Paylaş
Susurluk yakınlarında 3 Kasım 1996'da bir Mercedes ile bir kamyon çarpıştı... Aradan dört yıl geçti... Sivil ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde 25'e yakın dava açıldı... Bazı kişiler tutuklandı, sonra salıverildi... Genellikle iddia edilen olayların kanıtı ortaya çıkarılamadı... Bugün sadece Haluk Kırcı cezaevinde yatıyor.
Temiz toplum isteyenler, ‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’ eylemleri yaptı... Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ‘‘Çözemezsem namerdim’’ dedi...
Çete davaları açıldı, TBMM'de Susurluk Komisyonu oluşturuldu.
Hiçbir şey bütünüyle aydınlanmadı.
Maalesef her şey eskisi gibi...
Dibe vuran karamsarlığımızı arındırmak kimsenin işine gelmedi.
Dün, o günden bu yana gazetelerde, TV ekranlarında adları geçenler şöyle bir gözümüzün önünden geçti. (Bu listede herkes sanık veya suçlu değildir.)
Bu isimleri anımsayalım:
Sedat Bucak, Ömer Lütfü Topal, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Ali Fevzi Bir, Sami Hoştan, Yaşar Öz, Ziya Bandırmalıoğlu, Mehmet Eymür, İbrahim Şahin, Hanefi Avcı, Tarık Ümit, Mehmet Ağar, Dilek Örnek, Mehmet Yıldırım (Yeşil), Hüseyin Kocadağ, Sedat Bucak, Alattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Sedat Şahin, Sedat Peker, Veysel Özerdem, Korkut Eken, Ziya Korkut, Aydın İpekli, Hasan Gökçe, Şahin Tekdemir, Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay), Doğan Şimşek, Dinçer Sarıboğa, Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı, Bilgi Ünal, Birsu Hilal Altıntaş, Bülent Orakoğlu, Meral Akşener, Çetin Gencer, Akman Akyürek, Elif Topal, Enver Ulu, Erol Aydoğan, Ersin Ortaç, Halil Güvener, Turgay Ciner, Ertaç Tinar, Hospro, Erzem Kaya, Ferda Seven, Hasan Erkuş, Habib Aslantürk, Hacı Faik Akayra, Hikmet Babataş, Yaşar Babataş, Hüseyin Dere, Fikret Bircan, İhsan Karayalı, Mehmet Sayar, Mehmet Ali Yaprak, Veli Küçük, Meral Çatlı, Murat Topal, Metin Aydoğmuş, Metin Günyol, Metin Özen, Mustafa Altınok, Nevzat Amasyalı, Ömer Kaplan, Safiye Benli, Sedat Başkan, Serdal Özdağ, Sevda Öncül (İnce), Sudi Özkan, Soli Ovadya...
Weizseacker ne demiş:
‘‘Geçmişe göz kapatılırsa, geleceğe kör bakılır.’’
Aynen öyle...
Kooperatifin
parası ne oldu?
AYDIN Sanatkárlar Toplu İşyeri İhtisas Siteleri Kooperatifi (ASTİS), Aydın'da kurulu 1200 üyeli bir kooperatif... Bu kooperatif son zamanlarda bir skandalla çalkalanıyor. Yerel basının da yazdığı gibi Aydın Belediye Başkanı Hüseyin Aksu'nun ASTİS başkanı ve Aydınspor başkanı olduğu dönemde kooperatifin banka hesapları ve parası kullanılarak Aydınspor'a usulsüz olarak yardım yapıldığı iddia ediliyor.
Aydın'dan yazan okurlarımız, Aydınspor ile ASTİS arasında alacak-verecek meselesi gibi gösterilmeye çalışan yolsuzluğun başka boyutları olduğunu yazıyorlar. ‘‘269 milyar nereye gitti. Aydınspor'un ASTİS'e borcu ne kadardır? Karşılıksız çeklere bankalar ne işlem yapmıştır? Suç duyurusunda neden bulunulmuyor? Kooperatifler Kanunu'na göre bu yolsuzluklar karşısında Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü neden soruşturma yapmıyor?
Her ay toplanan yaklaşık 48 milyar liraya karşılık kooperatifin bir inşaat faaliyeti de görülmüyor?’’
Acaba burada sorun, hileli yolla kooperatifin parasının Aydınspor Kulübü'ne kredi olarak kullandırılması mıdır? ASTİS'in parasının kullanılması mıdır?
Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın kentindeki bu olaydan haberi olmuş mudur?
NÜKLEER santral gerçek bir cinayet projesi olacaktır. Avrupa ve benzeri halklar bilinçli; nükleer santralların adını bile duymak istemiyor. Nükleer santrallar yerine akarsularımızdan, güneşimizden, rüzgárımızdan yararlanmalıyız. Ben halk olarak iki lamba yerine tek ampule razıyım. Nükleer santrala karşı çıkıyorum. Bakalım bilinçli aydın geçinenler ne yapacaktır?
Hüseyin DEMİR-İnşaat Yük. Mühendisi-ANTALYA
ERZURUM Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Gülseren Seven'e; bir grup öğrenciden: ‘‘Sayın hocamız, kısa etekli öğrencilere kıyafet yönetmeliğine aykırı diyorsunuz ama türbanlıları neden görmezlikten geliyorsunuz?’’
Yarın
her şey
geç olabilir
TÜRKİYE'de nerede sivil toplum örgütleri? Türkiye'den göçtüler mi yoksa... Bu ülkede başımıza ne geldiyse halkımızın sessiz sedasız her şeyi kabul etmesi ve kısa bir süre sonra her şeyi unutmasından gelmektedir.
Önce Abdi İpeçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu'yu unuttuk, şimdi de Ahmet Taner Kışlalı'yı kısa bir süre sonra unutacağız. İşte tam bu sırada Vural Savaş kalkıp haykırıyor: ‘Duyun sesimi artık. Yarın her şey geç olabilir’ diyor. Ancak bu çığlığı birileri duymamak için başını kuma gömüyor.
Bakın tüccar politikacıları, dün Merve'ye ‘hain’ diyenlerin bugün sahip çıkmasını içime sindiremiyorum.
Birileri Türkiye'yi uçurumun eşiğine atıyor. Biz yurtdışında yaşayanlar artık huyunu öğrendiğimiz gedikli siyasetçilerimizden umudu kestik. Bu ülkeyi onlar değil, bizler kurtaracağız. Türkiye halkı kurtulacaktır. Hırsızın, namussuzun, çetelerin, ihale takipçisi siyasilerin, rantçıların, irticanın karşısına bizler duracağız. Bu ülkeyi onlara kolay kolay teslim etmeyeceğiz. Vural Savaş gibi onurlu insanlarımızla birlikte Cumhuriyet'i yaşatmaya devam edeceğiz, Cumhuriyet'i savunacağız. Gerektiğinde Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi yeniden bedel ödemeyi göze alacağız.
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi değildir; evet din tehlikede değildir, ancak laiklik tehlikededir. Laiklik tehlikede değildiyse 28 Şubat kararlarının altına neden imza attınız sayın Cumhurbaşkanımız...
Son sözüm; bu ülkeyi daha fazla karanlık yanlısı güçlere peşkeş çektirmeyin.
Alişan HIZLI-Türk-Alman Dostluk Derneği Başkanı-SOLLİNGEN
Çalışanlar
perişan
TÜRKİYE'de hükümet ve çalışanlar için zor bir dönem başlıyor.
Yeni yılda memur ve emeklilere yapılması düşünülen %15'lik zam büyük tepki uyandırıyor.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 2000 yılı bütçesi görüşülmesi bugün başlanıyor. Kamu-Sen de, bütçeye karşı diğer demokratik örgütlerle bugün eyleme başlıyor.
Kamu-Sen ayrıca, 11 Kasım'da yurt genelinde hükümeti halka şikáyet etmek için bildiri dağıtacak. 18 Kasım'da bütün illerde ‘Açlığa Hayır’ mitingleri düzenleyecek. 25 Kasım'da da, bütün yurtta oturma eylemi yapılacak.
Emekliler de, bütçenin emekliler lehine düzeltilmesini istiyorlar.
‘‘IMF bütçesine hayır... Bu bütçe emekli ve emeklilere sırt çeviren faiz ödeme ve rant bütçesidir.’’
Bu arada polisler de dertli...
‘‘Hükümetin düşündüğü % 15'lik zam oranı geçim zorluklarımızı gidermez... Çalışma saatlerimiz çok zorlu, yeterli istiharat yok... Yıllık izinlerimiz sık sık kapatılıyor... Bu yıl sadece üç ay izinler açık kalabildi. Kadronun % 75'i hálá izin kullanamadı...’’
İstanbul'da 15.11.1999 günü saat 13.00-14.00 arasında polislerin telsizlerinin susacağını ileri sürüyorlar.
Belediyelerin durumu ise tam bir çıkmazda. Maaş ödeyemiyorlar, işten adam atıyorlar.
Sesi duyulmak istenmeyenlerin sesi bu kez duyulacak mı?
Paylaş