Tarımda çöküş ve göç: Gençler evlenemiyor

BODRUM’dan, Muğla-Tavas-Serinhisar-Yeşilova üzerinden Antalya’ya giderken, yöreyi tanımaya çalıştık. Ovalık, orman ve taşlık bir coğrafya... Gazeteci dostumuz Bülent Ecevit, “Seni Mustafa Balbay’ın memleketi, Burdur’un Güney beldesine götüreyim” dedi. Amca ve teyzeleri hâlâ orada yaşıyormuş. Tabii ki gideceğiz.

Haberin Devamı

Yol üzerindeki Denizli’nin Serinhisar’ının 8. kilometresinde, üç ay önce açılan ‘Suit Park’ diye bir dinlenme tesisi gördük. Şaşırdık, tuvaletlerindeki pisuvarları televizyonluydu!
Oflu Selahattin Mollahüseyinoğlu açmış... “Beğendiniz mi?” dedi. Ne denir, vaktiniz varsa reklam da izleyebilirsiniz. Karaköy’de inşaat malzemeleri satarken, bir otobüsçü dostu ile bu yatırımı gerçekleştirmiş. Nereden nereye? O kadar şık bir tesis ki, Mollahüseyinoğlu kutlanıyor. “Ben ilkokul mezunuyum, tümünü ben projelendirdim” deyince biz de kutladık. Üç ay içinde otobüslerden yemek-çay için inen ‘yazlıkçı’lara ‘sarkıntılık’ etmeye kalkışan gençlerden 20 kadarını ‘patakladığını’ anlatıyor. “Karadeniz ahlakını bilmiyorlar” diye gülüyor.
Sevgili Balbay... Silivri’den çıkıp geldiğinde görürsün. Selahattin Bey, babası, Ecevit’e laf söyleyen çok adam dövmüş geçmişte; ayrılırken “Selam söyleyin ona, onu sever ve okurum” demeyi de ihmal etmiyor.
‘LEBLEBİ KENT’
Gördün mü bilmeyiz, Serinhisar İlçesi ‘leblebi kent’ olmuş; nohut ekimi artmış; her yer leblebi işleyen tesisler ve satış yerleri ile dolu. Leblebileriyle ünlü Tavşanlı, Çorum ve Gaziantep’in rakibi olmuş, üretim ve işleme anlamında.
Leblebinin ekonomiye nasıl bir katkısı olduğunu düşünürken, Ecevit “Millet leblebi ile karın doyuruyor demek ki” dedi. Çekirdeği seren bir toplumuz ya!..
Acıpayam’dan 30 km. uzaklıktaki, senin beldenin bağlı olduğu Yeşilova İlçesi’ne giderken, Kiraz Tekstil ile Yeşilova yünlü battaniye fabrikaları kapanmış, yazık... Türkiye’de çok tekstil fabrikası kapandı Balbay... Çin bu ülkeyi mahvetti. İran da bu sektöre gidiyormuş, bazı tekstil makineleri oraya satılıyormuş. 1980’lerde İtalya, Fransa ve Almanya’nın bize sattığı gibi...
Doğup taşlı yollarında oynadığın, ilkokulu okuduğun Güney’in ne güzel bir imar planı varmış... Keşke ‘köylerimiz’ böyle olsa şimdi de ekonomik nedenlerle boşalmasa...
Sizinkiler köyde yoktu; belki ilçede olabilir dediler.
Kahvehanelerde yaşlılar oturuyordu. Belediye Başkanı Cemal Altay’ı evinde bulduk.
“Mustafa’yı yakında ziyaret ettiniz mi?” dedi: “Biz de üç gün önce haber aldık; teyzesi Silivri’ye gitmiş; bize selam söylemiş; birbirimizden onu ziyaretçilerle haberdar oluyoruz.”
Uğradığın haksızlığa karşı herkes gibi üzülüyorlar.
Geçenlerde Nazilli’den baban (emekli öğretmen) gelmiş, bağdaki üzümleri toplamış. Satılık kadar değil, yemelik kadarmış, konu komşuya vermek üzere... Üzüm azmış bu yıl. Eskiden pekmezini içtiğin siyah üzümler varmış ya, onları söküp yerine ‘beyaz’ üzüm dikmiş bazı köylüler ama o da para etmemiş. Aydın bir öğretmen olan babanı ve seni çok seviyorlar.
Buğday dersen o da öyle...
CHP’li başkan anlattı.
“Mustafa biliyordur. Nüfus 1800’lere kadar düştü. Gençler, iş için daha çok Denizli’ye gidiyor. Nüfusun % 80’ini emekliler oluşturuyor. 1970’lerde, Avrupa’ya giden ailelerin sayısı 1000 dolayındaydı. ‘Almancılar’ mutlaka ya baba evini onarıyor ya da yeni yapıyorlar. Yılın yarı ayını burada geçiren gurbetçilerimiz olmasa kahveye çıkacak insan olmayacak.”
Balbay, üçüncü cami de geçen hafta açılmış. Birini yakından gördük, çift minareliydi. En aşağı 500-600 cemaate hizmet verebilir kapasitede. Kahvede çay içtiğimiz Almanya’dan emekli bir vatandaşa “Cemaat çok mu?” dedik. Her namazda her üç camide de cemaat sayısı 8, 10, 15 civarında oluyormuş. Öğrenci sayısını sorarsan, o da şimdilerde 100 dolayına düşmüş. İlçede, liseye giden 18 öğrenci kalmış. Civardaki üç köyle beraber daha 10 yıl öncesine kadar 600-700 öğrenci varken, tarım politikaları sonucunda herkes bir tarafa göçmüş, doğa da mahzun kalmış.
Anlattılar, Yeşilova’da, Burdur Mehmet Akif Üniveritesi’nin bir yüksekokulu açılacakmış.
“Güney beldesinden de 100 bin lira isteriz” demişler. İçlerinden biri “Parayı cami hocaları toplasın; onlar bu işi biliyor. Zaten okullar kapanıp, camiler çoğalıyor” demiş.
Doğru bir cevap değil mi? Senin kasabanda çok aydın kişi varmış. Şimdi ara da bul; muhafazakârlaşma giderek artıyor.
ARAZİLER BİRLEŞSE BİR MİSLİ GELİR OLUR
Mustafa, kasabana çok acıdık Bülent’le... Ekmek kapısı olmadığından çalışan da kalmamış. Kasabadaki 40 genç, evlenemiyormuş; aynı şey kızlar için de geçerli.
Tarlalar miras yoluyla küçüldüğünden üretime dayalı bir ekonomi de yok. Başkan Altay, “Araziler birleşse bir misli gelir olur” diyor.
Tütün ekimi yasaklanınca insanlar hayvancılığa dönmüş. Ancak süt 450 kuruşa düşünce inekler de satılmış. Eskiden günde 5 ton olan üretim 2 tona kadar düşmüş.
Selamlarını iletmeyi unutmayın dediler.
Hava kararırken ayrıldık. Mustafa şunu bilesin... Silivri’ye girdiğinden bu yana daha da kötüleşmiş köyün, insanlar terk etmiş, kalanlar daha yoksullaşmış.
Bizden de baki selamlar.

