin satışında muvazaa da sorgulanmalı

ÖZELLEŞTİRME işleminden sonraki süreç hukuken tartışmalıdır, 292 milyon dolar satış bedeli üzerinden özelleştirilen bir mamelekin, iki yıl içinde, 810 milyon dolar bedel ile satılma imkânının doğması, özelleştirme için tespit edilen bedelin ve bu bedel esas alınarak yapılan satış işlemini, ivazlar arasında açık bir nispetsizlik olması nedeniyle (değerinin çok altında satış-özelleştirme) ‘fahiş gabin’ ile malul hale getirmiş ve satış bedelinin tespitinde ‘esaslı hata’ya düşüldüğü ortaya çıkmıştır.

Piyasa değerinin çok altında yapıldığı anlaşılan blok satış yöntemi ile satış ve hemen iki yıl içinde, yaklaşık 4 kat bedel ile bir üçüncü tarafa devir işlemi, -devralan uluslararası şirketin, çok kısa bir süre önce yaklaşık, dörtte bir oranında daha düşük bedelle yapılan ihale ile ilgilenmemiş olmasının izahının yapmanın, (uluslararası piyasaları çok yakından takip etme imkânına sahip bu şirketlerin kendi menfaatleri konusundaki haklı hassasiyetleri nazara alındığında) uluslararası ticaretin olağan akışı içinde mümkün olması düşünülemeyeceğinden- muvazaalı hale gelmektedir. Her iki satış bedeli arasındaki fark, Tekel’in alkollü içki bölümünün, blok satış yöntemi ile özelleştirilmeyip adeta ‘batan geminin malı’ gibi satıldığını ortaya koymaktadır. Sendikalar, 4-C ile ilgili idari işlemi Danıştay denetimine götürürken, blok satış ve takip eden satış işlemindeki satış bedellerinin, satış işlemlerine hukuki etkisini -açık muvazaa şartları taşıyan hukuki muamelelerin zamanaşımından etkilenmeyecekleri hususunu da nazara alarak- tartışmaya açmak durumundadırlar.                      
S.Ö.

İstanbul Büyükşehir denetimden kaçıyor

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi CHP Meclis üyesi Bülent Soylan, Büyükşehir’le ilgili ciddi bir uyarıda bulunuyor: “Büyükşehir’in konsolide bütçesi bu yıl 18 milyar TL... Bunun üçte biri (6) merkeze ait; geri kalan 12 milyar, 24 şirket tarafından harcanıyor. Biz CHP grubu olarak bunların denetlenmesi konusunu genel görüşmeye açmak istedik. AKP’liler bunun denetlenemeyeceğini çünkü bu harcamaların TTK hükümlerine göre yapıldığını öne sürüyorlar ve de Belediye denetiminin sadece ‘belediyecilik işleri’ konusunda yapılabileceğini söylüyorlar. Yani Ulaşım, İDO, Halk Ekmek, İGDAŞ, İsfalt, İston, İspark, Hamidiye Su A.Ş. gibi toplam 24 şirketin yaptığı işler AKP’lilere göre belediye işi değil. O zaman ne? Yani, belediyeler bunları ‘ticaret’ yapmak için mi kurdu? Bunların Meclis’çe denetlenmesine gerek yok diyorlar. Halbuki bu şirketler kurulurken, sermayeleri arttırılırken, satılırken bu konuda karar için Belediye Meclisi’ne müracaat ediliyor, orada tartışılıyor. Bu şirketlerin mal ve hizmetlerinin fiyatları yine belediye başkanının yönlendirmesiyle belirleniyor. Dolayısıyla nereden bakılırsa bakılsın bunlar belediyecilik... Bu gizlemenin sebebi ne? Bunların sermayesi, halkın parası değil mi? Meclis halkın adına denetim yapmıyor mu? O zaman kimin malını kimden saklıyorsunuz?”

