Sürgün değil motivasyon

DSİ Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği ‘‘DSİ'de 51 sürgün’’ yazısı üzerine bir açıklama geldi.

İSKİ'den DSİ'ye genel müdür olan Prof. Veysel Eroğlu'nun 'ehliyet ve liyakata' önem verdiği, ‘‘İstanbul'un su ve çevre meselesini kurumun mevcut personelini ihtisaslarına uygun istihdamıyla hallettiği' belirtilen açıklamada şöyle deniliyor:

‘‘Ülkemizin en ücra kasabasına, köyüne kadar hizmet götüren bir kurum olan DSİ'nin ise yeni atılımlarla daha hızlı ve etkin hizmeti sunabilmesi için personelin bilgi birikimine göre yeniden görevlendirilmesi hem bireyin kişisel gelişimi hem de hizmetlerin motivasyonu açısından gerekli durumlardır. Toplam kaliteyi gaye edinen hizmete dönük kurum içi bazı değişikliklerin büyük hadiselermiş gibi verilmesi kurumun çalışanlarını üzmekten öteye gitmeyecektir. Bu tayinler, yetişmiş elemana acil ihtiyaç duyulan bazı bölgelerdeki taleplerin karşılanması gayesine yöneliktir. Ülkemizin her noktasına hizmet götürmeye mecburuz. Tecrübeli arkadaşlardan istifade edeceğiz.

Hizmetlerini ve çalışma anlayışını yakınen tanıdığınız ve köşenizde de zaman zaman bu çalışmalardan takdirle söz ettiğiniz Prof. Veysel Eroğlu aynı anlayış ve daha fazla gayretle DSİ'nin çalışmalarını yoğunlaştıracaktır.’’

İnandığımız kadrolar


TARIM Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden de ‘‘Memurlarımız Milli Görüş'ten’’ (5.3.2003) yazısına yanıt geldi. Türkiye'nin laik, demokratik bir ülke olduğu, bir din devleti olmadığı, bakanın da demokratik süreçten geçerek geldiği belirtilen açıklamada ‘‘Devletin hiçbir organında yapılamayacağı gibi Bakanlığımızda da ‘din birliğine' dayalı kadrolaşma olamaz ve olmayacaktır. Tam tersine işin ehli insanların icra makamlarına getirilmelerine dikkat edilmektedir. Geçmişte birçok kereler kıyasıya eleştirdiğiniz Tarım Bakanlığı'nın bürokratları, yeni hükümet döneminde birdenbire değerli hale nasıl gelmişlerdir, insanın elini vicdanına koyarak bir düşünmesi gerekmez mi?

Hiçbir zaman ‘kurtarılmış bölgeler' oluşturmak niyetinde değiliz. Artık terk edilmiş bu çirkin ifadenin siyasi yaşamın her alanından bütünüyle silinmiş olduğunu düşünüyoruz’’ deniliyor.

‘‘Her bakan tanıdığı, inandığı ve güvendiği kadrolarla çalışmak ister ve makamlar kişilere kaim değildir. Siyasi irade yasalar çerçevesinde neye karar vermişse ona saygı duymak gerekir’’ denilen açıklamada, bakanlıkta ideolojik bir örgütlenme olmadığı belirtiliyor. Bakan Sami Güçlü'nün NTV'deki canlı yayında soruların yanıtlarını kağıttan okumasının, teknik bilgilerde yanlış yapmamak için olduğu belirtilerek ‘‘Bakanlığımızın icraatı sayın Bakan'ın inisiyatifinde olup, bunun dışında bir şey düşünülemez’’ deniliyor.

TÜRKBANK’ta tam kıyım


BANK-Si-Sen Sendikası Genel Başkanı Alptekin Sağlanmak ve Genel Eğitim Sekreteri Fikret Soydabircan'dan:

Çalışan ve emekli 50 bin kişilik Türkbank camiası olarak bankamızın kapatılmasına karşı Danıştay ve Ticaret Mahkmeleri nezdinde açmış olduğumuz davalar devam ederken, 15.3.2003 tarihinde yürürlüğe girecek İş Güvenliği Yasa Tasarısı nedeniyle apar topar yetkisi hukuki olarak tartışılan yetkisiz banka yönetim kurulu tarafından Türk Ticaret Bankası 807 çalışanının iş akitleri feshedilmek istenmektedir.

Bu yönetimi protesto ediyoruz.

Cihat, biat ve itaat


ERTUĞRUL Özkök'ün dünkü ‘‘Masanın 'devlet' ucunda oturunca’’ yazısından AKP'li bir okurumuz etkilenmiş... Hem Murat Karayalçın'ın ve hem de Abdullah Gül'ün, makama oturunca Türkiye'yi bambaşka gördükleri gerçeği karşısında bir şeyler söylemek istediğini bildirdi. ‘‘Bu çok doğru’’ diyerek şöyle dedi:

‘‘Erbakan Hoca bizlere cihat, biat ve itaat nedir öğretti. Bugün bizim anlayışımız iktidar oldu. Bilgimiz eksik dolayısıyla sadece 'cami siyaseti' dışına çıkamadık. Eksikliklik, dar kafalılık ve kabahat varsa bizi yönlendiren Erbakan'ndır. Aslında kabahatimiz yoktur. Tayyip Erdoğan ve A. Gül bunun farkına varıp bunun için Erbakan'a cephe almadılar mı? İktidar olunca bilgisizliklerini ve eksikliklerini danışmanlarına sormak zorunda kalıyorlar. Danışmanlar da kendilerini yanlış yönlendirirlerse 'acemilik' su yüzüne çıkıyor. Kıbrıs konusunu bizim gibi kadrolar bilmez; Amerika'yı tanımaz ve AB'yi kafir olarak tanımlardı. Bugün Erdoğan'ı yanlış yönlendiren varsa danışmanlar sorumludur. Tersi de iyi danışman seçilememesidir veya ekibinde hep gizli bir 'dinci' kimlik aranmasıdır.

Peki başka liderlerde bunlardan farklı mı?

-
Hiç değil... Bu durumda Menderes, Özal, Demirel, Ecevit, Türkeş, Çiller ve Yılmaz gibi liderlerin Erbakan'dan bir farkı var mı? Her parti yandaşı, liderine itiat etmek zorundadır. Yoksa ihraç edilir veya örgütü feshedilir.

Manisa davası


1995'te Manisa'da 16 genç çocuğa işkence yapmaktan 10 polis amir ve memurunun 5-11 yıl arasında değişen hapis cezalarına mahkûm edilmelerine Yargıtay tarafından karar verildi.. Ne yazık ki devlet sanık polisleri bulunamıyor. Dolayısıyla bu engellemeler nedeniyle 7.5 yıl olan zamanaşımına 2 ay kaldı. Türkiye ve Avrupa'da yakından izlenen simge dava durumundaki Manisa davası, zamanaşımına uğratılmamalı, kamuoyu oluşturulmalıdır.

Sabri ERGÜL-Manisalı gençlerin avukatlarından

Köprüden zehir yağıyor


‘‘EVET aynen böyle oluyor; köprünün alt düzeyinden birşeyler saçılıyor aşağıya...’’ diyor Radio Oxi-gen çalışanlarından Gökhan Targay, Engin Yelkenci, Tolga Seymen, Murat Uncuoğlu ve Cemal Korkmaz:

‘‘Boğaz
Köprüsü'nün alt yüzey kaplama işi Metel Yüzey Kaplamaları Tic. AŞ tarafından yapılmaktadır. Bu işlem ilgili firma tarafından yapılırken 5 km alan içerisinde bulunan veya o bölgeden geçmekte olan nakil vasıtalarını da büyük zarara uğratmaktadır. İnce partiküllü serpinti arabaların her bir yanına yapışıp tinerle bile camından sökülemeyen bir yüzey yaratmaktadır. Ortaköy civarındaki tarihi binalar, camiler ve diğer meskenlerin cam ve yüzeyleri çıkarılamayacak şekilde bu serpinti maddesiyle kaplanmış durumdadır. Bu kirli yığını temizlemek çevre sakinleri için maddi ve manevi kayıplara neden olmaktadır. Durumu sorduğumuz firma, büyük pişkinlikle olayı küçümsüyor. Bir arabayı temizletmek 150 milyona maloluyor. Herşeyi örtü altında mı tutacağız. Neden böyle çalışmalar yapılırken gerekli önlemler alınmaz?’’

BİLİYOR MUSUNUZ?


İSTANBUL Gürpınar Belde Belediye Başkanı Veliittin Küçük'ün ANAP'tan AKP'ye transferi için çaba harcayıp başarılı olamayan, AKP'de Çağlayan'da yeni il binasının tefrişi için 235 milyar harcama yapan, ancak 3. bölge 15. sıraya konulması üzerine parasını geri alabilmek için haciz işlemlerine başlayacağı yolunda tehditler savuran; bu arada İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile Hayati Yazıcı, Ekrem Erdem, Nusret Bayraktar ve Kadir Topbaş'la arası açılan İstanbul Milletvekili Göksal Küçükali'nin partiden ihraç edilmek üzere Disiplin Kurulu'na verildiğini; bu duruma yakın arkadaşı Ali Çebi'nin çok üzüldüğünü...

Biliyor musunuz?
Yazarın Tüm Yazıları