Paylaş
Çeşitli kuruluşlar bildiriler yayınladı... Bunlardan en ilginci, Ankara Mimarlar Odası’nın “Su doğal bir varlıktır, mülkleştirilemez” başlıklı bildirisi... “Su; hayatın devamlılığı için zorunluluğundan öte insanın, mülkiyet dışında tutulması gereken en temel ve kolektif bileşenidir.
Su endüstrisinin günümüzde % 5’lik bir bölümü özelleştirilmiştir. Buna karşın bu haliyle dahi su sektörlerinin kârı, petrol endüstrisinin kârının yarısına yaklaşmıştır. Önümüzdeki süreçte suyun bir meta, kâr ve sömürü aracı haline getirilme çabaları sürecektir.
Dünya Su Forumu adıyla düzenlenen etkinliklerin Meksika, Türkiye gibi ülkelerde yapılmış olması ve gündemlerinin Latin Amerika’da yaşanan suyun özelleştirilmesi ve benzeri politikaların diğer ülkelerde uygulaması olması bu olasılığı görünür kılmaktadır.
-Ülkemizde ihale edilen ve yapımı tamamlanan 2500 HES projesi tam kapasite çalışır halde olsa dahi, Türkiye enerji sarfiyatının yalnızca % 5’ini karşılamaya yetecek kapasitede elektrik üretebilecektir. Bu da, HES’lerle asıl yapılmak istenenin enerji ihtiyacının ötesinde, elektriğin özelleştirilmesinin önünü açmak ve suyun mülkiyetinin kullanım ve dolaşım haklarını uluslararası sermaye çevrelerine peşkeş çekmek ve yeraltı kanallarıyla bir bölgede toplanan suların 49 yıllık mülkiyet haklarının kiralanması ile de (çok uluslu sermaye gruplarının ülke topraklarında mülk edinmesini sağlayan yasayla) suyun metalaştırılma sürecinin hızlandırılması ve gelecekte önemi çok daha artacak olan ülke kaynaklarının talanı olduğunu gözler önüne sermektedir.
-OECD ülkeleri ile ilgili veriler çarpıcıdır. 1960 yılında sanayide kullanılan su, toplam temiz suyun % 12‘sini oluştururken, 2000 yılına gelindiğinde bu oran % 59’a yükselmiştir.
-Paketlenmiş su pazarı ülkemizde her yıl % 10 büyümekte ve yine ülkemizde. 300’e yakın damacana 100’den fazla pet şişe üreticisi bulunmaktadır. Mevcut pazarın % 70’lik kısmını ise yabancı sermaye elinde bulundurmaktadır. Suya ilişkin politika ve uygulamalar; özel ve kâr odaklı mülkiyetten uzak olmalı, üretim, yenilenme ve tüketim süreçleri doğa ve insan odaklı belirlenmeli, küresel kapitalizmin değil, halkın çıkarlarına hizmet için kullanılmalı ve ulusal değil evrensel sorumluluklar ölçeğinde uygulanmalıdır.
Ali Kopuz, Kılıçdaroğlu’nu yalanladı ama...
Erdoğan’ın sucuğu bulunamadı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan için söylediği, “Bir sucuk fabrikasında muhasebeciydi. Var mı sucuk fabrikası? Hayır batırdı” sözlerine yanıt Elif Et’in sahibi yanıt vermişti. Elif Et Yönetim Kurulu Başkanı Çamur Ali Kopuz, Kılıçdaroğlu’na, “Başbakan Erdoğan bize ait olan ve et ürünleri imalatı yapan Elif Et’te genel müdür olarak çalıştı. Kılıçdaroğlu’nun kastettiği sucuk fabrikası bizim fabrikaysa, bizim fabrika o gün bugündür çalışıyor. Dolayısıyla iddiası gerçek dışı” diye yanıt vermişti. Bu açıklamanın üzerine Mehmet Topal adlı okuyucumuzun gönderdiği ayrıntılı mektup, Kopuz’un sözlerini çelişkili hale getiriyor. Okurumuz M.T. ”Gün boyu marketleri, bakkalları dolaştım. Hiçbir yerde ‘Elif’ markalı sucuğa rastlayamadım. Çamur Kopuz’un Taşdelen’de bir et kesim mezbahanesi var. Fason kesim yaptırıyor. Kendi markası ile ürettiği herhangi bir sucuk veya et mamulü yok. Bunun yanında Çamur Kopuz ‘Elif Et dimdik ayakta’ sözlerinde haklı. Zira, fason et kesimini, İBB’den kiraladığı, İstanbul’un en büyük mezbahanesi olan Tuzla’daki Taşdelen Mezbahanesi’nde yaptırıyor. Yani Elif Et’in en büyük kaynağı AKP döneminde belediyeden kiraladığı mezbahane... Bu kiralamada eski müdürü Tayyip Erdoğan’ın bir etkisi oldu mu? Bunu Kılıçdaroğlu ve CHP’liler, özellikle Umut Oran araştırmalıdır.
Çamur Kopuz, ‘Elif Et dimdik ayakta’ sözlerini AKP döneminde kiraladığı Taşdelen Mezbahanesi için söylemiş olmasın” şeklindeki ayrıntılı mektubunu kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
Twitter gitti, ‘tablet’in keyfi kalmadı
Bu daha başlangıç
TWITTER kapatılmış, ne olacak yani. Sultan böyle buyurmuşsa elbette bir bildiği var! Ne diyordu taşımalı işaretli İzmir mitinginde, “CHP gençliğinin elinde molotof, taş, sopa ve parmak işareti, işte CHP zihniyeti bu; AK Parti gençliğinin elinde ise kalem, kitap ve tablet” diyordu. Şimdi tabletten Twitter gitti, olsun, kalem ve kitap var. Bir de tablette oyunlar hâlâ var. 12 yılda dünyayı bilmem kaç kez turlayacak kadar en çok gezen başbakan suçlamasına ne diyordu sultanımız; “Ben ülkemin geleceği için geziyorum, ülkeyi dış dünyadan uzak tutmak gibi bir yanlışa düşüremezsiniz bizi. Bütün dünya ile entegre olan bir 2023 Türkiye’si yaratıyoruz...” Şimdi ‘Bursa Nutku’nda diyor ki; “Bize ne uluslararası tepkilerden, dışarı bizi ilgilendirmiyor...” Ne diyeyim, bir iktidar daha Bursa’daki Türkmen Şenliği’nde konuşan bir hükümet ortağının çıkışı ile son bulmuştu (57’nci hükümet). Eh bir Bursa çıkışı daha bir dönemin sonunu gösteriyor. Bu muhalefetin başarısı olarak görülmesin, bu ileride diğer yasakları uygulamaya koyacak ‘Sultan’ın kendi ayağına sıkarak intiharıdır. 30 Mart yeni Türkiye’ye ‘hayırlı olsun’. Sultan ne diyordu, “Bu daha başlangıç, 30 Mart’tan sonra göstereceğim size.” Evet, hep beraber göreceğimiz 30 Mart sonrasını şimdiden kısaca hatırlatmak istedim. ‘Vatandaş HAMZA’
Çiftçi vatandaşa ucuz kredi yalanı
CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, iktidarının çiftçiye bir oyununu ortaya çıkarttı.
Hükümetin ucuz kredi yalanı, bankalarla vatandaşları karşı karşıya getirdi. Her fırsatta bankaları suçlayan AKP hükümetinin en büyük “faiz lobisi” olduğu ortaya çıktı.
AKP döneminde çiftçinin bankalara olan borcu 5 milyar liradan, 40 milyar liraya yükseldi. Borçlu çiftçi sayısı 1.5 milyondan 13 milyon kişiye çıktı. Bu rakamlar bile AKP’nin tarım politikalarının yanlışlığını ortaya koyuyor. Borcunu borçla kapatma anlayışı ne yazık ki çiftçinin de başvurduğu bir yöntem haline geldi. Çünkü elde ettiği ürün borcunu kapatmaya yetmiyor. Ziraat Bankası’na elini veren köylü, kolunu kurtaramadığı için perişan durumdadır. Bankaya borcunu kapatan bir çiftçimize, tarımsal kredi için tekrar başvurduğunda 250 TL tahsis bedeli, 50 TL KDV, 250 TL ipotek masrafı, 250 TL eksper gideri adı altında toplam 800 TL masraf çıkmaktadır. Hayat sigortası ile birlikte 1.200-1.500 TL arasında değişen para, peşinen çiftçiden tahsil edilmektedir. 8000 TL kredi çeken çiftçinin eline 6800 TL para geçmektedir. Normal faiz hariç % 15 masraf olarak alınıyor. Tefeciler bile bu kadar acımasız değildir. Görüldüğü gibi AKP’nin ucuz kredisi tamamen yalandır.
Biliyor musunuz?
-TEKİRDAĞ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na, “Bakanlığınızca Milli Parklar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, ülkemizdeki 40 milli parkta “kamu yararı görülen yapıların yapılmasına” izin verilmesi, bu alanlarda talanın, yıkımın ve doğal alanların zarar görmesi anlamına gelmiyor mu? Yönetmelik değişikliğinde bahsi geçen ‘kamu yararı’ tespiti kimler tarafından, hangi ilkelere göre yapılacaktır?” diye sorduğunu...
-CHP Beyoğlu adayı Aylin Kotil ‘Ev Emekçisi’ kadınlarla kahvaltıda buluşuyor. Bir kadını en iyi bir kadın başkan anlar El ele verelim iktidara yürüyelim. Yarın 10.00’da; Şark Kahvesi Yolağzı Durağı.
Paylaş