Haberin Devamı

Altın Portakal'da ilk kez 'Vali' yok

Haberin Devamı

ANTALYA Belediye Başkanı Mustafa Akaydın dik durduğu sürece AKP daha çok kızıyor. Akaydın, üniversiteye türbanı sokmayan eski rektör... Açıklamalarıyla YÖK’ü sıkıştırıyor. Ama muhalif çevreler kendisine türlü oyunlar tertipliyorlar. Antalya nasılsa elden gitti, o gününü görecek anlayışı!
Dün akşam başlayan Altın Portakal Festivali nedeniyle dünyaca ünlü yönetmen Emir Kusturica’yı çağırıyor. Sanatçı yanlışını biliyor ama bunu siyasete taşımak neden! Kusturica’yı, geçen 25 Haziran’da AKP’li Bursa Belediyesi de davet ediyor. Orada bir şey yok, burada ise ortalık ayağa kaldırılmak isteniyor.
Yani ortada bir çifte standart var.
Akaydın, bunu “art niyetli tepkiler” olarak nitelendiriyor. Hatta dün NTV’ye çıktığında tepkisini ‘Siyasi kışkırtma” olarak daha ileri götürdü ve Bakan Günay’ın, iki ay önce davet ettiği halde Alanya’da bir turizm toplantısını düzenlemesini ve Kusturica konusundaki yaklaşımını “Ayıplıyorum” olarak nitelendirdi.
Hele festivale 47 yıllık tarihinde ilk kez bir valinin (yeni Vali Dr. Ahmet Altıparmak) katılmaması garip değil mi?

Haberin Devamı

Kaldırım parası

ADALAR’daki dostlarımız bize şu notu iletiyor:
“Adalarda yaşayan ve çoğu yoksul olan Rum, Ermeni vatandaşlardan belediye 2 bin 500 lira kaldırım parası istiyor. Bunlar bu parayı verecek durumda değil. Köşeniz vasıtasıyla bu paranın bu paranın düşürülmesi, belli bir bedelin de hiç olmazsa taksite bağlamasını istiyorlar.” Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu’na iletiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları