ZİRAAT Bankası personelinden ve müşterilerden gelen tepkiler dün de yoğun şekilde devam etti... Bilgi işlem sisteminin çökmesi nedeniyle EFT, havale, tahsilat ve kredi kartı ödemeleri yapılamadı.
Yani bütün şubelerde sistem çöktü.
Bazı şubelerde elle yapılan işlemlerle SSK emeklilerine, emekli cüzdanlarına bakılarak ‘avans’ kabilinden düşük ödemeler yapılabildi.
Türkiye’de 1600 Ziraat Bankası şubesinde 30 bin kişi çalışıyor.
Ziraat Bankası’yla çalışan müşterileri ve maaş alan emekliler de hesap edilirse iki günden beri yaklaşık 400 bin kişinin bilgisayar ortamındaki işlemleri ‘askıya’ alındı.
Bu şimdiye kadar hiçbir bankanın başına gelmeyen bir ‘kaza’... Ancak Ziraat Bankası’ndan kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmıyor.
Elle işlem yaptıklarını söyleyen bir bankacı kızgınlığını şöyle ifade etti bize:
‘Taş devri teknolojisi...’
Ziraat Bankası ile çalışan okurlarımızın tepkileri bu nedenle dün de gün boyu sürdü.
Avcılar’dan arayan bir emekli, ‘Ramazanda maaşını alamayan bir emeklinin banka önünde neler söylediğini anlatmaya gerek var mı?’ diyor. Avcılar Ziraat Bankası’ndan yaklaşık 10 bin emekli maaş alıyor.
Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar dün saat 15.15’te aa’ya açıklama yaparak sistemin ‘yavaşladığını’ öne sürerken, İstanbul’da bir bankanın şubesi aynı dakikalarda ‘Ne yavaşlaması, sistem az önce tamamen kapatıldı, çöktü’ diyordu.
Bankanın yazılım programını Ziraat ve Halk Bankası tarafından kurulan Fintek şirketi yapıyor.
Bu ‘çöküntü’ olayının daha çok tartışılacağı bekleniyor.
Emin Şirin’den zor sorular
İSTANBUL Milletvekili Emin Şirin, ‘Ben bu skandalın uzun zamandır peşindeyim’ dedi. Geçen 19 Eylül’de Devlet Bakanı Ali Babacan’a yazılı olarak yanıtlandırması istemiyle bir dizi ‘zor’ soru sormuş; yanıtı daha gelmemiş... Soruları özetliyoruz:
‘Bankadaki mevcut ‘Bank 2000’ sisteminden Fin@rt sistemi için herhangi bir yurtdışı ihale yapılmış mıdır? İhaleye katılan firmalar kimlerdir? Söz konusu yeni bilgisayar sistemi Microsoft tarafından mı yazılmaktadır? Söz konusu yeni yazılım programının toplam proje tutarı ne kadardır? Söz konusu proje hangi yılda tamamlanacaktır? Söz konusu yazılım yapan firmadan, yazılım programının zamanında yerine getirilememesi veya bankacılık işleminden doğabilecek zarara karşılık direkt veya dolaylı olarak ne gibi teminat alınmıştır? 2002 yılında kaç adet bilgisayar ve hangi tür yazılımı için Microsoft firmasına lisans ücreti ödenmiştir? Ziraat Bankası’nın iştiraki olup yazılım programını yürüten Fintek AŞ’de çalışan personelin, bankanın Network sistemine giriş yapma yetkisi var mıdır? Eğer var ise ayrı bir anonim şirkette çalışan bu personel için güvenlik soruşturmaları mevcut mudur? Bankacılık Yasası’na göre sır kapsamına giren bilgilerin iştirak de olsa, diğer çalışanlar tarafından bilinmesi Bankacılık Yasası’na aykırı değil midir? Ayrıca Ziraat Bankası’nın Maliye Bakanlığı adına ‘kamu haznedarlığı’ hesabını yürüttüğü de göz önüne alındığı takdirde, devlet bütçesiyle ilgili bilgilerin gerek bankanın, gerek bankanın iştirakindeki çalışanların gerekse de bu programı yazan uluslararası firma aracılığıyla yurtdışına intikalinde herhangi bir sakınca bulunmamakta mıdır? Ziraat Bankası’nın Fin@rt sistemine geçiş için donanımla ilgili yapmış olduğu yatırım tutarı ne kadardır? Daha ne kadar yatırım yapılması planlanmaktadır?’
Biz çevreciyiz
‘DİLOVASI’nda kaç kişi kanser olacak?’ dediğimiz dünkü yazımızda, Dilovası’nda Diler ve Çolakoğlu demir çelik, İzocam, Marshall, DYO, Polisan ve Unilever gibi büyük tesislerin bulunduğundan söz ederken, bölgede havaya bırakılan kirli dumanın zehir saçtığını aktarmıştık. Tabii bunların asıl sorumlusu demir çelik tesisleri... Bu arada üç tesisin yöneticileri hassasiyet gösterip aradılar. Ne mi dediler?
- Polisan Genel Müdürü Erol Mizrahi ‘Polisan markasını çevrecilik misyonu üzerine inşa etmiştir.Tesislerimizde emisyonla ilgili her türlü kontrol düzenli biçimde yapılmakta, havaya gaz bırakılmamaktadır. Polisan’ın denize ve dereye gönderdiği atığı da yoktur. Tüm atıklar kendi bünyemizde yeniden kullanıma girmektedir’ dedi. Polisan’ın misyonu çevre dostu, doğal ve sağlıklı ürünler üretmektir’ dedi.
- Marshall Boya ve Vernik A.Ş. Kalite Sistem yöneticisi Tülay Şentürk de özetle şunları söylüyor:
‘Fabrikamızdan çıkan her türlü atığın çevreye zarar vermeyecek şekilde bertarafı sağlanmaktadır. Üretimden kaynaklanan kimyasalların emisyon ile emisyon ölçümleri ve gürültü ölçümleri periyodik olarak yapılmaktadır. Sonuçlar değerlendirilerek gereken tedbirler alınmakta ve çalışanların ve toplumun sağlığı korunmaktadır. Ayrıca bu konudaki çabaları doğrultusunda uluslararası bir kuruluş olan Akzo Nobel tarafından ödüllendirilmiş bir firmadır.’
- Unilever Türkiye Kurumsal Sözcüsü Hakan Behlil, Dilovası ile ilgili yazıyı ilgiyle okuduğunu belirterek şöyle diyor:
‘Yurdumuzda çevre bilincinin suratle gelişmesi son derece memnuniyet verici. Sadece bir Türk vatandaşı olarak değil, bir Unilever yöneticisi olarak da bu gelişmeden mutluluk ve gurur duyduğumu bir kere de sizinle paylaşmak istedim. Unilever ailesi olarak Türkiye’de ve dünyada çevre bilinci ve insan sağlığına birinci derecede önem veren bir firma olduğumuzu özellikle vurgulamak isterim. Zira tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Unilever olarak uzun vadeli düşünmekte; çevre konusunda yerel standartların yanı sıra daha kapsamlı ve yüksek olan kendi standartlarımızı da uygulamaktayız. Bu konuda hem bir öncü, hem de mükemmel bir yurttaş olmak için çalışmaktayiz. Dünya genelinde izlediğimiz prensipler çerçevesinde, üstün kalite, çevreye karşı duyarlılık ile tüketici sağlığı ve hakları hakkındaki hassasiyetimiz değişmez hedefimizdir.’
Bunlar güzel beyanlar ama oradaki kanserli hastalara ne diyeceğiz?
Ben Dilovası kanseriyim
DİLOVASI’ndan Tuncer Çelik telefonla arıyor:
‘Kanser konusunda bütün yazdıklarınız doğrudur. Herkes her şeyi biliyor ama bir şey yapmıyor. Ben bir Dilovası kanseriyim. Beş yıldan beri tedavi görüyorum, varımı yoğumu satarak 400 milyar harcadım. Dilovası’nda anasının karnı... ‘ derken, ‘Dur’ dedik... Yarın devam edelim dedik. 32 yaşındaki Çelik’ten insan sağlığının nasıl ucuz olduğunu okuyacaksınız.