Paylaş
DEVLET görevlilerinin görevi savsaklama, sahte belge düzenleme, suçluyu koruma konusunda nasıl ‘şebekeleştiklerinin’ acı bir örneğini anlatmak istiyoruz.
Bu konuda haksızlığa isyan eden Diyarbakır’dan bir devlet memurunun gönderdiği belgeleri görünce insanın isyan edesi geliyor. 8 yaşındaki bir kız çocuğu ile yaşam mücadelesi veren bir öğretmenin dramı bu... Gül’den Erdoğan’a, Bakanlar Atalay, Çubukçu, Ergin’den, Diyarbakır Valisi Avni Mutlu ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Prof. Zafer Üskül’e kadar herkesin haberi olacak ama bir şey yapılmayacak... Hem siz demokratik ‘açılım maçılım’ derken olayın ne olduğunu özetliyoruz:
SAHTE SAĞLIK RAPORU
“İlimizde görev yapan N.B. adlı öğretmen, kısa bir süre birlikte yaşadığı R.B. adlı işadamının ‘baskı, tehdit, kafasına silah dayayarak imzalattığı senetleri seks kölesi olması konusunda şantaj aracı olarak’ kullanmasına dayanamayarak 07.01.2008 tarihinde mesleğini ve Diyarbakır’ı terk etmiş. R.B. adındaki işadamı, adı geçen öğretmenin mesleki zafiyetinden yararlanarak, Diyarbakır’a tekrar döndürüp, N.B. adlı öğretmen ve 8 yaşındaki kız çocuğunu töre cinayetine kurban etmek için 14.01.2008 tarihinde geçici olarak görev yaptığı İMKB Okulu’ndan sevk kâğıdı çıkartarak, sahte sağlık raporu almış. N.B. adlı bayan öğretmen, hakkında sahte sağlık raporu alan işadamı R.B. ve sahte sevk evrakı düzenleyen okul görevlilerini yargı huzuruna çıkarmak için Bilgi Edinme Yasası kapsamında defalarca valiliğe başvurarak, sahte sağlık raporu ve sahte sevk evrakını istiyor. Buna ilişkin dilekçeler valilik arşivinde mevcuttur. Fakat, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, ısrarla kadına sahte evrakın kopyalarını vermiyor. Neden versinler ki, zaten sahte sevk evrakı ve buna istinaden düzenlenen sahte sağlık raporunu kendileri hazırlatmışlar. Milli Eğitim ısrarla, ‘Sahte sevk kâğıdı ve sahte rapor yok’ diyor. Halbuki bahsi geçen sahte evrak ellerinin altında. Sırf R.B. adlı işadamının ‘emirleri’ doğrultusunda hareket ettikleri için, suç ve suçluları koruyorlar. Bakan Nimet Çubukçu ve Diyarbakır Valisi Avni Mutlu, Kayapınar Kaymakamlığı’nın 23.06.2009 tarih ve 243/276 sayılı yazısına bir göz atsalar, öğretmen N.B.’nin bütün ısrarlı dilekçelerine rağmen, ‘İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün sahte sevk evrakı ve sahte rapor yok’ resmi yazılarının yalandan ibaret olduğunu göreceklerdir. Bunun yanında R.B. adlı işadamı özel hastane yaptırmış. Ruhsat almak için Sağlık Bakanlığı’na başvurmuş. Herhalde, para karşılığı sahte rapor dağıtmak için özel hastane açıyor. Bu ayrıntıyı da Sağlık Bakanlığı’nın bilgisine sunuyorum.”
Okurumuz bunları yazıyor da bürokrasideki ‘çeteleşme’ye karşı sumen altındaki dosyanın kapağı bir açılsa daha neler ortaya çıkacak!..
