KİMSE ilgilinmediği için 2008 yılında hizmete giren Maltepe Park Alışveriş Merkezi sadece hafta da iki gün ‘Sosyete Pazarı’ olarak hizmet görüyor.
Yazık değil mi bu milli servete, biz koskoca alışveriş merkezini sadece sosyete pazarı alışkanlıkları olan hanımlar buralardan kalitesinin ne olduğu belli olmayan malları ucuza alsınlar diye burayı tahsis edecek kadar zengin bir ülkemiyiz. Halbuki o merkezde bir sürü boş dükkan hiçbir işe yaramaz şekilde kaderlerine terk edilmiş vaziyette haftanın 5 iş günü atıl durumda bekletiliyor. Bu iş yerleri üretim için kiraya verilip tekrar çalışır vaziyete getirilse hem ekonomiye katkısı hem de birilerine iş kapısı açısından faydalı olmaz mıydı. Zaten bu duruma getirenlerde oranın işleticisi durumunda olan yüklenici firmanın yöneticileri. Onlar aralarında anlaşamadıkları için burada çalışır vaziyette ki mağazaların hepsini zorla kapattırarak burayı bu hale getirdiler. Maltepe semtine hiç yakışıyor mu, 15 milyon dolarlık bir AVM ne hallere getirildi... Sosyete pazarlarının yeri zaten semt pazarları oluyor her yerde bu böyle bilinmektedir. İstanbul’un ünlü sosyete pazarları da bu şekilde çalışıyor. Ankara’da ise ne hikmetse kapalı bir tesisi bu hizmet için kullanılıyor. İller Bankası’ndan ‘yap-işlet-devret’ modeliyle anlaşıp bu merkezi yapan şirket para kazanacak diye mi bu koskoca milyarlık yatırım sadece iki günlük hizmet için mi heba ediliyor? K.K.
Vehime gerek yok!
KÖŞENİZDE 01.02.2012 tarihinde yayımlanan ve adeta bu işin otoritesi konuşuyormuş ve bir sır ifşa ediliyormuş üslubuyla kaleme alınmış olan ‘Cami Yapma İşinin Aslı Şudur’ başlıklı yazıda, bu konuda yayımladığınız ilk yazıdan farklı bir şey söylenmiyor. Her iki yazının ana fikrini, bölgenin dinci gruplarca ele geçirilmesi, baskı oluşturulması kaygısı oluşturuyor. Son yazıda, bu ele geçirmenin parçası olarak gösterilen cami yaptırma işinin, imar planlarında değişiklik tasarrufu onlarda olduğu için, özellikle Büyükşehir Belediyeleriyle el ele yürütüldüğü belirtiliyor. Ancak 1/5.000’lik planlar Büyükşehir Belediyelerince yapılsa da bunların uygulanmasına ilişkin 1/1.000’lik planların İlçe Belediyelerince yapıldığından söz edilmiyor. Oysa ki bu, yazının konusu açısından çok önemli. Çünkü, Çayyolu bölgesinde yetkili olan belediye, Büyükşehir ile aynı partiden değil. Eğer cami bir imar değişikliği ile yapılıyorsa, ki öyle değil, yerel belediye uygun bulmuyorsa imar değişikliğine pekala itiraz edebilir, ki bu itirazı, askı süresi içinde değişikliğe itirazı olan semt sakinleri de yapabilir. Ancak böyle bir süreç yaşanmamıştır. Cami inşaatı, gecekondu gibi kaçak olarak başlamadığına göre, mutlaka bir ruhsatı vardır ve bu da yerel ilçe belediyesi tarafından verilmiş olmalıdır. O halde bu inşaat, bir ele geçirme operasyonu olarak değerlendirmek, ona inşaat ruhsatı verenleri ve imar planına itiraz etmeyenleri de bu operasyona ortak etmek değil midir? M.T.
Sokaklar kayak pistine dönüştü
KIŞ koşulları nedeniyle ana cadde kaldırımlarında ve ara sokaklarda oluşan don tabakası, buraları birer kayak pistine dönüştürdü. İnsanların yürümekte zorlandığı bugünlerde ne yazık ki bu olumsuz koşullara belediyeler seyirci kalmaktadır. Hava sıcaklığının özellikle geceleri daha da soğuyacağı göz önünde bulundurulursa, Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin don tabakalarını kaldırım ve sokaklardan temizlemesini bekliyoruz. Belediyeler çağdaş başkente yakışmayan olumsuz koşulları ivedilikle ortadan kaldırmalıdırlar. Ankara’nın cadde kaldırımları ile sokakları kayak pisti değil, insanların rahatça yürüyüşlerine olanak sağlayacak hale getirilmelidir. Bu görüntü çağdaş Ankara’ya hiç ama hiç yakışmamaktadır. Şükrü KARAMAN