Yine Ajda ve Sezen konserleri tartışması�
 

KANADA’nın Montreal kentinden ‘bizimanadolu.com’ Genel Yayın Yönetmeni Ömer Özen yazıyor: ‘Konserlerin parası Tanıtma Fonu’ndan mı?’ başlıklı yazınızla ilgili Amerika’nın en büyük sivil toplum kuruluşu Turkish Forum’un Başkanı Dr. Kaya Büyükataman’dan yanıt geldi ve bizi bilgilendirdi. Sizin sorduğunuz sorulara cevaplar şöyle: Evet Türk Kültür Vakfı, Fethullahçı gruplara aittir. Evet konserler Türk Tanıtma Fonu’ndan finanse edilmekte ve kârı ise konseri düzenleyenlere gitmekte. Bu soruları sormakta çok haklısınız. Bizler sınırlı, daha doğrusu olmayan bütçelerimizle doğrudan Türklere yönelik olmayan, (elbette Türkler de gelip izleyecek) daha çok yaşamış olduğumuz ülkenin geniş toplumuna yönelik iki haftalık Türk Kültür Günleri, Türk Sinema Günleri düzenlemeye çalışırken, Fethullahçı olarak bilinen grupların Türkler arasında örgütlenme propagandalarını yapmaktan başka amacı olmayan, adına
Turkish Festival denen panayırlarda döner, incik boncuk satışı, türbanlı kızlarımızın dış ülkelerde ‘ülkemizi çok iyi tanıttıkları!’, amatör mehteran takımlarının gürz vurup Türk-İslam sentezinin tanıtımını yaptıkları etkinliklere görünen o ki, oluk oluk paralar akıtılmaktadır. Ve anlaşılan o ki, büyük bir takiyye yapılarak Ajda Pekkan, Sezen Aksu gibi sanatçıları da, hep olduğu gibi Türk’ün Türk’e tanıtımı, propagandası çerçevesinde kullanabilmektedirler. Toplumumuzu gettolaşmanın dışında tutmak, kültürümüzü elimizden geldiğince, herhangi bir ödenek, yardım almaksızın geniş toplumlara tanıtmaktan büyük hoşnutluk duymaktayız.

Siirt valisi omzunda palto ile dolaşamaz

Tillo’daki türbelere 20 milyonluk onarım

“YALÇIN Bey, ben bir pazarlamacıyım, geçenlerde yolum Siirt’e düştü. Siirt, eski Siirt’ten çok uzağa düşmüş. Fukaralığı anlatmaya gerek yok. İş yaptığım kişiler önce Vali Necati Şentürk’ten yakındılar. ‘Bir Vali paltosu omzunda dolaşır mı?’ dediler. ‘Gazetecilere bildirin de belki vazgeçer’ diye konuştular. Geçen gün bir maçı izlerken sırtından düşen paltoyu arkadaki koruması ikide bir düzeltiyormuş... Vali ‘kabadayı’ değil ki? Yoksa, Kasımpaşalılığa mı özeniyor? Vali Beyimiz, Siirt’in yakınındaki Aydınlar (Tillo) İlçesi’ni çok seviyor anlaşılan. Biliyorsunuz Erzurumlu İbrahim Hakkı, İsmail Fakirullah, Şeyh Hamza El Kebir, Şeyh Mücahit, Gavsul Memduh Hazretleri ve Evliya Zemzem’ul Hassa’nın türbeleri bulunuyor. Duvarları ve türbeleri onarmak için 20 milyon liralık harcama yapılacağını duyunca şaşmamak elde değil; bu kadar yoksulluk varken... Hangi fondan bu paranın geldiği merak ediliyor. Açıkçası, Emine Erdoğan’ın Siirt’i çöküyor. AKP’lilerin çarşıya çıkacak halleri yok. Halk AKP’ye küskün. Vali Beyimiz ile AKP İl Başkanı ‘yakın’ gözükmüyorlar ama İspanya’ya geziye giderken bir arada oluyorlar. Eline büyük fırsat geçen CHP Genel Merkezi hâlâ uyuyor. CHP’nin ismine güven duyuluyor ama bir gayret gözükmüyor. CHP o ivmeyi yakalarsa, Siirt gibi yerde AKP’yi alt edebilir. Size bir özet sundum, teşekkür ederim.”