İmamı Azam’ı anlamayanlar Atatürk’ü de anlamadılar
PROF. Yaşar Nuri Öztürk, ‘Arapçılığa karşı akılcılığın öncüsü-İMAMI AZAM’ kitabını göndermiş... Prof. Öztürk’ün bu 43. eseri... 5. baskısını da yapmış. Öztürk, TV’lerde sık sık anlattığı İmamı Azam’ı 549 sayfada anlatmış. Hilafet tarafından zulme uğramış, ancak o İslam hukukunda aklı ve ‘kıyas’ı ön plana çıkarmış önemli bir İslam hukukçusu; İslam dünyasının ‘fıkıh yaratan mezhep’inin kurucusu. Ömrü boyunca ‘Kâfir’ ve ‘Deccal’ ithamıyla karşılaşmış...
Babasının kendisine dört sevgi aşıladığını yazan Prof. Öztürk, bunların “1- Kuran sevgisi, 2- İsyan (veya özgüven) sevgisi, 3- İmamı Azam sevgisi ve 4- Atatürk sevgisi” olduğunu söylüyor. Babası kendisine “Oğlum! Gazi Mustafa Kemal, fikriyatı ve icraatıyla İmamı Azam Efendimizin hasretine cevap olmuş, onun istediklerini yapmıştır. Ama İmamı Azam’ı anlayamayanlar Atatürk’ü de anlamadılar” demiş, Yaşar Hoca da “İmamı Azam’la Atatürk birbirlerini tamamlayan iki dehadır” yargısına varmış sonuçta... Yaşar Hoca diyor ki:
“Bugünkü İslam dünyasının ve Türkiye’nin kaderi bu iki teslisin yarattığı yavaş mihverinde belirleniyor. Ya Kelime Şehadet Düşmanlarının emperyalist teslisi kazanacak yahut da Hz. Muhammed-İmamı Azam-Mustafa Kemal üçlüsünün antiemperyalist birliği.... Savaşların savaşı işte budur. Gerisi, hikâye ve dekor.”
Çanakkale Savaşı’nı nasıl kazanmışız!
KÖŞENİZDE yayınlanan ‘Müftülüğün Atatürk Düşmanlığı’ bölümünü ile ilgili olarak 28 Ağustos Cuma günü yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Bursa Cezaevi’nin karşısındaki camide de benzer bir hutbe okundu. Aklımda kaldığı kadarıyla İmam hutbesinde iyi ki Abdülhamit Han gibi büyük bir yöneticimiz varmış, dedi. Çanakkale’de o siperleri kazdırmasaydı, ecdadımız ölüme bu kadar şevkle koşmasalardı biz bu günleri göremezdik, dedi. Ardından Mehmet Âkif’in ünlü Çanakkale Şehitleri şiirinden ‘Kimi Hindu kimi zenci kimi bilmem ne’ kısmını okudu.
Ben anlattıklarından Büyük Taaruz’un II. Abdülhamit tarafından kazılan siperlerden dünyanın her yerinden gelen askerlere karşı yapıldığı sonucuna vardım. Yüzlerce kişinin önünde tepki göstermeyi uygun bulmadım.
Camilerde okunan hutbelerden uzun süredir şikâyetçiyim. İbadet için gittiğiniz bir yerde bu tarz söylemlerle karşılaşmak çok üzücü... İnsan ne yapacağını şaşırıyor.
Bu tarz söylemlerle din adamları saygınlıklarını yitiriyorlar.
Üzümtümü paylaşmak istedim.
Doğan VARDAR
Biliyor musunuz
9. SİDE Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nin 5-12 Eylül tarihleri arasında sanatçılarla buluşacağını, açılışın Apollon Tapınağı’nda, uluslararası sanatçımız Gülsin Onay’ın piyano konseri ile başlayacağını...‘RADYO Barış’ın 8. Geleneksel Barış Ödülü’nün bu yıl, Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e bugün 21.00’de Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek ödül töreninde verileceğini (Daha önce alanlar; İlhan Selçuk Prof. Alemdar Yalçın, Prof. Türkan Saylan, Turgut Özakman, Fikret Otyam, Sabih Kanadoğlu)...
Paylaş